Paskalya
Rab, bana yaklaşıyorsun ve diyorsun, tıpkı Yair’in kızına dediğin gibi: “Kalk”. Onu elinden tutarak yeniden hayata getirdin. Öldüğünü sandıkları çocuk hemen kalktı ve yürümeye başladı. Ve işte, her sabahki “kalkışım” aracılığıyla Diriliş’in sırrını ve kuvvetini görüyorum.
Sen de “kalktın”, dirildin ölüm uykusundan. Canlı ve şanlı olarak kalktın. O zamandan beri, senin dirilişinin şanı her şafağımızı mühürlüyor.
Haftanın ilk günü, Mecdelli Meryem ve Yakup’un annesi olan Meryem, Salomi ile birlikte mezarına geldiler. Sabah çok erkendi… “güneşin doğuşuyla birlikte” (Markos 16, 2). Rab, düşüncem senin Dirilişin’e koşmadan, hiçbir yeni gün doğup hayatımı aydınlatmasın, mür taşıyan kadınlarla birlikte, bahçedeki boş mezara koşmadan!
Her sabah beni bulmaya gelen, güneş henüz doğarken daha, Dirilmiş olan Mesih’tir. Her ne yaşanacak olursa olsun, ne kadar tehlike beni tehdit etse de, günümün başlangıcı harika olacak, eğer Kurtarıcımın, kötünün güçlerini ve ölümü yendiğini -tüm ruhum ve aklımla- hatırlarsam. Her sabahki ilk iman hareketi, senin bu zaferine yönelik bir iman hareketi olacak. “Çünkü sevgi ölüm kadar güçlü… alev alev yanar, yakıp bitiren ateş gibi. Sevgiyi engin sular söndüremez, ırmaklar süpürüp götüremez” (Ezgiler Ezgisi 8, 6-7).
+ Buna inanıyor musun çocuğum?
– İnanıyorum, Rab.
+ O halde, çocuğum, ruhunda hiçbir üzüntüye, hiçbir korkuya yer olmamalı. Tek bir şeyden korkmalısın yalnızca: Beni kaybetmekten. Beni, hayatın olan Ben’i kaybetmekten.
Rab İsa, bu şekilde her gün benim için, gerçekten Rab’bin günü olabilir, “haftanın ilk günü”, Dirilişi’nin bayramı. Benim için her sabah Paskalya’nın şafak vakti olsun!
Bu satırları Yeruşalim’de yazıyorum, Paskalya Pazarı’nın şafak vaktinde. Bu bahçede, onca yıl bana bir sürü şey verdiğin bu bahçede yazıyorum. Seni Çarmıh’tan sonra kabul eden mezarla aynı olduğunu düşünüyorum bu bahçenin. Palmiyelerin ve çiçeklerin arasında, güneşin yaktığı bu kayanın yanında, sanırım mezarda eğilmiş ağlayan Mecdelli Meryem’i görüyorum. İncil’in anlattığı sahneyi takip ediyorum. Meryem seni arıyor. Bahçıvan sandığı insana yöneliyor. Dönüyor. Seni görüyor. Ama “O’nun İsa olduğunu anlamadı”. Ve ona “Meryem” dediğinde, “o da döndü”, seni tanıyarak sana, “Rabbuni!” diyor; “Öğretmenim!” (Yuhanna 20, 14).
Bu olay, en büyük dönüşün doğasını ortaya çıkartıyor, aydınlatıyor. Meryem seni arıyor. Fakat seni, içinde çoktan şekillendirdiği bir görüntüyle arıyor. Bu görüntüde ısrar ediyor. Bu yüzden de seni ona göründüğün şekilde tanıyamıyor. İki defa senin olduğun tarafa dönüyor -“dönüş” tam da “arkaya dönüş” eylemi demek (Yuhanna 20, 14).
Daha ne kadar şafağın ışığını, yeni günün aydınlığını görmemi istiyorsun bilmiyorum. Ve Paskalya çanlarının Yeruşalim’de çaldığını yine duyup duyamayacağımı da bilmiyorum. Fakat, senden rica ediyorum, her şafağı benim için Paskalya şafağı yap. Açıklanamaz bir biçimde Yeruşelim’deki o bahçede bulunmamı sağla. Ve her gün, her sabahki kalkışım, bana Paskalya’nın sevincini getirerek, içimdeki en büyük “dönüşe” yol açsın. Öyle bir dönüş ki beni senin dünkü suretinden alıp bugünkü suretine bakmamı sağlasın! Bana her durumda ve her kişide, senin bugün seni tanımamı istediğin şekilde seni tanımayı öğret. Dün karşıma çıktığın gibi değil fakat şuan bana göründüğün gibi! İşte acele etmeden gerçekleşmeyen bir değişim ve dönüş. Senin mutlaka olmasını istediğin bir dönüş. Aracılıklarıyla seninle buluşacağım yeni durumlar, yeni kişiler, çeşitli ve birbirinden farklı olabilir. Her sabahki uyanışlarım, senin varlığınla olan bir uyanış olsun, -bu varlık çok değişmiş olabilir-, Mesih ile bir Paskalya buluşması, çoğu zaman o kadar beklenmedik bir misafirsin ki! Başlayan günün her olayı, yaşanan her şeyi, tıpkı Meryem’i çağırdığın gibi, beni de adımla çağırdığını duyacağım bir an olsun. O zaman senin tarafına döneyim. Sana bir kelimeyle yanıt vereyim, yalnızca bir kelime (ama tüm kalbimle): “Öğretmenim”!
Yeruşalim, Paskalya 1960
Yazan: Ortodoks Kilisesi’nin bir Rahibi, bkz. Mesih’in Varlığı, sayfa: 100-103.
Çeviren: Rahip Nektarios