15.Korint Kilisesi’nin kurulması
“Korkma, Konuş, susma! Ben seninle birlikteyim;
hiç kimse sana dokunmayacak, kötülük yapmayacak.
Çünkü bu kentte benim halkım çoktur.”
(Elç.İşl.18:9:10)
Havari Aziz Pavlos, bu deneyiminden sonra, Atina’nın içinde bulunduğu aşamada, misyonerlerin faaliyetlerine sistemli bir şekilde katılmaya uygun olmadığına kanaat getirdi. Yüksek kültürleri ve şehirlerinin şanlı tarihiyle gurur duyan Atinalılar, düşünme ve hayat tarzlarında değişiklikleri kabul etmeye niyetli görünmüyorlardı. Dini inançlarında, özellikle doğu kökenli bir dinden kaynaklanan değişiklikleri kabul etmeyeceklerdi. Havari Aziz Pavlos, bu yüzden Korint’e doğru yola çıktı. Korint o dönemde konumu sayesinde büyük bir gelişme gösteriyordu. Limanı İyon denizi ile Ege denizini ve Roma İmparatorluğunun batı ile doğu yakasını birbirine bağlıyordu. Vali rütbesiyle görev alan Yunanistan’ın Roma Senatosu temsilcisinin karargâhı Korint’te bulunuyordu. Pavlos, Korint sakinlerinin İsa Mesih hakkında birşeyler öğrendikleri takdirde, kısa zamanda bu mesajı yakın çevreye ve deniz yoluyla adalara ve oradan Roma’ya kadar ileteceklerine kanaat getirdi. Yoğun nüfuslu, hareketli bir liman, fikir ve kavramların taşınması için uygun bir noktaydı.
Pavlos’un Atina’dan Korint’e gitmek için hemen hemen 80 kilometre olan mesafeyi kara yoluyla mı yoksa en yakın yol olan denizi mi tercih etmiş olduğunu bilmiyoruz. Korint Kıstağına doğru giden gemiye binerek, Kanarya limanından karaya çıkmış olabilir. İkinci olasılıkla bağlantılı olan eski bir söylenti bile vardır. Bu liman, Saron’da kıstağın bir yakasından öteki yakasına, gemileri üstündeki mallarla birlikte transfer etmek için, yüz sene evvel Roma Sezarı’nın yaptırdığı tren yolu sayesinde, Korint körfezinin Lehaio limanına bağlanıyordu. Böylece, özellikle küçük gemilerin Mora Yarımadasının çalkantılı açık denizinden geçmeden, bir deniz kıyısından öteki deniz kıyısına kısa süreli bir yolculuktan sonra ulaşmaları mümkün oluyordu.
Havari Aziz Pavlos’un Korint şehrine girdiği ve çadır bezi dokumacılığında çalışmış olan çifte rastladığı zaman sevincini tarif etmek olanaksızdı. Yakın zamanda Roma’dan gelen ve Hristiyanlığı kabul ederek vaftiz olan Akvila ve Priskilla idi. Akvila ve Priskilla’nın yeni dinin gereksinimleri hakkında bilgi edinmelerine ve maneviyatlarını geliştirmek için verdikleri mücadelede güç kazanmalarına yardımcı olan Havari Aziz Pavlos’u evlerinde misafir etmeleri ve onu yanlarında tutmaları onlar için büyük bir nimetti. Böylece Korint’in tek Hristiyanları sıkı ve gerçek dostluk bağlıyla kenetlendiler ve yeni dini yaymak için hayatlarının sonuna kadar çalışmalarına devam ettiler. Akvila Pontus’tan ve Priskilla ise Roma’dan geliyordu ve ikisinin de aldıkları eğitim tesadüfi değildi. İmparator Claudius’un M.S 49 yılında çıkardığı kararnamesiyle tüm Yahudileri Roma’yı terkmelerine mecbur edene kadar Roma’da yaşıyorlardı. O zaman, diğerleriyle beraber Akvila ve Priskilla da Korinte yerleştiler. Böylece Roma’dan tehcir edilen Yahudiler’in sayesinde, Korint’teki Yahudi cemaati büyümeye başladı.
Havari Aziz Pavlos, Sinagog’ta alıştığı gibi burada da çalışmalarına öyle başladı. Konuşmalarında, dinleyicilerini kehanetsel metinlerle hazırlamak ve tüm kehanetlerin İsa Mesih’in şahsında gerçekleştiklerini kabul etmelerine yardım etmek istiyordu. Fakat zengin ve büyük Yahudi tüccarları bekledikleri Yüce Mesih’in, kendi Dini Yöneticilerinin, Büyük Konsey Toplantısında aldıkları bir kararla mahkûmlarla birlikte çarmıha gerilerek öldüğünü bir türlü kabul etmek istemiyorlardı. Öteki Cuma, Havari Aziz Pavlos’un İsa Mesih’in adından bahsettiğini duyar duymaz hemen ayaklandılar ve İsa Mesih’e karşı küfürler savurmaya başladılar.
Sırasıyla, Pavlos kendi Rab’binin ve Tanrısı’nın Kutsal adının rencide edildiğini duyunca tepkisini gösterdi ve kutsal öfkeyle üstündeki kaftanı atarak şöyle dedi, “Başınıza geleceklerin sorumlusu sizsiniz! Sorumluluk benden gitti. Bundan böyle öteki uluslara gideceğim.” (Elç.İşl.18:6). Tekrar faaliyet alanını değiştirmeye mecbur kalıyordu. Çözümü, Sinagog’un yakınında bulunan evini, Kilise cemaatine sunan, Titus Yustus adlı başka bir dost getirdi (Elç.İşl.18:7). Pavlos bu teklifi memnuniyetle kabul etti. Yustus’un evi, din dersleri ve aynı zamanda yeni vaftiz olanlar için uygun bir mekan haline geldi. Korint’te ilk Kilise’nin kurulması özellikle iman eden eski putperestlerin katkısıyla gerçekleşti, Yahudilerin katkısı ise o kadar büyük değildi. Sinagog başkanı Cryspos’un dönüşümü ve tüm ailesiyle birlikte vaftiz olması ilginç bir olaydır. Cryspos Egina’nın ilk kutsanan Başpiskopos’u olarak bilinmektedir.
Fakat Korint’teki Yahudiler, Hristiyanlığa iman edenlerin devamlı çoğaldıklarını gördükçe sürekli telaşa kapılıyorlardı. Rab, Pavlos’un giriştiği bu zor mücadelede kendisine güç vermek için bir gece rüyasında göründü ve ona şöyle dedi: “Korkma” “Konuş, susma! Ben seninle birlikteyim; hiç kimse sana dokunmayacak, kötülük yapmayacak. Çünkü bu kentte benim halkım çoktur.” (Elç.İşl.18:9-10). Rab’bin bu güvencesi Pavlos’un faaliyetlerine güç verdi! Rab’binin yanında olduğunu hisseden her mümin hiçbir şeyden korkmuyor ve: “RAB benden yana, korkmam; İnsan bana ne yapabilir?” diyen mezmuru okuyor ve devam ediyor, “Karanlık ölüm vadisinden geçsem bile, Kötülükten korkmam. Çünkü sen benimlesin. Çomağın, değneğin güven verir bana.” (Mez.118:6,23:4). Hakikaten Rab, Yahudiler Pavlos’u Vali Gallion’un mahkeme kürsüsünün önüne çıkardıkları zaman her suçlamadan, mucizevi bir şekilde kurtarmıştı.
Pavlos Korint’te, henüz İnciller meydana çıkmadan, Rab İsa’nın şahsiyeti ve yapıtlarını güçlü teolojik temellere dayandıran mektuplarını yazmaya başlamıştı. Aynı zamanda ”poimantik”ve ”pratik” teoloji bu mektuplara çok şey borçlu.
İlk mektuplarını Korint’ten, Selanikli Hristiyanlar’ın zulümlere göğüs germelerine yardımcı olmak ve şehirlerinden aniden sınırdışı edildiğinden kendilerine bazı konuları yeterince açıklamaya vakti olmadığından onları aydınlatmak için yazmıştı. Bu mektuplar daha sonra Yeni Ahit Kanonunun 27 kutsal metnine dâhil edildiler ve Hristiyan edebiyatının ve İlahiyetinin en eski metinlerini teşkil etmekteler. Pavlos yardımcıları Silas ve Timoteos ile birlikte, sadece Korint’te değil aynı zamanda Ahaya ‘nın geniş çevresinde 18 ay boyunca çalışmalarını sürdürdü. Bu Ahaya’daki Kiliselere selamlarını sunan Korintlilere II. mektubunda belli olmaktadır (II.Kor.1:1). Korint’e bağlı Kenhere (Kenchreai) limanında, yerel Kilise’nin ihtiyaçlarını karşılamak için Fibi’ye diakonluk rütbesini vererek, kadınları Kilise’nin aktif üyeleri haline getirdiğini çok iyi biliyoruz. Bu da çok önemli bir gelişmedir.
Havari Aziz Pavlos Korint’in Kilisesi’ni çok sevmişti ve her zaman karşılaştığı problemlerini çözmeye ve ona manevi destek vermeye çalışıyordu. Bunu sadece Korintliler’e I. ve II. Mektubu olarak Yeni Ahit’te yer alan iki uzun mektubundan ziyade üçüncü Misyon Gezisinde Korint’i tekrar ziyaret etmesinden anlıyoruz.
Havari Aziz Pavlos’un İncil’i diğer bölgelere yayma arzusu ve derin sorumluluk duygusu, onu arkasında gerekli ruhani liderleri, rahipleri ve halkın imanlıları arasından diğer yetenekli üyeleriyle iyice organize edilmiş bir Kilise’yi bırakarak Korint’i terketmek zorunda bırakıyordu.
Pavlos yol arkadaşlarıyla Korint’ten hareket ederken, gelecekte İncil’in duyurusu ile ilgili çalışmaları hazırlamaları için Anadolu’nun Efes kentine yerleştirdiği Akivila ve Priskilla’yı yanına aldı. Kendisi gelecek için zemin hazırlayan bir konuşma yaptı ve Tanrı nasip ettiği takdirde tekrar Efes’e geri döneceğine söz vererek Kudüs’e doğru yola çıktı.
Böylece, büyük Havari’nin ikinci misyon gezisi, dünya uluslarının ”en ücra köşesine kadar” giden yolu açma suretiyle mükemmel sonuçlarla noktalanıyordu.
Ses kaydιnι dinleyiniz:
https://www.youtube.com/watch?v=ITEOmOcRCRY&t=88s
Havari Aziz Pavlus’un Hayatı – Bölüm 15
SOTİRİOS TRAMPAS, PSİDYA METROPOLİTİ, AZİZ PAVLOS, DÜNYA ULUSLARINA GÖNDERİLEN ELÇİ