Kapadokyalı Aziz Arsenios’un hayatından
Aziz Arsenius Üstat Paisios’u vaftiz eden peder, ismini veren kişi ve Ruhani babasıdır.
Annesi ile babası, vaftizinde ona büyükbabası Hristos’un ismini vermek istediler. Aziz Arsenios o zaman büyükannesine « İyi de Hacı-Ana senin kaç çocuğunu vaftiz ettim ! Birine olsun benim adımı vermeyecek misin ? » dedi. Anne ile babaya ise : « Size gelince, siz büyükbabaya bir çocuk bırakmak istiyorsunuz da ben, kendim gibi keşiş bir oğlum olsun istemez miyim ? » diye sordu. Sonra vaftiz annesine dönerek : “Çocuğa Arsenios ismini ver” dedi. Böylece çocuğa ismini verdi, onu takdis etti ve ileride keşiş olacağı kehanetinde bulundu. Gerçekten de öyle oldu.
Üstat Paisios Aziz Arsenius’un kalıntılarını mezardan çıkarmaya karar verir ve sonrasında gerçekleşen iki olay…
Ertesi sabah karşılaştıklarında Pantelis onun, ilâhî lütufla metamorfoza uğramış gibi değişmiş olduğunu gördü. “ Bugün çok güzel olmuşsun” dedi ona, “yüzünden nûr akıyor sanki! ”
— Dün akşam ne olduğunu anlatayım sana, dedi Üstat Paisios. Kalıntılara saygıda bulunmak için mahfazayı açtım, bir güç beni çok sıkıştırdı, boğmaya çalışıyordu. O anda ‘Aziz Arsenios, yardım et bana’ dedim ve ânında ferahladım .
Konitsa’ya neşe içinde döndü ve geceyi Keti Pateras’ın evinde geçirdi. Kalıntıları ikonostazın altına koymuştu. Kadıncağız orada bir mum yaktı ve ev işlerine döndü. Fakat, kalıntıların bulunduğu odada sanki şimşekler çakıyordu. Herhalde yağmur yağacak diye düşündü ve aceleyle gidip şemsiyesini aldı : ertesi sabah âyine katılmak üzere Konitsa’nın aşağı tarafına gidecekti. Üstat “şimşeklerin” gökte çakmadığını, havanın güzel olduğunu ve yıldızların göründüğünü anlatmaya çalıştı. Şimşekler kutsal kalıntılardan geliyordu. “ Tuhaf bir ışıktı bu, gerçekten şimşek çakmasına benziyordu, lâmba ışığı gibi değildi ”.
Üstat Paisios (Elder Paisios) adlı kitaptan alıntıdır.
21 Şubat 1971, Üstat inziva kulübesinin avlusunda oturmuş, yazdığı Aziz Arsenios’un hayat hikâyesinin el yazmalarını gözden geçiriyor, muhtemel hatâları arıyordu. « Güneşin batmasına daha iki saat vardı” diye yazıyor, “Peder Arsenios ziyaretime geldi ve öğretmen, ödevini iyi yapmış öğrencinin nasıl başını okşarsa o da beni öyle okşadı. Yüreğim, anlatılmaz bir semavî şefkat ve sevinçle doldu. Dayanamadım, deli gibi koşarak çıkıp kulübenin çevresinde onu aradım, çağırdım ; bulabileceğimi düşünüyordum . » Aziz Arsenios’un görünümü onu allak bullak etmişti. Karakalem bir resmini yaptı, Surotili Manastırı rahibeleri de ikonayı boyadılar. Ne var ki Rahibin de naklettiği gibi : « İkona azize pek de benzemiyordu. Rahibelerin yanına oturdum ve şurası şöyle, burası böyle olacak diye anlattım. » Azizin yüz hatlarını aynen aksettiren, bugün bildiğimiz ikona böyle hazırlandı. Üstat, Aziz Arsenios’un azizliğine sarsılmaz bir inançla inanıyordu. Yine de ikonada, başının çevresine hâle yapılmamasını ve proskinitaride* diğer azizlerin ikonalarıyla beraber değil biraz daha alta konulmasını istedi. Neden daha yükseğe koymadığı sorulduğunda, « O isterse kendisi de çıkar » diye cevap verdi. Böylece, onun Kilise tarafından azizlik mertebesine yükseltilmesi için bir mucize göstermesini istiyordu. Aynı şekilde, azizin küçük ikonalarını yapmakta kullandığı kalıba da hâle çizmedi ve yaşam öyküsünün başlığında “Kapadokyalı Peder (aziz değil) Arsenios” ifadesini kullandı. Önce Kilisenin onu aziz olarak kabul etmesini bekliyordu. Aylar* kitabının kendi şahsî nüshasına da 28 Ekim tarihine Farasa lehçesiyle şöyle yazmıştı : “Bugün, eski takvimin 28 Ekim gününe tekabül eden 10 Kasım 1924’de Tanrı adamı Kayseri’den, Farasalı rahip-keşiş Arsenios (Hacı Efendi) uykuya daldı*. Takdisi üzerimize olsun.
Keşiş Paisios.
kaynak: http://www.oodegr.co/tourkika/synaksaristis/ayios_arsenios.htm