20 Eylül Aziz Efstatios
Kaynak: Synaksarion
Düzeltmeler: Vasilios
Roma İmparatorluğu’nun efendisi putperest Traianos döneminde (98-117) bölgede güvenilir ve sevecen bir insan olan Plakidas yaşıyordu. Plakides birçok taburu yönetiyordu. Stratejisi ve politikası sayesinde ülkesinin birçok düşmanını ortadan kaldırmayı başarmıştı. İyi bir komutandan olmasının yanı sıra çok da iyi bir insandı. Karısı Tatiani ile mirasını fakirlere ve ihtiyacı olanlara harcıyordu ve bu yüzden en zengininden en fakirine kadar herkes, örnek insan Plakidas’ı övüyordu. Bu yüzden yüce Tanrı’mız onu putperestlikten kurtarmak için sevgili kuluna yardım etti. Bir gün Plakidas kraldan taburları eğitme emri aldı ve böylece taburları ile beraber uygun bir bölgeye gidip kamp kurdular. Bir eğitim sonrasında Plakidas oklarını alarak yakındaki bir ormana gidip avlanmak istedi. Kısa bir aramadan sonra büyük bir geyik buldu ancak geyik kaçmayı başarınca Plakidas geyiğin peşini bıraktı. O anda bir mucize oldu. Geyiğin boynuzlarının arasında beliren bir haçın ardından geyikten şu sözler duyuldu:
– Plakidas beni neden kovalıyorsun?
Plakidas bu yaşadığı olaydan dolayı, hayatında ilk defa korktu. Bu konuşan kişinin kim olduğunu çok merak ediyordu.
– Ben Hristiyanların Tanrı’sıyım! Ben bütün insanların Kurtarıcısıyım!
Tek ve gerçek olan Tanrı’nın, karşısına bir geyik gibi çıkıp onunla konuşması kendisini çok duygulandırmıştı. Kamp süresi bittiğinde sevgili karısına dönüp korku içerisinde olanları anlattı. Daha sonra Plakidas, karısı ve iki çocuğu piskopos Klimis’in yanına giderek olanları anlattılar. Gerekli eğitimi aldıktan sonra Aya Agni kilisesinde vaftiz oldular. Plakidas Efstatios karısı Teopisti, çocukları ise Agapios ve Teopistos isimlerini aldılar. Ondan sonra şeytan o kadar çok kızdı ki Efstatios’a, onu her yerde kovalamaya başladı. Bunu yapmaktaki amacı Efstatios’u bıktırıp Tanrı’sına küfür ettirmekti. Efstatios Tanrı’sını o kadar çok sevmişti ki şeytanın her türlü savaşına karşı koymaya hazırdı.
Başarılı bir savaşın ardından Efstatios’u kral yanına davet etti. Kral ona hem teşekkür etmek hem de onunla beraber putlara adak adamak istiyordu. Cesur komutan yabancı devletlerle korkusuzca savaştığı gibi kralın karşısında da cesaretle Hristiyan olduğunu ve yalnızca İsa Mesih’e adak dileyeceğini söyledi. Kral o kadar çok kızdı ki hemen makamından kovulmasını ve değeri olmayan bir köye gönderilmesini emretti. Hristiyan aile hiç ağzını açmadan başlarına gelen bu olayı kabullenerek krallık mekânlarını bırakarak fakir bir eve yerleştiler. Daha aradan uzun vakit geçmeden kapılarını başka bir dert daha çaldı. Bazı hırsızlar komutanın saraydaki evinden taşındığını duydukları anda eve girerek her şeyini çaldılar. Daha önceden rahat bir yaşamı, yüksek bir maaşı ve sağlam bir işi olan Efstatios gerçek Tanrı’nın adına karısı ve çocuklarıyla evinden uzak bir yerdeydi artık. Bu olanlara rağmen inancını kaybetmeden ona güç vermesi için her gün Tanrı’ya dua ediyordu. Her gün karısını Hristiytanlığın gerektirdiği şekilde yüreklendiriyordu. Bir gün o köydeki insanlar çok ağır bir hastalığa yakalanarak teker teker vefat etmeye başladılar. Aziz bu durum üzerine ailesini korumak için artık neyi kaldı ise hepsini alıp gemi ile Suriye’ye gitme kararı aldı. Taş kalpli kaptan gemi hareket ettikten sonra o bölgenin para birimiyle adam başı 800 sister ödemelerini istedi. Aksi takdirde denize atılacaklarını söyledi, ancak onun o kadar parası olmadığından kaptan azizin eşini kendisine köle olarak aldı. Gemi limana vardığında aziz karısını alamayacağından dolayı onunla vedalaştıktan sonra daha iyi bir hayat için yoluna üzüntü ile devam etti. Günlerce yürüdükten sonra bir nehrin kenarına vardılar. Efstatios’un yapabileceği son şey artık karşıya yüzerek geçmek ve orada bir köy bulmaktı. Ancak ne yazık ki nehir büyük ve sular azgındı ve bu nedenle çocuklarının fazla mesafe yüzecek güçlerinin olması imkânsızdı. Böylece çocuklarını bir ağacın oluğuna sakladıktan sonra dua etti ve karşı tarafa geçti. Uzun uğraşlardan sonra çocuklarını bıraktığı yere döndüğünde çocuklarının orada olmadığını görünce çok korktu. Acılı babanın dertlerine bir dert daha eklenmişti, kayıp çocuklarına ağıt yakmaya başladı. O günden sonra Aziz Efstatios yakınlarda bulduğu bir delikte yaşamaya başladı. Orada Tanrı’ya gece gündüz dua ediyor, O’ndan her nerede bulunuyorlarsa karısını ve çocuklarını korumasını tüm kalbiyle rica ediyordu. Bütün bu yaşadıklarına rağmen aziz Tanrı’ya yaşadığı sorunlar için şükrediyordu, çünkü biliyordu ki Tanrı ona acılarının hediyesini verecekti. Bir gün bazı köylüler Efstatios’u bularak onu yanlarına aldılar ve Viritos denilen köye getirdiler. Orada yaşayabilmek için bir üzüm bağında bekçi olarak çalışmaya başladı. 13 sene boyunca namusuyla çalışarak efendisinin güvenini kazandı. Bütün köylüler onun kişiliği hakkında konuşuyor, onu insanlığını örnek alıyorlardı. Ama kim bilebilirdi ki bu adamın bir zamanlar Roma’nın düşmanlarını yok ettiğini? Efstatios her zaman sade ve inançlı bir insandı ve bu yüzden hiçbir zaman parlak geçmişiyle övünmüyordu.
Bir diğer yandan Traianos krallığını İran’a kadar büyütmek istiyordu. Yabancı güçlerin Roma ordusuna saldırması sonucunda ise Roma ordusunda büyük kayıplar meydana gelmişti. Roma ordusunun komutanları bu akınlardan kurtulmanın tek yolunun Efstatios’u geri çağırmak olduğuna karar verdiler. Kral hemen bir emir çıkartarak azizin geri getirilmesini emretti. Uzun bir aradan sonra askerler azizi bularak, ona kendilerine savaşta önderlik yapmasını önerdiler. Aziz yeniden kıyafetlerini giymeyi kabul etti. Aziz köyden giderken köylüleriyle vedalaştı ve o zaman köylüler bağlarını koruyan bu adamın gerçek kimliğini anladılar.
Roma yolunda birçok şehir azizi övüyor, onu sevgi ile karşılıyordu çünkü tek kurtuluş yolları azizin onlara savaşta liderlik etmesiydi. Aziz bir şehirden geçerken yüce Tanrı karı-kocanın tekrar buluşmasını istedi ve aziz, eşini yıllardan sonra buldu. Her ikisi de hallerinden memnun bir şekilde Roma’ya doğru yollarına devam ettiler. Orada onları daha da mutlu bir haber bekliyordu. Her iki çocukları da sağ her ikisi de Roma ordusunda düşmanlarla savaşmak için asker olmuş gençlerdi. Zor ve çetin geçen savaşların ardından Roma’nın düşmanları geri çekilmek zorunda kaldılar. O zamandan sonra tekrar birleşen aile mutluluk içerisinde yaşadı.
O zamanlar kral Traianos vefat ederek yerini Hristiyan düşmanı olan oğlu Adrianos’a bıraktı. Bütün krallıkta barış sağlandıktan sonra kral yenilgisiz komutanını ona teşekkür etmek ve putlara adak adamak için yanına çağırdı. Binlerce insan azize sevgi gösterisinde bulunmak için toplandı. Aziz ailesiyle beraber mekâna geldiğinde herkes hep bir ağızdan onun ismini bağırıyordu. Kral o sırada komutanını putlara adak adaması için yanına çağırdı. Aziz kendisine sunulan sonsuz zenginliğe önem vermeyerek binlerce insanın önünde şunları söyledi:
– Gerçek Tanrı yalnızca bir tanedir, insanların kurtarıcısı Mesih İsa’dır O. Ben yalnızca O’na inanır ve yalnızca O’nu Tanrı’m olarak kabul ederim.
Kral bunun üzerine azizin eşine ve çocuklarına putlara tapınmaları emrini verdi, onlar da bunu reddederek cesaret içerisinde tek ve gerçek olan Mesih İsa’yı kabul ettiler. Kral azizin savaşlardaki başarısını unutarak kendisinin ve ailesinin acımasızca dövülmesini emretti. Aziz ve ailesi acımasız işkencelere boyun eğmediğinden onları hapse attılar ve birkaç gün sonra onları hayvanlara yem yapmak için şehrin arenasına götürdüler, ancak hayvanlar Tanrı’nın isteği doğrultusunda azizlere dokunmadılar. Bunun üzerine aileyi yanan bir kazanın içerisinde üç günlüğüne yakma kararı aldılar. Böylece azizlerin kutsal ruhlarıTanrı’ya teslim oldu. Azizlerin bedenleri ateşten hiçbir zarar görmemiş şekilde çıkartıldılar. Bu olaylardan duygulanan Hristiyanlar bedenleri alarak onlara layık bir şekilde gömdüler. Olayın olduğu tarih 126 yılının Eylül ayıydı. Azizin ve ailesinin yortusu kilisemiz tarafından her sene 20 Eylül’de kutlanmaktadır.