Aziz Paisios’un teselli istidadı
Nasıl ki ilkbahar güneşi sisi dağıtır ve ortalığı ısıtıyorsa, böylece, Rahip Paisios da kendisine yaklaşan her insana teselli istidadıyla sıkıntısını dağıtıyordu.
Birçok kişi Rahip Paisios’un yanına özellikle “teselli sayesinde” gelmekteydi. Sıkıntılı bir hâlde geliyor ve tamamen değişmiş bir durumda oradan ayrılıyorlardı. Bir kişi Rahip Paisios’u görmesiyle bile güç ve sevinç ile doluyordu. Eğer kendisiyle bir de konuşma fırsatına nail olursa, işte o zaman ilk defa tatmış gibi bir sevinç hisseder ve değişmiş olarak oradan ayrılıyordu. Takriben aynı sözleri başka biri de acı çeken birine söyleyebilirdi. Ancak, Rahip Paisios’un sözleri Tanrι‘nιn inayetini naklediyor ve onlarda başka bir güç mevcuttu.
Bir insanın tüm acı ve sıkıntısını alıp ona teselli ve sevinç aktarabiliyordu. Rahip Paisios’un kendisi acıyı tadıyordu. Ancak, insanlar sevinç ve tatlılıkla doluyorlardı.
Her insan için samimî sevgisi vardı ve diğer insanların acılarını ve problemlerini kendisine mal ediyordu. Sonunda da acı çeken insanlar için candan dua ediyordu. Rahip Paisios’un aracılığıyla, özel bir teselli istidadı olan ilâhî istidat devreye giriyordu.
Rahip Paisios’un örneğine bakarak teselli buluyorlardı. Kendisi birçok hastalıktan ıstırap çektiği hâlde sabreder ve Tanrι‘ya şükrediyordu. Tanrι‘nın ona sağlık ihsan etmesi için dua etmiyordu. O, her zaman neşeli idi. Sevinç dolu idi ve sıkıntı çekenleri sevindiriyordu. Onlar, sıkıntıları içerisinde sevinç dolu bir şekilde oradan ayrılıyorlardı. Sahte bir teselli vermiyordu. Tanrι‘ya olan imanın altını çiziyordu. Sabrı, Tanrι‘ya şükrü ve sıkıntının manen karşılanmasını vurgulamak istiyordu. Sıkıntıların sonucunu ve amacını gösteriyordu. Ebedî hayatın ümidiyle şu geçici hayatın sıkıntılarını tatlandırıyordu.
İgva ve kötü düşüncülerden dolayı sıkıntı çeken keşişler oraya gidiyorlardı. Küçük bir sohbetten sonra kendilerini o kadar hafif hissediyorlardı ki sanki kanatlanıp uçuyorlarmış gibi oradan ayrılıyorlardı. İlk heveslerine yeniden kavuşmuş oluyorlar ve sanki o anda keşişlik hayatına başlıyorlarmış gibi kendilerini öyle hissediyorlardı. Manastıra geri döndüklerinde, kendilerinde meydana gelmiş olan değişiklik o kadar belli idi ki onlara şöyle bir soru soruyorlardı: “Rahip Paisios’a gitmiş olmayasın?”.
Bir kişi, Rahip Paisios’un inziva kulübesine yaklaştığı zaman bir tatlılık hissediyordu. Birçok kişinin itirafına göre, “tüm atmosfer bir tatlılıkla sarılιyordu”. Hiçbir kimse teselli olmadan yanından ayrılmış olmuyordu. Psikolojik problemleri olup intihar düşüncelerine sahip gençler orada teselli buluyor, manevî bir hayat yaşamaya sebatla karar vererek ve de tövbe ederek oradan ayrılıyorlardı.
Pontus bölgesinden bir Yunanlı göçmen iş bulamıyordu. Ümitsizliğe kapılmıştı. İntihar etmeğe karar vermişti. Bir arkadaşı, ona Rahip Paisios’u ziyaret etmesi teklifinde bulundu ve onu görmeye gitti. Değişti, başka türlü bir insan oldu ve umut ile sevinç dolu bir insan olarak oradan ayrıldı. Sonunda dedi: “Şimdi önüme dağ da engel olsa, onu kenara iteceğim ve oradan geçeceğim”.
“Dört kişi tarafından desteklenen felçli bir adamı Panaguda’ya” getirdiler. Rahip Paisios’u gördüler, felçli adama teselli verdi ve güler yüzle oradan ayrıldılar.
Rahip Paisios anlatıyordu: “Bu günlerde, Timios Stavros’a pırlanta bir çocuk geldi. Ülküleri var ve temiz birileri. Böyle bir çocuk görmüş değildim. Anne basıyla yakınları, hattâ onlar bile ve tüm tanıdıkları, ona ahmak gözüyle bakıyorlardı. Tımarhaneye bile götürmüşlerdi. Çünkü o, kadınlara gitmiyor ve sosyete hayatı yaşamak istemiyordu. Sorunları olan biri olarak buraya geldi ve tamamen değişmiş biri gibi buradan ayrıldı.
Diğer birileri, kendisine kötülük yapma düşüncesiyle buraya geldi ve bir kelebek gibi buradan ayrıldı.
Diğer birileri, psikiyatrlardan bunalmıştı. Buraya gelerek bir buçuk saat kadar sohbet ettik. Sonunda, memnun kalmış bir vaziyette, bana bin beş yüz drahmi (4,4 €) vermek istedi. Çünkü, psikiyatrlara on beş dakika için bin drahmi (2,93 €) veriyor ve hiç de kendisine bir fayda getirmiyordu. Oysa burada fayda gördü, çünkü, onda herhangi bir şey oktu, sadece düşüncesi yerli yerine oturtuldu”.
Çok duygulanmış dindar bir ziyaretçi, ağlayarak şunları anlattı: “Ümitsizliğe kapılmış bir durumda, Kanada’dan buraya 1992 yılında gelmiştim. Eşimden ayrılmış, uyuşturucu kullanıyor ve on dört çeşit ilâç da alıyordum. Otuz iki seneden beri komünyon almış değildim. Rahip Paisios, avluda on beş kişiyle sohbet ediyordu. Çok yorgun görünüyordu. Diğerleri oradan ayrıldılar ve ben sonuncu olarak orada kaldım. Bana dedi: “Sen çok uzaktan geliyorsun. Seni uzun zamandır bekliyorum”. Onun sevgisi beni değiştirdi. Her şeyi gördüğünü hissediyordum. Durumunu unuttu ve benim tüm problemlerimi o yüklendi. Bütün problemlerimi halletti. Sağlığımı (şimdi sadece tansiyonum için bir hap alıyorum). Ailemi, şimdi Paisia adında bir kız çocuğum da var. İşimi ve en önemlisi de İsa Mesih’e olan inancımı halletti. Annem bana sevinçli bir şekilde şöyle diyor: “Oğlum, sen tümüyle bir mucizesin-harikasın”.
Bir zamanlar, Selânik’te Rahip Paisios öğrenci bir rahibine rastladı. Onlar sohbet ettikleri bir anda, karalar giymiş ve çok da üzgün bir durumda, bir kadın onların yanına gelerek acılar içinde şunları söyledi: “Bana söyler misiniz, Τanrι neden bu derece haksızlık yapmaktadır? Benim kocamı aldı ve şimdi de evlâdımı”. Rahip Paisios hiçbir şey demedi. Sağa sola baktı ve dua etti. Sonra da dönüp kadına dedi: “Mübarek, sen şimdi bir rahibe gibisin”. Kadın sakinleşti, tövbe etti, onun elini öptü ve teşekkür ederek oradan ayrıldı.
Vefatından az önce bile, hastalığının acıları büyük olduğu zamanda dahi ve neredeyse yarı ölmüş bir durumda olduğu bir anda da Τanrι‘nın halkını teselli etmekten geri kalmıyordu.
Rahip Paisios’un tanıdık bir genç adamın ciddî sağlık problemi mevcuttu. O kadar ki onda dayanılmaz bir üzüntü meydana getirmişti. Psikiyatrlara gitti ve ilâç alıyordu. Rahip Paisios onunla özel olarak birkaç dakika görüştü, ona birkaç söz söyledi ama aldığı sevinç büyük ve tarif edilemez derecedeydi. Başka bir insanmιş gibi oradan ayrıldı ve ruh hastalarına verilen o ilâçları attı.
Kendisi de acı çektiği hâlde diğer insanlara teselli veriyordu. Yaşadığı müddetçe dünyadan teselli veriyordu. Şimdi artık gökyüzünden teselli vermekte ve Tanrι‘ya doğru da bir aracıdır.