Duanın kalitesi
“Sana sesleniyorum, ya Rab, sesimi işit!”
Gür bir ses doğal bir yetenektir. İnsan bedenine özgü olan bir özelliktir. Ama Davut: ‘Sana sesleniyorum, ya Rab, sesimi işit, ya Rab, yalvarışıma iyi kulak ver!’ dediği zaman – buradaki sesleniş, duanın insan kalbinin tezahürü olduğunu gösteren, zihinsel bir feryadın ifadesidir. Ateşli bir dua ancak bir çığlığa benzetilebilir.
Gerçekten de, dua – Tanrı sevgisi ile tutuşan yüreğin derinliklerinden gelen bir sestir. İnsan susabilir, fakat kalbi bu sırada dua ediyor olabilir. “Ben uyuyorum ama yüreğim uyanık”. Ben sakinleşiyorum ama yüreğim dinç. Dua sözlerini sadece dil ile söylemek yeterli değil. Bunun bize çok faydası olmaz. Onları özenle, sakin bir ruhla, alçakgönüllü ve pişman bir yürekle söylemek gerekir.
Ferisi yüksek bir sesle ve kibirli bir şekilde dua etmişti. Gururlu ve bencil bir şekilde dua ettiği için de, duası boşa gitti. Bu sırada gözyaşları içinde dua etmiş vergi görevlisi ise aklanmıştı. Musa ‘dili tutuk’, kekeme bir insandı, buna rağmen duası o kadar ateşliydi ki, Tanrı’nın kendisine: ‘Niçin Bana feryat ediyorsun?’ yani ‘Niçin Bana bağırıyorsun? Neden bu kadar sesli çığlık atıyorsun?’ dediğini duydu.
Dua özünde yürekten gelmelidir. Şeytan duanın insana getirdiği büyük faydayı bildiği için duamızı sapıtmaya çalışıyor. Bizi, Tanrı’dan kurtuluşla alakası olmayan farklı farklı şeyleri istemememiz için ayartarak aldatmaya çalışıyor. Sürekli maddi menfaatlerimiz için dua ediyoruz ve böylece duamız meyve getirmemiş oluyor. Bu yüzden de Rabbimiz ‘öncelikle Tanrı egemenliğinin ve doğruluğunun ardından gidin, o zaman size bütün bunlar da verilecektir’ diye öğretiyor.
Gerçekten de biz, tek başımıza ya da başka insanlarla; kilisede ya da evde dua ediyoruz. Bazıları daha çok, bazıları ise daha az dua ediyor. Önemli olan nasıl dua ediyor olmamızdır. Duamız canlı mı? İsa’ya ulaşmak için çaba gösterdi mi, dua eden insanı aklayabilecek kadar derin yaşandı mı?
Günahlarımızdan kurtulmak için yalvarmak yerine yapmış olduğumuz ibadet ve iyilikleri sayabiliyoruz
Çoğu zaman biz duayı ağır bir yükümlülük olarak algılıyoruz. Onu kısaltmaya çalışıyoruz. İlahi Liturji Ayini, toplu ya da bireysel duamız bittiğinde kendimizi rahatlamış hissediyoruz. Birçok insan ise hiç dua etmiyor.
Bir rivayete göre Kilisemizin bir azizi dua ettiği zaman akrep sokmuştu, kalbi dayanılmaz acıdan parçalanacak gibiydi. Fakat buna rağmen o, duaya sonuna kadar devam etmişti.
Duamızı hiçbir şey etkilememeli. Sadece o zaman duamız meyve getirecektir.
Edessa, Pella ve Almopiya Mitropoliti İoil, Akşam kurbanı, s.37- 39
Rusçadan Turkçeye çeviren Yulya