Tanrı’nın gönderdiği bir balık
Üstat bize anlatmıştı : « Doğuştan-Kör pazarıydı[1]. Kendimi bitkin hissediyordum ; bir balık yesem daha iyi olurum diye düşündüm. Oburluktan değil, ilâç olarak. Bağırsak sorunlarım vardı. Dışarı çıktım. Başımı çevirdiğimde, çatılara değecek gibi alçaktan uçan, kartal gibi kocaman bir kuş gördüm ve bana değmesin diye eğildim. Yine bir şeytanlık olmasından korkuyordum. Onun için önem vermedim ve çabucak hücreme döndüm.
Az sonra tekrar çıkmam gerekti. Tam az önce durduğum yerde iri bir balığın çırpındığını gördüm. Önce istavroz çıkardım, Tanrı’ya şükrettim ve balığı aldım. Ama insanın içinde yemek arzusu kalmıyor ki böyle bir şeyden sonra ! »
Bu olayı unutmamak ve her zaman aklında tutabilmek için yatağının başucuna çok güzel, pençelerinde büyük bir balık tutan bir kartal resmi yaptı. Kendisine ait Pentekostarion*’a da Doğuştan-Kör pazarı tarihine bir not düşerek olayı kaydettiyse de sonradan, alçakgönüllülükle kesip çıkardı, bilinmesin diye. Ne var ki hepsini kesemiyordu ; aksi takdirde sayfanın arkasındaki ilâhîyi de kesmek zorunda kalacaktı. Dolayısiyle, kesemediği bölümdeki yazıları okunmayacak şekilde karaladı. Yine de bugün bir kısmını güçlükle okuyabiliyoruz : « Tanrı’ya yücelik olsun ; dua eden ve Tanrı’nın kuşlarına, Tanrı’nın yaratıklarına sessizce bir sadaka gönderenlere de teşekkürler. »
Aynorozlu Peder İsaak’ın kaleme aldığı Kapadokyalı Aziz Paisios (1924-1994), kitabından bir alıntıdır. (Paros yayıncılık, İstanbul, 2015)
[1] Paskalya’yı izleyen beşinci Pazar günü.