Manastır Hareketinin Tarihi (5)
İstanbul’un günümüze kadar ulaşabilen en eski binası Ayasofya’dan neredeyse 100 sene daha eski olan ve 454 senesinde şehrin önde gelen isimlerinden Konsül Studios’un sponsorluğunda inşa edilen Studion Manastırıdır.
Studion Manastırındaki ilk rahipler “Uykusuzlar” (Acoemetae) olarak tanınıyorlardı.Çünkü kendilerini 24 saat boyunca duaya adamışlardı. Aslında kilise tarihinde ilk 24 saat dua hareketi burada başladı diyebiliriz. Keşişler Pavlus’un 1.Selanikliler 5:17’deki “sürekli dua edin” sçzünü hayli ciddiye alıp gün boyu “İsa duası” veya “Yüreğin duası” olarak bilinen tek cümleden oluşan duayı tekrarlarlardı: “İsa Mesih, Tanrı’nın Oğlu. Günahkar olan bana merhamet et!” Mezmur 119:164 ayetinde Davut’un “Doğru hükümlerin için seni günde yedi kez överim” ayetinden esinlenen keşişler 24 saatlik günü 7’ye bölüp dönüşümlü olarak kilisede gruplar halinde dua ederlerdi. Duaların içeriği ağırlıklı olarak Mezmurlardan okumalar ve şükran dualarıydı. Manastır’daki kurallara göre melankoli ve şikayet etme günah sayılıyordu ve bunları işleyenler farklı tövbe süreçlerinden geçmeleri gerekiyordu.
Zamanla bu grup yok oldu ve Studion başrahip Theodore altında “Studios rahipleri” olarak tarihte yerini almış olan yeni bir manastır cemiyetine ev sahipliği yaptı. Bu keşişler kendilerini ikona yapmaya ve özellikle İncil’in el yazmalarını çoğaltmaya adamışlardı. Bu dönem içersinde manastır önemli bir eğitim merkezi oldu ve birçok Bizans imparatoru çocukluklarını bu manastırın içinde eğitim alarak geçirdi. Aynı zamanda Bizans dönemindeki manastırların özerk statülerinden dolayı birçok siyasi kaçağın burada sığınma talep ettiğini görürüz. Bizans tarihçisi Dukas sayesinde bu kaçaklardan bir tanesinin Yıldırım Beyazıt’ın oğullarından Şehzade Yusuf olduğunu biliyoruz. Beyazıt’ın oğulları arasında bir iç savaş çıkar. Bu çatışma sırasında Şehzade Yusuf Studion manastırına sığınır. Manastırdayken Grekçe öğrenir ve Hristiyan inancıyı araştırmaya başlar. En sonunda iman eder ve vaftiz olmak ister. Fakat Osmanlılardan korkan keşişler bu talebi ancak Yusuf ölüm döşeğinde yatarken gerçekleştirir. Böylece Şehzade Yusuf bir Hristiyan olarak vefat eder.
Osmanlı padişahı II.Beyazıt döneminde İmrahor İlyas Bey tarafından camiye çevrililen manastır Yedikule semtinin tam göbeğinde yükselen bir binadır. Özellikle son yüzyılda bina çok hasar görmüştür. Çatısı yoktur ve bu yüzden mermer zeminleri ve sütunları kötü hava koşullarına yenik düşüp her gün biraz daha hasar görmektedirler. Ayasofya Müzesi Müdürlüğüne bağlı olan bu metruk kilise ziyarete kapalıdır. Girişler sadece Ayasofya Müze Müdürlüğünden temin edilebilen izinlerle sınırlıdır. Fakat isteyen ziyaretçiler dış cephesini görüp bu binanın tadını çıkartabilirler. Yedikule tren istasyonundan 5 dakika yürüme mesafesinde bulunan bu kiliseye ulaşım gayet kolaydır. Maalesef son dönemlerde İstanbul’un bu son derece önemli tarihi binasıyla ilgili camiye dönüştürme söylemleri tekrar hız kazanmıştır.
Kaynak : Marc Madrigal