20 Aralık Aziz İgnatyos
Rum Ortodoks Metropolitliği – Halep
El – Bişara Manastırı
Tanrı kuşanan Antakyalı
Aziz İgnatyos
Aziz İgnatyos ölümünün 1900. cü yıl kutlamalari
El – Bişara Manastırı yayınları
Halep – 2008
Türkçe çevi
Peder İspir TEYMUR
Mersin Ortodoks Kilisesi
Ruhani Reisi
2009
BİRİNCİ BÖLÜM
Aziz’in hayatı, öğretisi ve mektupları
Metropolit Pavlus Yazıcı’nın incelemesi
Aziz’in Hayatı, Öğretisi ve Mektupları
Aziz’in Hayatı
Aziz İgnatyos kilisenin semasında bir yıldız hızıyla parıldadı. Ve ansızın yok oldu. “ Tanrı kurallarına çok bağlı bir insandı. ” Yaşamının uzun bir bölümü hakkında bir şey bilmiyoruz. Bütün bildiklerimiz, şehit edilmeden önce Roma’da geçirdiği son haftalarıdır. Bugün yaygın olan kanı, Roma’da Colosseum denilen basamaklı oyun alanında öldürüldüğüdür. Şehit edilmeye götürülürken Aziz İgnatyos Hristiyan topluluklarına uğradı. Suriye Antakya’sından yola çıkarak Roma’ya varır. Yolda giderken, o zamanlar bilinen hristiyan topluluklarına mektuplar yollar. Bu mektuplar Rab İsa Mesih ve kilisesi için iman ve sevgi doluydu.
Bu mektuplardan aziz İgnatyos’un çok ateşli ve fedakar bir kişi olduğunu anlıyoruz. Hatta bazıları ona “ İgnatyos ” adının Latince bir lakap olarak verildiğini kabul eder. Çünkü İgnis kelimesi ateş anlamına gelir. Ve bu isim kendisine sonradan verilmiştir. Hem bu ismi ve hem de mektuplarında kullandığı bazı Latince kelimeler nedeniyle bazıları onun Romalı bir aileye mensup olduğunu söylerse de bu durum bunu ispatlamaz. Çünkü bu tür isimler ve kelimeler Roma İmparatorluğunun bütün bölgelerinde hem mahalli ve hem de Yunanca ve Latince olmak üzere her üç lisanın imtiyazlı bir kullanıma sahip olduğu dönemde yaygın bir kullanıma sahipti.
“ Tanrı Kuşanan ” lakabı ise İgnatyos’un mektuplarının başlangıcında kendisi için kullandığı lakaptır. Bu sıfat Hristiyanlar açısından gerçekten ayrıcalıklı bir sıfattır. Allah’ı taşıyan anlamına gelir ve İsa Mesih ile olan ruhsal ve cevheri alakayı gösterirdi. Ama aziz İgnatyos bu sıfatı bütün Hristiyanlar için genelleştirir. Bu sıfatın vaftiz edildiği günde mi yoksa sonradan mı verildiğini bilmiyoruz. Ama gelenekler bu konuda iki hikayeden bahseder: Birincisi Vahşi hayvanlar aziz İgnatyos şehit olurken onun kalbine hiçbir zarar vermediler. Daha sonra onun kalbi üzerinde Hristos (Mesih) kelimesinin altın harflerle nakşedilmiş olduğunu görürler ve bu nedenle “ Tanrıyı taşıyan “ olarak isimlendirildiğini anlatırlar. Bu konudaki ikinci hikaye ise, İncil’de bildirilmiş olduğu üzere İsa Mesih’in çocukları kendine çağırıp havarilerine: “ Bu çocuklar gibi olmazsanız göklerin egemenliğine giremezsiniz ” sözlerini söylerken kucağına aldığı çocuğun aziz İgnatyos olduğu rivayet edilir. Bu da “ Allah tarafından taşınan ” anlamına gelir. Doğal olarak her iki rivayetinde gerçek olmadığı anlaşılmakta. Zira aziz İgnatyos’un kalbi vahşi hayvanların dişleriyle parçalandı. Buna ilaveten, aziz İgnatyos eğer Mesih zamanında küçük bir çocuk olsaydı, şehit edilmeye götürülürken birinci yüzyıl sonunda yüz yaşına erişmiş olmalıydı.
Aziz İgnatyos’un bilimsel bir eğitimi olmadığı görülüyor. Aksine, görünen o ki, onun, imanı çevresinden öğrendiğidir. Altınağızlı aziz Yuhanna, İgnatyos’un havarilerle birlikte yaşadığını nakleder. Antakya şehitlik rivayeti ile Efsafyos onu Havari Yuhanna’nın öğrencisi olarak anarlar. Aynı Babyos ve Polikarbos’ta olduğu gibi. Oysa Aziz İgnatyos mektuplarında direkt olarak Yuhanna isminden hiç bahsetmez. Bu da ilginç bir durum.
Oricennos’a göre havari Petrus’tan sonra Antakya Kürsüsü’nün ikinci Episkopos’u aziz İgnatyos’tur. Efsafyos’a göre ise, İfodyos’un halefi olarak Antakya kürsüsünün üçüncü Episkoposudur.
Efsafyos onun episkoposluk dönemini 70 ve 107 yılları arasında gösterir. Çünkü İgnatyos kendini Suriye Episkoposu olarak da isimlendirir. Zira o zaman ve o bölgede Episkopos lakabı kapsamlı bir egemenlik anlamına gelirdi.
Uzun süren bir episkoposluk hayatından sonra Romalılar aziz İgnatyos’u yakalar ve ölüme mahkum ederler. Bu olay, Trayan döneminin ortası ile Adriyan dönemi arasında yani 107 ile 118 yılları arasında ki – bu dönemde zulüm ve işkence artmıştı – tarihsel olaylarda belirtilmiştir. Aziz İgnatyos’un şehit edilişi ile ilgili Antakya rivayeti ise şöyle bildirir: Yakalanışı ya İmparator Trayan’ın ilk hüküm sürdüğü yıllarda Antakya’ya yaptığı ziyaret esnasında yani 113 lü yıllarda ya da 106 yılındadır. Bugün yaygın olan ise şehit edilişinin 108 yılı ile azami 117 yılları arasında olduğudur.
İmparator Zomityan’ın zulüm döneminde (81-96) İgnatyos hristiyanları ziyaret ederek onlara cesaret verir ve Mesih’le birlikte olmak için şehit olmayı teşvik ederdi. Ama buna rağmen yakalanmadı. Trayan’ın 98 yılında imparatorluk tahtına oturmasından sonra hristiyanlara direkt olarak zulüm yapılmıyordu. Çünkü bu dönemde Roma imparatorluğu barbarlar ile savaş halindeydi. Fakat zafer kazanıp barbar toplulukları yenince herkesin imparatora ve putlara tapınmalarını istedi. Bu nedenle 113 yılında ülkelere saldırmaya başladı, dönüş yolunda Büyük Antakya’ya uğrar ve burada hristiyanlar üzerine bölgesel bir zulüm uygular. Bu durumda İgnatyos imparator Trayan önünde imanını haykırmada tereddüt etmez. İmparator Trayan şöyle sorar:
– Pilatus zamanında çarmıha gerilen şahsın öğrencisi sen misin?
İgnatyos cevap verir:
– Ben haç üzerinde insanların günahlarını silen ve şeytanı ve ağlarını çiğneyenin öğrencisiyim.
– Neden senin lakabın “ Tanrı taşıyan ” dır.
– Çünkü Mesih içimde yaşıyor.
– Her kim içinde Mesih’i taşırsa, halkın eğlenmesi için Roma’ya kelepçeyle götürülüp vahşi hayvanlara atılsın.
O anda aziz İgnatyos kelepçeleri değerli bir bilezik gibi kabullenip taktı. Bu azizin yolculuğu Antakya’dan başladı. Küçük Asya, Yunanistan ve Roma’da son buldu. Antakya’dan çıkışta imparator Adriyan tarafından ölüme mahkum edilmişti. Ama ölüm emrinin Antakya’da değil Roma’da verilmiş olduğuna dair açık deliller vardı. İmparator bu uzun güzergah boyunca bulunan bütün Hristiyan topluluklarına bununla ibret vermek istedi. Özellikle bu dönemde adı geçen bölgelerde hristiyanlık imanına karşı ateşli bir eğilim vardı. İmparator Aziz İgnatyos gibi büyük bir Hristiyan ruhani lider için verilen böyle bir emrin güzergah üzerindeki bütün hristiyanlar için korku verici bir ders olacağı düşüncesindeydi.
İgnatyos görülmemiş bir cesaret, sevinç ve hararetle şehit olmaya doğru gitti. Şüphe yok ki, azizimiz bu gidişin İsa Mesih ve hakikate hizmet etme tercihinin sonu olduğunu, böylesi bir fesat döneminde imanlı olmanın bedeli olacağının idrakinde idi. Böylesi bir ölüm hristiyanlar içinde korku yaratma aracı olacağı yerde, azizin sevinci ve İsa Mesih’e olan özlemi onların güçlenmesine ve ruhsal gelişimleri için bir ders oldu.
Doğudan Batıya doğru yol aldı. Ve bu kayboluşu onun hayatının yok olması değil aksine yeni dünya da doğuşu anlamındaydı. “ Onunla doğmak için dünyadan Allah’a doğru kaybolmak güzeldir. ” Roma’da maruz kaldığı işkenceleri özlüyordu. Ama bunlar onu Mesih’e tam bir kurban sunusu olarak taşıyordu. Onun açısından bütünüyle efendisine ait olmaktan daha büyük bir sevinç olamazdı.
Yolculuğu yaklaşık olarak on kişiden oluşan esir ve askerler gurubuyla başladı. Batıdan deniz yolunu aldıktan sonra kara yoluyla Küçük Asya’ya geldiler. İgnatyos’un Hristiyan toplulukların bulunduğu şehirlere yaklaşması, ondan etkilenmiş olanların ona doğru koşmalarına neden oluyordu. Ama ona eşlik eden askerler kolaylık göstermiyordu. İgnatyos mektuplarında bunlardan “ Vahşileşmiş olanlar ” diye bahseder. Ama askerler bu kalabalık topluluklar karşısında İgnatyosla konuşmalarına fırsat vermiyorlardı. Onlara bir takım maddi rüşvetler verilmek suretiyle İgnatyos’un halkla buluşmasına izin vermeleri sağlandı.
Topluluklar onun gelişini gözlüyordu. Hatta onlardan bazı gözcüler İgnatyos’un güzergahını takip ederlerdi. Episkopos Polikarbos ve cemaatinde olduğu gibi eğer bir topluluğun makamında duraklarsa diğer topluluklar oraya episkoposlarıyla bir heyet gönderiyorlardı. Bütün bu toplulukların amacı İgnatyos’un kelepçelerini söküp onu kurtarmak veya ona teselli vermek veya uğurlamak değildi. Tek amaçları onun vaazını, nasihatlerini ve öğretisini dinlemekti. Yolundan geçtiği topluluklar veya kendisine gelen kiliselerin temsilcileri ona kendilerini ve sorunlarını aktarırlardı. Özellikle zorluklarını, içindeki bölünmeleri ve onları üzen hurafe ve akımları dile getirirlerdi. (Mütehevvidler ve Müşebbihler…. gibi) İsa Mesih uğruna kelepçelenmiş olan İgnatyos ise bu sevgi gücüyle bu topluluklara mektuplar yazarak imanlarını güçlendirip vaazlarıyla ruhsal olarak onların problemlerine yanıtlar verirdi.
Şehit edilişinin hikayesinde imparatorluğun merkezi Roma arenasında Aralık ayının yirminci günü vahşi hayvanların dişleri arasından kemiklerinin hristiyanlar tarafından toplandığı rivayet edilir. Ve Antakya’ya götürülerek Defni denilen yerin surları üzerinde bir mezara koyulduğu belirtilir. Daha sonraları bu kemikler Roma’ya nakledilmiştir. Antakya’da 17 Ekim tarihinde belki de kemiklerinin nakledildiği tarih olan bu günde onu anma günü olarak kutlanması gelenek haline gelmiştir. Roma’da ise bu anma Şubat ayının ilk günü yapılırdı. Bugün ise onu anma günü yirmi Aralıkta kutlanmaktadır.
Bu nedenle ritüellerimizde, bazılarının kabullenmekte tereddüt etmeleriyle birlikte ilahi terennüm eden Romanos’a ait ezgiler mevcuttur. Bu ezgiler Noel ezgileriyle benzeşir. Konusunu ise aziz İgnatyos’un şehit edilmesi olayından, altınağızlı aziz Yuhanna’nın vaazlarından ve tabi ki İgnatyos’un mektuplarından alır. Bu olayları İsa Mesih’in doğumu konusuyla güzel bir şekilde harmanlayarak bir ezgi şeklinde sunar. Rabbimiz İsa Mesih’in doğumuna yakın olan yirmi aralık gününde başlayan Ortodoks ritüellerimizden birkaç örnek verebiliriz:
“ Sen ki kamil bir sevgiyle yaralandın ve tutuşan aşkınla alevlenen nefsin seni efendine sığınmaya götürdü, ey onurlu peder. İşte o anda her zaman anılan sözlerinle şöyle haykırdın: Ben beni yaratan için bir buğday tanesiyim, benim yolum bütünümle vahşi hayvanların dişleri arasında ezilme yoludur. Ancak o zaman ilahımız olan Tanrı için tertemiz bir ekmek olurum. Bizi aydınlatması ve kurtuluşumuz için dua et. ”
“ Elmas gibi olan nefsin nasılda kılıç gibi vuruşkandır ey mutluluğu hak eden İgnatyos, bükülmez eğilimini gerçek sevdiğine doğru yönelttiğinde şöyle haykırdın: İçimdeki ateş maddesel sevgi değil, aksine içimde konuşan diri bir su var, bana haykırıyor: Babaya gel. Bu nedenle ilahi ruh ile coştun ve vahşi hayvanları seni süratle bu alemden ayırmaya ve seni sevdiğin Mesih’e göndermeye zorladın. Kurtuluşumuz için ona vesile ol. ”
“ Işıkları kuşanmış parıldayan mücadele günün, herkese bakireden doğmuş olanı müjdeliyor. Onunla birlikte olmak için sabırsızlanarak vahşi hayvanların seni yok etmesi için uğraştın. Bu nedenle de “ Tanrı kuşanan ” sıfatını aldın. Ey mutluluk sahibi İgnatyos. ”
Lukyan’ın sözlerinde İgnatyos’un şehit edilişinin yankılarını buluruz. Hristiyanlığa iman eden ve mahkum edilen bir filozofu küçümser. Onu teselli etmeye veya kurtarmaya gelen hristiyanlar başarılı olamaz ve kendini ateşte yakarak ölür.
Şehit edilişi konusunda iki rivayet vardır. Birincisi Antakya rivayeti, buna göre, yakalanışı ve mahkum edilişi Antakya’da olur ama öldürülüşü Roma’da gerçekleşir. İkinci rivayet ise Roma rivayetidir. Çünkü mahkum edilişini ve hükmün infazının Roma’da yapıldığını kabul eder. Bu iki rivayet esas alınarak daha sonraları birçok lisanda (Yunanca, Latince, Ermenice) hayat hikayeleri yazıldı. Bunlardan en önemlisi dördüncü yüzyılda yazılmış olandır. Altınağızlı’nın vaazları da aziz İgnatyos’un hayatı hakkında önemli bir kaynak sayılır.
Öğretileri
Kilise tarihinde Elçi Pavlus’tan sonra gelen ilk Teoloji alimidir. Basit ahlak öğretisi yazdı. Ama Teolojisi derindir. İgnatyos program şeklinde bir inanç akideleri yazmadı. Ama Mesih’in büyük öğrencilerinin bulunmadığı bir dönemde Kilise yaşamının düzenini yazdı. Bu durum kilisede büyük bir boşluk belki de dağınıklığa sebep olmuştu. Polikarbos’un gücü öğretmeni havari Yuhanna’nın gücü gibi olabilir mi? İgnatyos, kilisenin elçisellik misyonunun devamlılığını güçlendirmiş ve episkoposluk rütbesinin mahalli kilisedeki ruhani gücünün Mesih’in kilisedeki gücü ile aynı olması gerekliliğinin zaruretini vurgulamıştır.
İgnatyos, Hristiyanlığın hala Yahudiliğin etkisinde bulunduğu bir zaman dilimi içinde ortaya çıkmıştır. Ama kendisi öyle bir büyüklük derecesindeydi ki Yahudi ile putperest Yunanlıyı bir arada sindirebilmiş ve her ikisini de derin ve saf bir hristiyanlık teolojisini yaymada kullanmıştır.
İgnatyos Pavlus teolojisi ile Yuhanna teolojisini bir araya getirir. Elçi Pavlus’un Mesih’i merkez noktası olarak alması ile Yuhanna’nın kilisedeki gerçek yaşam tecrübelerini bir arada alır. Mesih hayatımızın odak noktasıdır. Bunun Efkaristiya (şükür) gizeminde bütünüyle gerçekliğini aldığını görürüz.
Filadelfiya’ya yazdığı mektubunda, Yeni Ahit’in şimdiki ahit olduğunu açıklıkla görürüz. İsa Mesih ile haç’ı ve dirilişi yeni imanın kendisidir ve bunun eski kitaplara tabi olmaması gerektiğini, aksine eski kitapların buna tabi olması gerekliliğini vurgular. Bu davranışı açıktır ki başkalarına karşıydı. Zira başkaları bölünmeler için uğraşıyor ve şöyle diyorlardı: Eğer bunu eskilerde (Yahudilerde) bulamazsam İncil’e iman etmem.
İgnatyos İncilleri iyi bir şekilde biliyordu. Mektuplarında İncil ayetlerine yer vermemesinin sebebi, bu mektupları elleri kelepçeli olarak idam edilmeye götürülüşündendir. Onun yazılı metinler konusunda bilgisi olduğu kuşku götürmez. Çünkü İncil öğretisi konusundaki sağlamlığını dile getirirdi. “ Kilise önderlerine sığındığım gibi İncil’e sığınırım. ” (Filadelfiya mektubu) Şüphesiz İgnatyos o zamanlar Antakya’da Litorjik gelenekler ve diğer kutsal yazılardan da bölümler kullanmıştır.
İgnatyos’un Kozmolojisi açıktır. Allah ve şeytan mevcuttur. Ama kötülüğün varlığı yoktur. İgnatyos için hristiyanlık, gerçek hayata varmak için ulvi ve örnek bir yoldur. Her kim İsa Mesih’ten başkasını müjdelerse imkansız bir şekilde ölüdür.
Mesih’in tanrısal ve beşeri doğası İgnatyos’un hristiyanlık anlayışında tamamen açıktır. Bütünüyle İncil yazarı Yuhanna’nın teolojik etkisindedir. Şifa veren yalnız bir tabip vardır. Bedensel ve ruhsal tabip, doğrulmuş doğmamış, beden almış olan tanrı…… Bakire’den ve Allah’tan.
Mesih’in beşeri doğasını ve dolayısıyla çektiği acıları inkar eden El-Zahiriye hurafesiyle İgnatyos mücadele etmiştir. Bazı inançsızların iddia ettiği gibi “ eğer Mesih görünüşte acı çektiyse….. benim ellerimde taşıdığım kelepçe ve zincirlerin anlamı nedir? Vahşi hayvanlara karşı mücadele rağbetim beni neden yiyip bitirmekte? Böyle bir durumda ölmem boşunadır ve kurtarıcımız için söylediğim her şey hurafedir. Bu asalak dallardan uzaklaşın, tadına bakanları anında öldüren zehirli meyve taşımaktadır? ” Mesih’in beşeri doğasını kabul etmeyenler için “ duadan ve efkaristiya (şükür) gizeminden uzaklaşır hatta şükür gizeminin kurtarıcımız İsa Mesih’in bedeni olduğunu da inkar eder. O beden ki bizim günahlarımız için acı çekti ve Baba onu doğruluğuyla diriltmiştir. ” diyor.
İgnatyos için kilise “ Kurbanın sunulduğu yerdir ” Bu sıfat efkaristiya’nın kilisenin kurban sunumu olduğunu çağrıştırmaktadır. “ Sakın bir başka şükür gizemine katılmayın. Çünkü Rabbimiz İsa Mesih’in yalnızca tek bir bedeni vardır. Onun kanıyla bizleri birleştiren tek kupa ve tek sunak vardır. Aynı hizmette tek bir episkoposla birlikte bulunan kıdemliler ile diyakon kardeşlerim olduğu gibi.
Kilise birleştiricidir.(Katolik) ve İgnatyos’ta kiliseye bu sıfatı veren ilk kişidir. Ve bununla bütün hristiyan topluluklarını kastetmektedir.
Aziz İgnatyos “ Kilisedeki rütbelerden ” bahseder. Çünkü mektuplarında Episkopos’un kilisedeki saygınlığına verdiği önem açıkça görülür. Çünkü o topluluklar içinde Mesih’i temsil eder. Bu nedenle görevinin ulvi bir ruhani boyutu vardır. Bu nedenle hiç kimsenin herhangi bir episkopos’un gençte olsa yetkisi konusunda şüphesi olmamalıdır. Episkopos, imanın ve onun takip edilişinin ve sapkınlıklar tehlikesine karşı korunmasının öğreticisidir. Litorjik hizmette en büyük dini liderdir. Onsuz ne şükür ayini ne de vaftiz töreni yapılamaz. Bu konuyla daha geniş olarak bilgileri ileride sunacağız.
Kilise tarihinde ilk kez ruhbanlığın üç rütbesine açıklıkla değinilmektedir. Bugün bildiğimiz düzendeki rütbelerdir. Diakonluk rütbesi kilise hizmetinde gelen birinci mertebedir. Presbiteros (Peder) rütbesi ikinci sırayı alır. Episkopos rütbesi üçüncü derecede olup en yüksek mertebedir.
Aziz İgnatyos’un kilise hizmetleriyle ilgili olan söylemleri gayet açık olup aşağıdaki durumlarda kilise tarihinin her döneminde payı vardır:
1- Bu üç hizmet türünün adlarının verilişi.
2- Bu hizmetlerin görevlerinin belirlenmesi. Litorjiya hizmeti ve İdare fonksiyonu. Kendi zamanında uygulandığı şekliyle.
3- Bu hizmetlerin ve görevlerinin kendi içindeki farklılıklarının izahı.
4- Kilisenin üçlü hizmetinin yorumu. Kilisenin ilk semavi örnekte olduğu gibi yeryüzündeki görünen hizmet olduğu.
5- Kutsal üçlemenin birliği ile mutabık olan kilisenin birliği düşüncesinin önemine dikkat çekilmesi.
Aziz İgnatyos’un, diyakonlar, Pederler ve Episkoposların İsa Mesih’in iradesine göre tayin edilmiş olduklarına olan inancı tamdır. Onların insanlar arasından seçilmiş müminlerin hizmetlerine davet edilmiş bir gurup oldukları teorisini destekler. Ve aziz İgnatyos peygamberlik sesiyle halkını onlara önem vermeye davet eder. Böylece diyakonluğa ilişkin yazılarında bu rütbenin kilise yetkileri ve düzeni ve hristiyanlık hizmeti konusundaki teorisinin ayrılmaz bir parçası olduğu açıkça görülür.
Konuyla ilgili bütün söylemlerinde diyakos bir sembol ve bir örnek ve hatta Mesih’in bir görüntüsü olarak ortaya çıkar. Bu düşünce yeni ahit’e dayanır. Zira Mesih kendisi ve yeryüzündeki hizmeti için şöyle der: “ İnsanoğlu hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye geldi. ” Böylece Mesih’te kendini bir diyakos olarak Kilise’ye ve halka hizmet eden bir kişilikte görür. Aynı zamanda bununla kiliseye diyakonluğun aslına ilişkin örnek sunar.
Aziz İgnatyos’a göre Diyakonu, Mesih’i temsil eden bir kilise sureti olarak da sayabiliriz. Ve en azından Antakya Kilisesinde Pederden sonra önemli olarak görüldüğünü söyleyebiliriz. Kilise düzeninde diyakonluk üçüncü mertebede olmasına rağmen durum yukarıdaki gibidir. Önemlidir ki İgnatyos’un diyakonluk rütbesine, İsa Mesih’in bir sureti olduğu şeklinde bakışı hristiyanlığın erken yazılarının bazılarında da görülür. Mesela Polikarbos’un Filippi’lilere mektubunda ve resullerin öğretileri ve kanunlarında görüldüğü gibi.
Hizmetle ilgili Litorjik gelişmelerle birlikte ilerleyen dönemlerde Diyakon meleğin sureti haline geldi. Altınağızlı Yuhanna ile Mobsuestialı Teodor vaazlarında diyakonun kilise hizmeti esnasında Kuşağın giyinmesini tanrısal ve yerseller arasında mektup götürüp getiren uçan bir meleğe benzetirler.
İgnatyos’un evliliğe bakışı, aziz Pavlus’un kendisine bakış açısına dayanır. Pavlus’ta Mesih ve Kilise arasında ebedi bir bağ sembolü görür. Ama buna rağmen kendisi için bekarlığı tercih eder.
Mektuplar arasındaki mukayeseden İgnatyos’un Roma ile ilgili özel bir anımsamayı muhafaza ettiğini görürüz. Ve Roma Kilisesi’ni, imparatorluk merkezindeki Baş Kilise ve sevgide önde gelen kilise olarak adlandırır. Bu sıfatlarla ilgili olarak alimlerin yorumları farklıdır. Bazıları Roma Kilisesinin sevgi eylemlerinde üstünlüğü nedeniyle bir övgü sıfatı olduğunu kabul eder, bazıları ise Roma Kürsüsünün öncelikli kürsü olduğuna dair bir tanımlama olarak yorumlar. İgnatyos Antakyalı bir peder olması nedeniyle Roma kilisesi dahil bütün kiliseleri yönlendirici evrensel bir yetkisi olduğu ve mektuplarında Roma Episkoposu’nun özel bir yeri olduğunun görülmemesi de bunu teyit ettiği şeklindedir.
Tarihçi Sokrat’a göre aziz İgnatyos aynı zamanda kilisede biri sağda diğeri solda olmak üzere koro düzeni ve Antifonalar sistemini getiren ilk şahıstır.
Episkopos ve Birlik Konusundaki Öğretisi
Hristiyanlık, gayesini birlik çemberi içinde gerçekleştirir. Birlik, hristiyanlık kemalinin de ölçüsüdür. Bunun tersi bölünmüşlüktür. Bu nedenle birlik konusu İgnatyos’un mektuplarında merkezi bir yer alır. Doğal olarak havarisel dönemdeki İgnatyos’un zamanı hristiyanlık hayatında bu gerçeğin üzerinde durulmasını gerektirirdi. Hristiyanlık fertlerin edineceği bir ideoloji değildir. Kilise müminlerin beraberce ve baş olan Mesih’le birleşerek oluşturdukları bir topluluktur. İgnatyos kelepçelenmiş olarak ölüme doğru adım adım gider. Özgür bir ruhla özlediği hayata doğru yaklaşır. İnsanlardan ayrılmaktaydı ama bu yolda Mesih’le birlikteliğe doğru adım atıyordu. İmanlı topluluklardan efendisi Mesih gibi son vasiyetlerini vererek geçiyordu. Mesih’in vasiyeti şuydu: Bizim bir olduğumuz gibi (Baba ve Oğul) onlarda bir olsun. İgnatyos Mesih’te kilisenin birliği için bu şekilde ısrar ediyordu. Müminlerin bir olmalarıyla yeryüzünde somut bir şekilde gerçekleşecek olan kilise buydu. Kilisenin Mesih’te birlik olduğu gibi müminlerinde episkoposları ile bir olacakları durum buydu.
Hristiyanların aralarındaki birlik, bu ilişkiyi disipline edecek ahlaki kuralların mevcudiyeti anlamına gelir. Sevgiden başka bir kural olamaz. Ama bu sevgi efendimizin çıkarsız sevgisinin aynısıdır. “ …… yakınınıza haset gözüyle bakmayın, Mesih’in şüphesiz sevgi gözüyle bakınız. Hristiyanların ortak yaşamlarındaki her şey örneğini Mesih’in yaşantısından alır. ” “ Erkek kardeşlerime deki kadınlarını Mesih’in kiliseyi sevdiği gibi sevsinler ” (Polikarbos’a mektubu) Bu nedenle hristiyanlık evliliği episkopos’un vasıtasıyla yapılır.
İgnatyos’un hristiyanlık yaşamındaki birlik esasına ait emsalsiz ve güzel güçlü ısrarı konuyu iki şekilde ele alır: Birinci şekil nazari (Tanrısal), ikinci şekil ise ameli (Efkaristiya konusunda) diğer bir deyişle iman açısından ve üslup açısından.
Allah konusunda birlik üç gerçekle ortaya çıkar. İlki kutsal üçlünün kendi birliği, ikincisi imanlıların kiliseyle birliği. Bu da birleştirici unsur olan episkopos ile olur. Üçüncüsü ise imanlının Allah ile olan şahsi ve mistik birliğidir. Bu da ruhsal yaşamla ve özellikle de tanıklık ile olur.
“ Kutsal üçleme de birlik ” bu tanrısal yaşamın sıfatıdır. Allah birdir, kendini bize İsa Mesih’te açıklamıştır. Allah’ın tarihteki işleri kutsal üçlünün işleriydi ve Tek idi. Allah’ın birliği konusundaki şiddetli ısrarına rağmen İgnatyos’ta, adedinin çokluğunda birliğini muhafaza eden kutsal üçlünün şahsiyetleri belirgin bir şekilde görülür. (Efesos 9-1)
Mademki baş birdir ki o da Mesih’tir, kilise yaşamındaki birlik de doğal bir durumdur. Ve kilise Mesih’le birlik içindedir. Mesih’in olduğu yerde birleştirici kilise vardır. (İzmir 8-2) Kilise birliktir ama aynı zamanda tektir. Bütün vaftiz olanlar bir bedeni oluşturur. “ Episkoposunuzla aynı görüşte olmalısınız…..” tellerin sazla olan bağlantısı gibi. Bunun için İsa Mesih sevgisindeki düzeniniz ve ittifakınız ile övgü ve tesbihler yükselir. (Efesos 4:1-2)
Episkopos ile birlik konusunda, bunun hristiyanların beraberce mücadele edeceklerini ve birlikte eziyet çekeceklerini, birlikte uyuyup birlikte uyanacaklarını belirtir. (Polikarbos’a 6-1) Şükür gizeminde sürekli toplanmak önemli ve gerekli bir durumdur. Zulüm günlerinde bile bu böyledir. Hristiyanlar her ne kadar her gün Mesih’in bedenini evde muhafaza edilen parçalardan alıp yeseler de bir arada olmak onların birlikteliğini gösterirdi.
Episkoposun müminlerin birliği konusundaki rolü üzerinde İgnatyos kuvvetli bir şekilde dururdu. Çünkü episkopos Baba Allah’ın suretiydi. Pederler de resullerin suretiydi, diyakonlarda Mesih’in suretiydi. Diyakonların bu yeni ve eşsiz suretini, Mesih’in tanrının kurtuluş tasarımı gizeminin hizmetkarı olması konusundaki anlayışıyla yorumlar. Mesih’in episkopostaki suretini de birçok defalar yorumladığı da bilinmelidir. (İzmir 8-2)
“ Allah ile olan gizemli birlik ” Her müminin gayesidir. Ve bununla sonunda hakiki yaşam gerçekleşir. İmanlı ile Mesih arasındaki bu gizemli birlik ilk önce dünyadaki zühd ile sonra da Mesih’in örnek alınması ile başlar. Mesih’le birlikte olmak konusundaki arzusunu dile getirdiği ve Roma ahalisine yazdığı mektubundaki sözlerden daha güzeli yoktur. Acı bir şekilde şehit edilişi ona sevinç kaynağı olmuştur. Çünkü bu ölüm onu Mesih’le birleştirmiştir.
“ Sizlerden rica ediyorum beni bu halimle baş başa bırakın, bana uygun olanı biliyorum. Mesih’in öğrencisi olmaya başladım….. Hiçbir şey beni engelleyemez, ateş düşsün ve beni parçalasınlar…. Hiçbir şey beni Mesih’ten ayıramaz. ” (Roma 5-3)
“ Fesadın gıdası bana çekici gelmiyor”
Bu dünyanın zevkleri beni cezbetmiyor
Davud’un neslinden olan İsa Mesih’ten oluşan Allah’ın ekmeğini istiyorum
İçeceğim, onun solmayan sevgisi olan kanı olsun
Mesih’in görünen değil hakiki beden alışı insanın onunla birleşmesini efkaristiya gizemi vasıtasıyla mümkün kılmaktadır. İgnatyos’un bu mistik öğretisi hem Litorjik’tir aynı zamanda da amelidir. Hatta onun nazarında tanıklık da rabbe bir sunudur.
Birliğin, yukarıda söylemleri fiili olarak gerçekleştirdiği ikinci ameli şekli ise Efkaristiya ile ilgili olanıdır. Burada Mesih ve birleştirici Tek kilise vardır. Efkaristiya da bu birlik İgnatyos için şu üç gerçeği ifade eder:
1- Allah ile bir olmak
2- Yakınımızla bir olmak
3- Mesih’e Kiliseye itaat anlamında Episkopos ile bir olmak
Mahalli kilise açısından Episkopos ve Efkaristiya konularında kuvvetle durulması Hristiyanlık imanının esasıdır. Bu esas, ideolojik anlamın üzerinde kilisenin idare ve ailesel anlam ile episkoposun birliğin oluşturulması konusundaki rolünü teyit eder.
Mademki çarpışan akımlar kiliseye eziyet çektirmiştir, o halde kilisenin o ideolojiyi yalnızca sahiplenmesi durumunda oluşacağını kabul eden akideci akımların varlığı yanında, bunun aksini düşünen ve kiliseye ruhsal şifa verilen bir kurum olarak amacı insanı heveslerden arındırıp tasavvuf yoluyla paklamak şeklinde gören diğer akımlarda mevcuttur.
İgnatyos’un kilisenin birliği hakkındaki mistik anlayışı, tarihle çelişen ve ruhun ulvileşerek doğal görüntüleri aşıp gerçekle birleşmesi yani insan ruhunun maddi alemi aşıp Allah ile yeniden birlik olması şeklinde bir felsefi anlayış değildir. Allah ile birleşmek İgnatyos’a göre tarih içinde zaman ve mekan da oluşur. (Yuhanna Romanides’in Antakyalı Aziz İgnatyos’a göre Kilise’nin tanrısallığı kitabından)
Hristiyanlık teolojisi Litorjik olması nedeniyle bu aşırılıkları yasaklar. İgnatyos’un öğrettiği gibi Kilise bir ideoloji veya tasavvuf yanlısı değildir. Kilise Mesih’in bedenidir. Onda gerçek hayat vardır. Mesih’in etrafında ve onun sureti olan episkoposun şahsında birleşerek oluşur. “ Hiçbiriniz kilisede episkopos’un iradesi dışında bir şey yapmayınız. ” (İzmir 8-1) Her kim episkopostan gizleyerek bir şey yaparsa şeytana hizmet eder. (İzmir 9-1)
“ Bütün iyiliklerden daha üstün olan birlik konusunu önemse ” İgnatyos Episkopos Polikarbos’a bu sözlerle tavsiyede bulunuyor. Allah halkının sevgi yaşantısını belirli bir yer ve zamanda aşan herhangi bir üyelik İgnatyos’a göre sapkınlık ve bölünmedir. Episkopos’un çevresinde efkaristiya da yaşanan sevgi de her birimiz katılacak olanların huzurunda belirli bir mekan ve zamanla Mesih’in bedenine ait bir organa dönüşürüz.
Kurtuluş için Episkopos gereklidir. Tabi bir fert olarak veya Allah ile insan arasında sihirli bir vasıta olduğu için değil, kilisede birliğin merkezi olduğu içindir. Onun etrafında herkes toplanır. Bütün vesileler ile sizi yücelten İsa Mesih’i yüceltmelisiniz. Episkoposa ve önderlere olan itaatinizle sağlayacağınız birlik vasıtasıyla kutsanırsınız.
Episkoposun yetkisi birliğin öneminden doğar. Ve onun Efkarisitiya töreninin baş icracısı olmasıyla mutlak şekliyle ortaya çıkar. Episkopos olmadan ne vaftiz ne de sevgi meclisleri yapılamaz. Roma’da pederler cemaatlere tayin edildiklerinde onlara efkaristiya ayini icra etme yetkisi verilmedi. Episkopos herhangi bir yerde toplanmış olan imanlılara kutsanan ekmek parçalarını gönderirdi. Daha sonra şükür ayini icra etme yetkisinin pederlere verilmesi ile episkoposlar bu defa daha küçük Litorjik merkezlerdeki kupalara koyulmak üzere kendi Litorjiyasından kutsanmış ekmek parçaları göndermeye devam etti. Bu gelenek Roma’da on dördüncü yüzyıla kadar sürdü ve tamamen kaybolmamakla birlikte 1870 yılına kadar devam etti. Ortodoks uygulamalarında Peder Efkaristiya töreni icra eder ama kurban (Ekmek-şarap) sunumundaki birliği Peder’in Episkopostan aldığı Kiron (İzin) ile belirtir. Episkoposun efkaristiya icra etme hususunda tek yetki sahibi olması onun bu gizeminden daha üstünde olmasından değil, yalnızca bir amaç içindir o amaçta birliktir.
Episkopos ile birlik için İgnatyos çok ısrarlıdır, özellikle efkaristiya konusunda. Çünkü onun üçlü yetkisini belirtir, öğretme, kutsama ve idare. Bütün bu durumlar kilisenin hayatını oluşturan ve ayrı değil bir arada bulunan durumlardır.
Mesih’in Baba Allah ile olan ve kilisenin Mesih’le olan bağlantısı gibi sizlerinde episkopos ile sürekli bir bağlantınız var. Bütün bunlar tam bir birlik anlayışı iledir. İgnatyos, episkoposun yüzünde onun temsil ettiği kilisenin bütününü görür. Episkoposunuzun fetvası, birçoğunun onun vasıta olma sıfatıyla ilgili iddiaları içermemeli. Ona olan itaat kendi şahsına olmayıp üniversal episkopos olan Baba Allah’a dır. Rabbimiz İsa Mesih’in babası. Eğer biz episkoposu aldatır isek görünmeyen episkoposa yalan söylemiş oluruz. İsmen hristiyan değil gerçek hristiyan olunuz. Her zaman episkopostan bahsedip her şeyi ondan gizli yapanlara benzemeyin. Bunların gerçek bir vicdanları yoktur. Çünkü Mesih’in yasalarına aykırı birliktelikler oluşturuyorlar. Çünkü efendimiz Mesih kendisi ile bir olan Baba’dan ayrı bir halde hiçbir şey yapmadığı gibi, sizlerde episkopos ve pederlerden ayrı faaliyetlerde bulunmayınız, yalnız başınıza yaptıklarınızla da övünmeyiniz. Çünkü sizin birliğinizden kaynaklanan şeyler dışında hiçbir şey güzel değildir.
Kilisenin başına gelebilecek en kötü durum bölünmedir. Ey kardeşlerim aldanmayınız. Bölünmenin peşinden gidenler Allah’ın egemenliğini göremez. Haykırdım ve ben işte aranızdayım ve bütün avazımla Allah’ın sesiyle bağırıyorum. Episkopos, peder ve diyakona bağlı kalınız. Ruh diyor ki, episkopos olmadan bir şey yapmayın. Episkoposun olduğu yerde cemaatin olması gerekir. Aynı Mesih’in olduğu yerde birleştirici kilisenin oluştuğu gibi.
Hristiyan, kendi nefsinin sahibi ve efendisi değildir. Zamanı Allah’ındır ve yalnız onun için çalışır. Böylesi bir imanla ancak İgnatyos’un bütün teolojisi mümkün olabilir.
Mektupları
İgnatyos’un çağdaşı olan İzmir Episkoposu Polikarbos Filipililere yazdığı mektubunda İgnatyos’un yalnızca adına değinir. Ama İriyanos ve Orijanos ve diğerleri İgnatyos’un yazılarından bölümlere mektuplarında yer verirler. Afsafyos’un yazılarında “ İgnatyos Antakya’da yakalanınca İzmir’e getirilir ve İzmir episkoposu Polikarbos ve bazı hristiyan topluluklar ile Efesos, Magnisya ve Tralyon’dan temsilcilerle buluşur. Ve İzmir’den ayrılınca bunların temsilcilerine inananlara verilmek üzere mektuplar teslim eder, bu mektuplarında ona verdikleri önem için teşekkür eder ve onlardan aykırı öğretilerden uzak kalmalarını talep eder. Ve yine Roma halkına yazıp onu kurtarma girişiminde bulunmamalarını ister. Ardından Travda’ya nakledilir ve orada Antakya kilisesinden bir elçiden zulmün sona erdiği haberini alır. Ve Travda’dan Filadelfiya ve İzmir’de bulunan hristiyanlara ve İzmir Episkoposuna yazılar yazar ve onlara teşekkür ederek onlara nasihatlerde bulunur ve yol gösterir. Son olarak da Travda’dan Makedonya’nın Niyaboli şehrine yaya olarak sürülür, Makedonya ve Alirya’yı geçerek Drahyo’ya, ordanda deniz yoluyla Brindzi’ye ve buradan da yürüyerek şehit edildiği Roma’ya getirilir.
İgnatyos, yedi mektup yazar. Bunlar Efesos, Magnizya, Tralyon, Roma, Filadelfiya, İzmir ve Polikarbos’a dır. Bütün bu yazılar bir baskısı tam diğeri de kısaltılmış olarak günümüze kadar Yunanca diliyle korunmuştur. Bugünkü genel kanı kısaltılmış olan baskının daha eski olduğu şeklindedir. Süryaniceyle basılmış diğerlerinden daha kısa olan üç mektup ise Efesos, Roma ve Polikarbos’a yazılmıştır. Bazıları bu yazıların kısa ve öz olup daha çok şey anlatmaları açısından doğru oldukları kabul edilir.
İgnatyos’a atfedilen beş mektup daha vardır ki bunların aşırma olduğu ortaya çıkmıştır. Mariya’dan (Meryem) İgnatyos’a, İgnatyos’tan Meryem’e, Tarsis’e yazılan mektup, Filipililere mektup ve Antakya Diyakonu İrona’ya yazılan mektup. Bu mektupların altıncı yüzyılda yazıldığı ve bunu yapanın dördüncü yüzyılda yaşamış olan ve İsa’nın bedeninin ilahi ruhla birleşip beşeri nefsin yerini aldığı öğretisini yayan Apoliraryos’un taraftarı olan bir şahsa ait olduğu kanısı yaygındır. Bu mektupları yazan şahsın ileri giderek gerçek mektuplardan çalıntı yapıp kendi sapkın görüşünü de buna dahil ederek yazdığı ortaya çıkmaktadır.
Latince asıllı olup yine İgnatyos’a atfedilen üç mektup daha vardır ki on ikinci yüzyıla ait olduğu belirtilmektedir.(İkisi havari Yuhanna’ya ve biri de Bakire Meryemana’ya ve biri de İgnatyos’a cevap mektubu) Yedi adet içinden, Roma’ya yazılan biri haricinde altısı bir odak üzerinde yoğunlaşıyor ve episkoposa itaate davet etrafında merkezileşiyor. Zira episkoposun kendisi odak noktasıdır ve onun fikri alınmadan bir şey yapılmamalı. Kilise yaşlılarına ve diyakonlara saygı gösterilmeli çünkü bütün bunlar mevcut olmadan kilisenin oluşmayacağı ve üçüncü olarak da aykırı öğretilerden uzak durulması, dördüncü olarak imana ve faziletlere bağlı kalınması gerekliliğidir.
Roma halkına olan mektubu ise onun şehit edilmesine engel olunmaması içindi. Çünkü Allah’a kavuşma isteği içinde Mesih ve ölüme özlem duyuyordu. Konusuna bakıldığında kullanılan lehçenin önceki mektuplardan çok daha değişik olduğu görülür. Bu nedenle de bu mektubu yazanın diğer altısını yazandan ayrı bir kişi olduğuna dair bazılarının taraf olmasının sonucunu doğurmuştur. Bazıları da bunun çalıntı olduğunu kabul etmiştir. Ama Reynan yalnız bu mektubun doğru olduğunu kabul eder ve şöyle der: “ Eski hristiyanlık edebiyatından bir tatlı tat. ” Bu mektubun konusunu ve yazıldığı özel durum ve şartları itibara aldığımızda lehçeler arasındaki farkın yorumunu kolaylıkla yapabiliriz. Çünkü içerdiği Allah ve kurtarıcıya olan özleme ilişkin muazzam övgüler de bunu gösteriyor. Bu mektubun lehçesinin farklı oluşu, aziz İgnatyos’un kelepçeyle şehit edilmeye götürüldüğü çetin durumu doğuran mektup olduğu açıktır. Mesih yolunda ölme arzusunu ısrarla dile getirmektedir. Böyle bir lehçenin mutedil sakin olması mümkün değildir. Aksine böyle bir lehçe keskin ve diri olur. Bu sebeple de mektuptaki anlamların bazen akım gibi yarıştığını bazen de kesiştiğini kolaylıkla anlayabiliriz. Dildeki korku ve endişenin ve bazen de özel deyimlerin zorlanması mektubun bazı bölümlerinin anlaşılmasını zorlaştırmaktadır.
Bu mektupların değerleri gerçekten büyüktür. Çünkü içinde ruhbanlık mertebelerinin üç derecesi ve kilise düzeni ile bunların odak noktası olan episkoposluk hakkında açık bir tanıklık buluyoruz. On altıncı yüzyılda bazı Protestan teologları İgnatyos’un mektuplarının doğruluğu konusunda saldırılar yapmaya başladı. Ve bu saldırılar on dokuzuncu yüzyıla kadar sürdü. (Baur Pfleiderer Lipsins) Bu mektupların doğruluğuna karşı olanların bahaneleri şöyle idi:
1- Bu yazıların ikinci yüzyılda yazılmış olmaları mümkün değildir. Zira kilisenin tam bit idare düzenini ve özellikle de episkoposluk rütbesini dayatmaktadır. Episkoposluk derecesi çağdaş ve son dönem yazarlar tarafından bilinmemektedir. Ama unutmamamız gereken şey, kilise düzeni ve idaresinin genel anlamda her zaman her yerde ve her şekilde kuruluşu aynı oranda olmamıştır. Keza, Aysbos, İrineos, Efes Episkoposu Polikarbos ve Tartilyanos’un da bildirdikleri üzere ileri çağlarda Episkoposluk ve Presbiteros rütbeleri arasında ayırım yapıldığı da unutulmamalıdır.
2- Mektuplarda ki bölünmenin açık ve ayrıntılı olduğu görüldüğünden bunların ikinci yüzyılın başlarına ait olduğu mümkün olmamaktadır. Bu da doğru değildir. Çünkü mektuplar da bazılarının tasavvur ettikleri gibi bilgi sahibi olanlar arasında çarpışma bulunmamaktadır. Aksine orada bahsedilen , birinci yüzyıl sonunda ortaya çıkmış olan bir Yahudi düşüncesine karşı koymaktır.
Bize ulaşan bu yazılı belgeleri, mektupların içeriği ve sayısı açısından farklılık gösteren dört gurupta sınıflandırabiliriz:
1- Genişletilmiş Yunanca gurubu: On üç mektubu kapsar. Monac. 394 belgeleri, on birinci yüzyıla ait ve İstanbul’da bulunan kutsal mezar vakfındaki Latince belgeler.
2- Karışık Gurup: Önceki on üç mektubu kapsar, bunlardan altı adedi önceki gurubuna ait olup diğer yedisi sonraki guruba aittir.
3- Kısaltılmış Süryanice gurubu: Süryanice lisanıyla yazılmış yalnızca üç mektubu kapsar, metinler daha uzundur. (Efesoslulara, Romalılara ve Polikarbos’a) Keza Roma halkına Arapça lisanıyla ve biraz daha değişik bir metinle yazılmış bir mektupta bu guruptadır.
4- Latince Gurup: Yedi mektubu kapsar, Süryanice gurubundaki üç mektup ile diğer dört mektubu kapsar.
Birinci genişletilmiş gurubun ilk basımı Latince ile 1489’da yapılmıştır. Daha sonra 1555’te Yunanca ile basılmıştır. Bu mektuplar Protestanlar ile Katolikler arasındaki Episkoposluk bağı ile ilgili farklı anlayış nedeniyle kuvvetli anlaşmazlıklara sebep olmuştur. On dokuzuncu yüzyıl sonunda Zahn Funk, Lightfool ve Harnah gibi isimlerin incelemelerinden sonra adı geçen yedi mektubun doğru olduğu yönünde bir inanç egemen olmuştur.
Arapça Kaynaklar
Esat Rüstem, İlk üç yüz yıl kilise babaları adlı eser. Nur yayınları Beyrut – 1983
Yuhanna Romanidis, Antakyalı Aziz İgnatyos’a göre Kilisenin Tanrısallığı. Mişel Necm tercümesi – Şamlı aziz Yuhanna Akademisi yayınları – El – Balamand / Beyrut
Elçisel Pederler: Metropolit İlyas Muavvad Tercümesi – nur yayınları Beyrut 1970
Diğer Yabancı Kaynaklar
Altaner, B., Patrologia, ed. Marietti 1977.
Barnes, E. W., The Rise of Christianity, London 1948.
Barnett, James M., The Diaconate – A Full and Equal Order, New York 1981
Campenhausen Hans von, Ecclesiastical Authority and Spiritual Power in the Church of the First Three Centries, London 1969
Chadwick, Henry, The Early Church, Penguin Boks, London 1988
Connolly, R.N., Didascalia Apostolorum, Oxford 1929.
Goppelt L., Apostolic and Post-Apostolic Tİmes, London 1970.
Grein, R. F., The Renewal of the Diaconate and the Mİnistry of the Laos, Rhode Island 1991.
Holmes (ed.), M.W., The Apostolic Fathers, Apollos-Liecester 1989
Mingana, A. (ed.), Commentary of Theodore of Mopsuestia on the
Lord’s Prayer and on the Sacraments of Baptism and the
Eucharist, Cambridge 1933.
Quasten, J., Patrologia, vol.I, ed. Marietti 1980.
Salapates, A. D., “The Diaconate in the Eastern Orthodox Church” in Diaconal Ministry, Past, Present & Future, edited by Peyton G. Craighill, Rhode Island 1994.
Schoedel, W. S., Ignatius of Antioch: A Commentary on the Letters,
Philadelphia 1985.
Write, J. R., “The Emergence of the Diaconte”, in Liturgy (Journal of the Liturgical Conrefence), vol.2, No.4, Washington D. C. 1982
İnternet Kaynakları
Anastasyos Dr. Salapatas “Antakyalı aziz İgnatyos’a göre Diyakonluk – Antuvan Melki’nin Arapçaya tercümesi”
http:// www.orthodoxlegacy.org/Salapatas Diaconate.htm
Catholic Encyclopedia, St. Lgnatius of Antioch:
http:// www.newadvent.org/cathen/07644 a.htm
Christian Classics Ethereal Library, The Apostolie Fathers with
Justin Martyr and lrenaeus:
http:// www.ccel.org/ccel/schaff/anf01.v.i.html
http:// llyk-volou.mag.sch.gr/sch/vyzant_music.htm
İKİNCİ BÖLÜM
Mektup Metinleri
“Elçisel Pederler” kitabından
metropolit İlyas Muavvad’ın Arapça çevirisi,
Nur yayınları 1970-Beyrut
Mektupların Metinleri
1- Aziz İgnatyos’un Efesoslulara Mektubu
Tanrı taşıyan lakaplı İgnatyos’tan, Baba Allah’ın yüce kemali ile mübarek olan ve bölünmez bir birliğe ve çağlardan önceki ezeli görkeme hazırlanmış, gerçek acılarıyla ilahımız İsa Mesih ve Baba’nın iradesiyle seçilmiş olan Kilise’ye, Asya eylemlerinden olan ve Efesosta bulunan mutlulanmış Kilise’ye İsa Mesih’te çok selam ve kutsal sevinç olsun.
I. 1. Gerçekten çok sevilen, adil olan doğanız ve kurtarıcımız İsa Mesih’e olan sevginiz ve imanınızla sahip olduğumuz ismi rabte karşıladım. Allah’a benzeyişiniz ve tanrısal kan ile olan hararetinizle tabiatınıza uygun olan ulvi bir işi tamamladınız. 2. Müşterek olan isim ve bir olan ümit nedeniyle demirle kelepçelenmiş olarak Suriye’den geldiğimi duyduğunuzda beni görmeye koşuştunuz. Roma’da vahşi hayvanlarla mücadelem de dualarınızla muvaffak ve İsa Mesih’e yaraşır gerçek bir öğrenci olabilmeyi umuyorum. 3. Onisimyos’un şahsında hepinizi Allah’ın adıyla karşılıyorum. Bu şahıs dile getirdiği sevgiyle dolu bir kişidir. Ve bedendeki episkoposunuzdur. Hepinizin onu sevmeniz ve ona benzemeniz için Allah’a yalvarırım. Hak ettiğiniz böyle bir episkoposu size ihsan eden Allah mübarektir.
II. 1. Bana işlerimde yardımcı olan ve Rabte sizin hizmetkarınız olan Froso’a gelince, her şeyde mübarek olan bu insanın benimle kalmasını istiyorum. Sizin ve episkoposumuzun övüncüne layıktır. Ama Krokos sizde ve rabte güçlü olan ve sevginizin temsilcisi olarak gönderdiğiniz bu insan beni bütün üzüntülerimde teselli etti. Baba Allah ve İsa Mesih onu ve Onisimos’u, Foros’u, Afbelos’u ve Franton’u teselli etsin. Ben bunlar vasıtasıyla sizin sevginizi öğrendim. 2. Allah beni sizlerle ebediyen mutlu etsin eğer hak ediyorsam tabi. Sizi yücelten İsa Mesih’i her vesile ile yüceltiniz ki, episkoposa ve kilise önderlerine itaatinizle inşa olunduğunuzda mukaddes olasınız
III. 1. Size bir sultan gibi emir vermiyorum. Mesih’in adı için kelepçelenmiş olduğum halde henüz onun kemaline ulaşmadım. Ancak onun okulunun ilk sınıfındayım. Sizlerle konuşuyorsam, okul arkadaşlarım olarak konuşuyorum. Sizin imanınıza, nasihatlerinize ve sabrınıza muhtacım. 2. Size olan sevgim suskun kalmama müsaade etmiyor. Allah’ın hikmetine göre yaşamınız için sizi teşvik etmekte acele ediyorum. Çünkü İsa Mesih hayatımızın ilkesidir. Nasıl ki tayin edilen episkoposlar İsa Mesih fikrinde birdirler, İsa Mesih’te kendisi Allah’ın fikridir.
IV. 1. Episkoposunuzla aynı görüşte olunuz. Yapacağınız şey, Allah’a yaraşık olan saygın yaşlılarınız, tellerin sazla olan bağı gibi episkoposlarına bağlıdırlar. Övgü ve yücelik İsa Mesih’te yükselir. Her biriniz bu topluluğa girsin ki nağmeleriniz birlik olsun, tanrısal bir temel alıp tek sesle Mesih İsa’da terennüm ediniz. Övgüler Baba Allaha’dır. Sizi duyacak ve güzel işlerinizden sizlerin oğlunun organları olduğunuzu bilecektir. Şaibesiz bir birlikte olmanız yararlıdır. Böylelikle Allah ile devamlı bir birlik içinde olursunuz.
V. 1. Episkoposunuzla kısa bir süre için beşeriyetle ilgili olmayan ruhsal bir bağlantım olduysa, kilisenin İsa Mesih’le ve Mesih’in Baba ile olan bağlantısı gibi sizin episkoposunuzla olan daimi bağlantınızdan dolayı sizleri nasıl kutlamam. Bütün bunlar tam bir birlik anlayışıyla olur. 2. Sunak’tan uzak olan Allah’ın ekmeğinden mahrum edilir. Bir veya iki kişinin duası kabul görüyorsa, episkopos ve bütün kilisenin birlikte olan duası için ne düşünürsünüz? 3. Kiliseye gelmekten imtina eden kibirlenmekte ve kendini ortaklıktan kesmektedir. Şöyle yazılmıştır: “Allah kibirlenenlere karşı koyar.” Allah’a olan itaatimizi korumak istiyorsak, episkoposun karşı koymasından sakınalım.
VI. 1. Episkoposu her gördüğümüzde korkumuz artmalı. Aile reisinin tedbiri için gönderdiği her şeyi, onu göndereni kabul ettiğimiz gibi kabul etmeliyiz. Efendimize olan bakış açımız neyse episkoposa da o gözle bakmalıyız. 2. Onisimos, rabteki düzeninizi övüyor. Övüyor çünkü her türlü sapkınlıktan uzak hakiki bir yaşam sürüyorsunuz. Ve gerçeği konuşan İsa Mesih’ten başkasına kulak vermiyorsunuz.
VII: 1. Allah’ın adıyla riya ve aldatmaca konuşan ve onun razı olmayacağı işler yapan insanlar var. Vahşi hayvanlardan kaçar gibi onlardan uzaklaşınız. Onlar sessizce ısıran kudurmuş köpeklerdir. Onlardan uzak durunuz. Isırıklarının şifası zordur. 2. Yalnızca bir tabip vardır. Bedensel ve ruhsal tabip. Doğrulmuş ve doğrulmamış, beden almış ilah, ölümde gerçek hayat olandır. Bakireden ve Allah’tan doğdu. Önceleri acılar çekti, şimdi ise acılar çekmeyen rabbimiz İsa Mesih’tir.
VIII. 1. Hiç kimse sizi aldatmasın, siz de aldanmayın. Çünkü hepiniz Allah’ın oğullarısınız. Bölünmeler ve ayrılıklar sizden faydalanamaz ise, Allah’ta dirileceğinizi ispatlamış olursunuz. Ey Efesoslular ben sizin mütevazi bir kurbanınızım. Kendimi, sonsuza kadar şöhreti olan kiliseniz için takdim ediyorum. 2. Bedensellikte olanlar ruhsallıkları yapamazlar, nede ruhsallıktakiler bedensel olanları. Nasıl ki iman küfür eylemlerini yapamazsa, aynı şekilde küfür de imanın eylemlerini yapamaz. Kaldı ki bedensel olarak yaptığınız işler ruhanidir. Çünkü onu Mesih’in adıyla yapıyorsunuz.
IX. 1. Bazı insanların Efesos’a uğrayıp fesat tohumları ekmek istediklerini ve sizin onlara bunları ekmeye izin vermediğinizi öğrendim. Onların öğretilerine kulak vermediniz. Baba Allah’ın kuracağı heykelin inşaatı için hazırlanmış bir yapı taşı olduğunuzu hatırladınız. Bu inşaat İsa Mesih ve haçının aleti ve kutsal ruhun ipleri kullanılarak yücelere yükselecektir. İmanınız kumandanınızdır. Sevginiz ise sizi Allah’a götürecek yoldur. 2. Sizler hepiniz Allah’ı ve heykelini taşıyan yoldaşlarsınız. Mesih’i ve azizleri taşıyorsunuz. İsa Mesih’in vasiyetleri sizi süslüyor. Buna seviniyorum. Çünkü sizlerle hem sohbet eden hem de sizi kutlayan olarak yazmaya yaraşık oldum. Çünkü sizler bütün hayatınızda yalnız Allah’ı sevdiniz.
X. 1. Başkaları için sürekli dua ediniz. Çünkü onları tövbe ümidi üzerine Rabbe doğru yöneltirsiniz. Yaptıklarınızdan bilgilenmeleri için onların önünü açınız, fırsat veriniz. 2. Gazaplarına tevazu ile, sevinç ve övünmelerine dua ile, sövgülerine ilahilerle, kayboluşlarına iman gücüyle, ahlaki anlayışsızlıklarına yumuşak huylulukla karşılık veriniz. Kötülüklerine kötülükle karşılık vermeyiniz. 3. Onlara merhametli kardeş olunuz. Efendimize benzemeye çalışalım. Zulüm ve hakarete katlanmakta yarışalım ki yüreğinizde şeytanın otunun yeşereceği yer olmasın. İsa Mesih’te bedensel ve ruhsal arınma ve akıllılıkta sebat ediniz.
XI. 1. Eğer yargılanmak istemiyorsak, işte son günler bu günlerdir, Allah’ın sabrından utanalım ve korkalım. İkisinden biri ya gelecek olan gazaptan korkalım ya da şimdiki nimetleri sevelim. Çünkü gerçek hayat Mesih’te var olmaktadır. 2. Mesih dışında olan hiç bir şeyin değeri yoktur. Bu nedenle onun uğruna zincirlere vurulmuş olarak dolaşıyorum. Bunlar benim ruhsal cevherlerimdir. Dualarınız sayesinde onlarla dirilebilirim. Sizlerden dileğim beni ondan mahrum etmeyiniz ki İsa Mesih’in gücüyle havarilere bağlanmış olan Efesos’un seçilmiş hristiyanlarıyla bir arada olayım.
XII. 1. Ben kim olduğumu ve kime yazdığımı biliyorum. Ben yargılanıyorum ve siz merhamet içindesiniz. Ben tehlikedeyim ve siz güvendesiniz. Siz Allah için şehit olmaya meyledenlerin geçiş yolusunuz. Siz Pavlus’un vahyinin sevincisiniz. Kutsallığıyla tanınan bu şahsın gittiği yoldan Allah’a doğru olan yolumu çizmek istediğim kutlu bir şahıstır. Çünkü o bütün mektuplarında sizi Mesih İsa’da anmaktadır.
XIII. 1. Allah’a yüceliklerinizi ve şükürlerinizi sunabilmek için toplantılarınızı yoğunlaştırmaya çabalayınız. Çünkü imanınızın ittifakı önünde şeytanın gücü ezilir ve iktidarı çözülür. 2. Hiçbir şey barıştan daha üstün değildir. Çünkü barış görünen ve görünmeyen bütün düşmanlarımızı her türlü silahtan tecrit eder.
XIV. 1. Eğer tam bir sevgi ve imanınız varsa hiç kimse sizi aldatamaz. Bu iki fazilet hayatın başlangıç ve bitimidir. İman başlangıçtır, sevgi de sondur. Bu ikisinin birliği Allah’tır. Ve diğer bütün faziletler insanı Allah’a ulaştırmak için ona eşlik eder. 2. İmanını itiraf eden insan günah işlemez ve sevdiğinden bıkmaz. Ağaç meyvesinden bilinir. Aynı şekilde imandan bahseden yaptıklarından anlaşılır. Yalnızca imanımızı ilan etmemiz yeterli değil. Onu işlerimizde sonuna kadar ortaya koymamız gerekir.
XV. 1. Suskun kalıp var olmak, konuşup yok olmaktan iyidir. İnsanın öğretmesi güzeldir. Daha güzel olanı ise insanın öğrettiğini yapmasıdır. Öğretmen Tek’tir. Ve o şöyle diyendir: “ Ol ve oldu ” ve Allah’ın suskunluk ve sükunet içinde yaptıkları Baba’ya yaraşık olandır. 2. İsa’nın sözlerine gerçekten sahip olan onun sessizliğini duyabilir. O zaman kemale erişir ve her söylediğini yapar ve neden suskun olduğunu anlar. 3. Hiçbir şey efendimizden gizlenemez. Hatta bizim gizliliklerimiz bile ona yakındır. İşlerimiz sanki kutsal ruh içimizde yaşıyormuş gibi olmalı. Onun için heykel olalım o da içimizde yaşayan tanrımız olsun. Ve onu sevdiğimiz sevgi ile bize görünsün.
XVI. 1. Ey kardeşlerim yolunuzu şaşırmayın. Evin içine fesat sokanlar göksel egemenliği miras alamazlar. (1.Korint. 6-10) 2. Bu suçu işleyenler bedende işlemişlerse ölecekler. Yalancı öğretisiyle ilahi imana fesat sokanların cezası nedir? Bu kirlenmiş olan kişi sönmeyen ateşe gidecektir. Onun sözlerine kulak verenlerde aynı yere gidecektir.
XVII. 1. Efendimiz güzel kokunun başına sürülmesini kabul etti. (Matta 26:7) Çünkü kilisenin sonsuz esintilerle ıtırlanmasını istedi. Bu çağın egemen öğretisinin küflerini sürünmeyiniz ki size hazırlanmış olan hayattan uzakta esaret yaşamına doğru sizi sürüklemesin. 2. Neden İsa Mesih’te Allah bilincine varıp hikmet sahibi olmayalım? Neden efendimizin bize verdiği inayeti ihmal edip ahmaklar gibi helak olmaya sürükleniyoruz?
XVIII. 1. Ruhum Haç için bir kurbandır. O haç ki kafirler için şüphe bizler içinse kurtuluş ve ezeli hayattır. Hikmet sahibi olan nerede? Bu çağın bilge kişileri nerede? Hikmetle iddia edenlerin övüncü nerede? İsa Mesih tanrısal bir tedbir ile Davut neslinden bir bakirenin karnında taşındı. Ve kutsal ruhtan ona gebe kalındı. Doğdu ve vaftiz oldu ki heveslerimizi ve kaprislerimizi su vasıtasıyla uzaklaştırsın.
XIX. 1. Bu çağın reisi ne Meryem’in bakireliğini ne doğumunu ne de efendimizin ölümünü idrak edemez. Allah üç parlak gizemi sessizlik ve sükunet içinde yaptı. 2. Çağlara nasıl göründü? Bir yıldız gökyüzünde diğer yıldızlardan daha çok parıldadı. Nuru açıklanamıyordu. Ve insanlar onun yüceliğinden dehşete düştüler. Yıldızlar, güneş ve ay onunla beraberdi. Ve nuru diğerlerinin nurundan güçlüydü. Ve yıldızlar bu yabancı yıldızın nereden geldiğini birbirlerine soruyorlardı. 3. O andan itibaren her türlü sihir çözüldü. Şerrin her bağı kesildi, cehalet son buldu ve bütün eski krallıklar uçuruma yuvarlandı. Çünkü Allah, ölümsüz hayatı ve yeni düzeni gerçekleştirmek için insan olarak geldi. Başlangıçtan beri hazırlanan plan gerçekleşmeye başladı. Her şey yerinden oynadı. Çünkü ölüm yok olmaya yüz tuttu.
XX. 1. Dualarınızla eğer İsa Mesih beni layık görür ve Allah isterse yazmaya niyet ettiğim ikinci küçük mektubuma devam edeceğim. Ve başladığım konuları açıklamayı sürdüreceğim, konumuz Allah’ın yeni insanla ilgili tasarımı, İsa Mesih ve ona iman ediş, sevgisi, ızdırapları ve dirilişi. Ve özelliklede efendimiz bunları bana açıklamışsa size nakletmemek mümkün değil. 2. Eğer hepiniz bir tek kişi gibi bir araya geliyorsanız onun nimetiyle ve beden açısından Davut oğlu İsa Mesih’e olan tek imanla güçlendirilmişsiniz. İnsanoğlu ve Allah’ın oğlu yüreğinizle, episkopos ve pederinize sarsılmaz bir itaatle birlik içindesiniz. Ölümsüzlüğün ilacı olan tek ekmeği kırıyorsunuz. Bu sunu bizi ölümden korumak ve Mesih’te devamlı hayatı sağlamak için hazırlanmıştır.
XXI. 1. Ben sizin ve Allah’ın yüceliği için İzmir’e göndermiş olduğum insanlar için kendimi feda etmeye hazırım. Bizzat bu şehirden size yazıyorum. Allah’a şükür ediyorum Polikarbos’a ve size sevgiler. İsa Mesih’in sizleri andığı gibi sizde beni anınız. 2. Zincirlerimi taşıyarak kopup geldiğim Suriye’deki Kilise için dua ediniz. Antakya’da müminlerin en sonuncusu olduğum halde Allah onu yüceltmem için beni seçti. Ortak ümidimiz İsa Mesih ve baba Allah’ta güçlü olunuz.
2. Aziz İgnatyos’un Magnisya Halkına Mektubu
Aynı zamanda Tanrıyı taşıyan lakaplı İgnatyos’tan, Baba Allah’ın nimeti ve kurtarıcımız İsa Mesih’te olan Magnisya Miyandra’daki Kilise’ye, İsa Mesih’in selameti olsun, hepinize Baba Allah ve İsa Mesih’ten sevinç dilerim.
I. 1. Sevginizi Allah’a doğru yönelten ruhani düzenle almış olduğunuz bütün sıfatlar hakkında bilgim var. İsa Mesih’e olan imanımın teşviki ve gönül sevinci içinde size bu sözlerle seslenmek istedim. 2. Allah bana büyük bir işin onuru ile çok şeyler verdi. Zincirlenmiş olarak kiliseleri dolaşıyorum. Ve onları İsa Mesih’in ruhu ve bedeni ile birleşmiş olarak görmek beni sevindiriyor. Mesih bizim ezeli hayatımızdır. Onu Baba Allah ve İsa ile birleşmiş olarak görmekten mutluyum, en önemli birlik budur. 3. Zira yalnız Mesih’in yardımıyla bu çağın yüklerini üzerimizden atabiliriz. Ve sonunda Allah’la zafere ulaşmanın tadını alabiliriz.
II. 1. Episkoposunuz Damas ve pederleriniz Basos ve Apolonyos ile hizmetteki yoldaşım Diyakon Zotyon’un şahsında yüzünüzü görmeyi hak ettim. Çünkü o Allah’a bağlı olduğu gibi Episkopos’a ve Mesih’in yasalarına tabi olduğu gibi pederlere tabi olmaktadır.
III. 1. Episkoposunuzun fetvası birçoğunuzun onunla dostluğa daveti şeklinde olmamalı. Allah gücünün kemaline onunla saygılı olmalısınız. Yaşlı azizlerinizin episkoposa olan tavrı çok saygın bir duruştur. Onlar onun görünen gençliğini istismar etmiyorlar. Aksine ona Allah’ın hikmetini anlayarak tabi oluyorlar. 2. Ne diyeyim, itaatleri ona değil birliği sağlayan İsa Mesih’in babası olan Allaha’dır. İtaatimiz her şaibeden uzak olmalı. Çünkü esas saygımız bizi seven Allaha’dır. Eğer episkoposu yanıltırsak görünmeyen episkoposa yalan söylemiş oluruz. Bu durumda ilişkimiz bedenle değil gizli olan her şeyi bilen Allah iledir.
IV. 1. Sözde değil gerçekte Hristiyan olunuz. Her zaman episkopostan bahsedip, her şeyi ondan gizli yapanlara benzemeyiniz. Bunların gerçek bir vicdanı yoktur. Çünkü onlar Mesih’in şeriatine aykırı toplantılar yapıyorlar.
V. 1. Her şeyin bir sonu var. Hatta yaşam ve ölüm bile bizim tercihimize bağlı. Herkes kendine uygun olan yeri seçsin. (Res. İşl. 1-25) Keza iki çeşit ücret vardır. Allah’ın ücreti ve dünya ücreti. Ve her ücretin kendine özel kalıbı vardır. İmanı olmayanlar dünya ücretini taşır. Ama müminler sevgi ile İsa Mesih’te Baba Allah’ın ücretini taşır. Bu nedenle onun acılarında ölmekte acele etmezsek, onun yaşamı bizde olmaz.
VI. 1.Yukarıdaki mektubumda zikrettiğim şahıslarda iman bana sevdiğim bütün topluluğunuzu gösterdi. Sizlerden ricam her şeyi episkoposunuzun başkanlığında yapınız. Episkopos Allah’ın simgesidir, pederler havariler birliğinin simgesidir. Sevdiği diyakonlarda çağlardan önce Allah’ın yakınında var olan ve çağların sonunda ortaya çıkan İsa Mesih hizmetine emin kılınmışlardır. Davranışlarınızı Allah’ın iradesine göre düzenleyiniz. Her biriniz diğerine saygılı olsun. Yakınınıza haset gözüyle bakmayınız, İsa Mesih sevgisi ile birbirinize karşı davranın. Sizi ayıracak hiçbir şeyin içinize sızmasına izin vermeyin. Episkoposunuz ve liderlerinizle birlik olun. Bu birliğiniz ölümsüzlük için örnek ve sembol olsun. (Titos 2-7)
VII. 1. Nasıl ki efendimiz kendisi veya resulleri vasıtasıyla birlikte olduğu Baba’dan ayrı bir şey yapmazsa, sizde Episkopos ve pederler dışında bir şey yapmayın. Ve yalnız başınıza yaptıklarınızla övünmeye kalkışmayın. Çünkü yalnız birlikte yaptığınız şeyler güzeldir. Tek dua, tek dilek, tek ruh, tek ümit, tek fikir, sevgide temiz tek bir sevinç. Bütün bunlar İsa Mesih’tir ve herkesin üstündedir. 2. Allah’ın tek tapınağına ve tek sunağına, Baba’dan çıkan ve onunla bir olan ve ona dönen İsa Mesih’e yaklaşmada acele ediniz.
VIII. 1. Yabancı öğretiler ve faydasız eski öyküler sizi aldatmasın. Yahudi şeriatine göre şimdiye kadar yaşadıysak da, henüz nimeti almadığımızı itiraf edelim. (Timoseos 1-4) 2. Tanrısal peygamberler Mesih’e göre yaşadılar. Bu nedenle zulüm gördüler. Ve estirdikleri nimet rüzgarı ile kafirlere Allah’ın bir olduğunu gösterdiler. O Allah ki kendini, sessizlikten çıkan ve iradesini güvenle yerine getiren oğlu İsa Mesih’le kendini göstermiştir.
IX. 1. Eski nizama göre yaşayıp yeni ümidi kucaklayanlar Sept gününü değil, kurtarıcımız ve onun ölümü vasıtasıyla hayat güneşimizin doğduğu Pazar gününü kutsamaktadırlar. 2. Birçoklarının inkar ettiği bu gizem imanımızın ve sabrımızın kaynağıdır. Ancak bu şekilde tek öğretmenimiz olan İsa Mesih’in öğrencileri olabiliriz. Onsuz yaşamak nasıl mümkün olabilir. 3. Peygamberler ruhani öğrenciler gibi onu bir öğretmen olarak beklemekteydiler. Bu nedenle, geldiğinde onları diriltti. Çünkü onların ümidi İsa Mesih’ti. (Matta 27-52)
X. 1. İhtiyaçlarımızın giderilmesinde davranışlarını bizimkilere göre düzenlemiş olsa da, onun doğrulukları karşısında önemsemez bir tavır içinde olmayınız. O halde onun öğrencileri olalım ve hristiyanlığa uygun olarak yaşayalım. Bu isim haricinde her isim Allah’a yabancıdır. 2. Eskimiş ve bozulmuş mayayı atalım, Mesih İsa olan yeni maya’ya dönüşelim. Bozulmamanız için o hayatınızın tuzu olsun. Çünkü kokularınızdan bilinirsiniz. 3. Yahudiler gibi yaşayıp İsa Mesih adıyla konuşmak yanlıştır. Hristiyanlık Yahudiliğe iman eden değildir. Yahudilik hristiyanlığa iman etti. Çünkü hristiyanlık Allah’a iman eden bütün ulusları birleştirir.
XI. 1. Sizin böyle olduğunuzu biliyorum ve onun için sizlere sesleniyorum. Sizin en küçüğünüz olarak, batıl itikatların tuzaklarına dikkat etmenizi istiyorum. Sizleri kurtarıcımızın doğumu ile Pontuslu Pilatos dönemindeki ızdırapları ve dirilişi hakkında bilgilendirmek istiyorum. Bütün bu olaylar tamamen ve gerçeklikle olmuştur ve bunları ümidimiz Mesih gerçekleştirmiştir ve asla bu konulardan müstesna olmayınız.
XII. 1. Ona layık olmak şartıyla her zaman sizi teselli etme taraftarıyım. Zincirlere vurulmuş bir haldeyim, sizler ise özgürsünüz ama hiçbirinizi bununla mukayese etmeye gerek yoktur. Kibirlik esintilerinin üzerinize esmesine izin vermediğinizi biliyorum. Çünkü Mesih içinizdedir. Kitabın dediği “Doğrular kendini yargılar” (Süleym. Mes.18-17) Sizin de benim övgülerimin yüzünüzü utançtan kızartacağını da biliyorum.
XIII. 1. Beden, ruh, iman ve sevgi işlerinizde başarılı olmanız için Rabbin ve resullerin akidelerinde sağlam durmaya gayret ediniz. (Mez. 1-3) Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’ta başlangıçta ve sonunda. Ulu episkoposunuz ve değerli ruhani taçlanmayı simgeleyen peder ve diyakonlarınızla ittifak içinde olunuz. 2. Mesih’in bedende Baba Allah’a itaat ettiği gibi, keza resullerin Mesih’e Baba ve Kutsal Ruh’a itaat ettikleri gibi sizde episkoposunuza ve birbirinize itaat ediniz. Böylece birliğiniz hem bedensel hem de ruhani olsun.
XIV. 1. Allah’ın yüreklerinizi dolduracağını bildiğim için size kısaca yazıyorum. Beni dualarınızda anımsayınız ki Allah’a ulaşabileyim. Üyelerinden biri olmaya layık olmadığım Suriye’deki kiliseyi de anımsayınız. Sizin dualarınızın birliğine ve Allah’a olan sevginize muhtacım, böylelikle Suriye’deki kilise de kilisenizin ilahi nimetiyle serinlesin.
XV. 1. İzmir’deki Efesoslular size selam eder. Bu şehirden sizlere yazıyorum. Sizler gibi onlar da buraya Allah’ı yüceltmek üzere geldiler. İzmir Episkoposu Polikarbos ile birlikte beni teselli ettiler. Diğer kiliseler de size Mesih’in selamını sunar. Bu kutsal dayanışmayı ve İsa Mesih olan sarsılmaz ruhsal sebatı sizlere dileyerek veda ediyorum.
3. Aziz İgnatyos’un Tralyan Halkına Mektubu
Tanrı kuşanan lakaplı İgnatyos’tan, rabbimiz İsa Mesih’in babası Allah’ta sevgiye sahip seçilmiş ve Allah’a yaraşan, İsa Mesih’in çektiği acılarda yersel ve ruhsal barışta ızdıraplardan yararlanan Asya’daki kutsal Tralyan Kilisesine. Mesih, dirilişiyle ümidimizdir. Havarilerin yolunda kemale doğru yürüyen bu kiliseye selam olsun. Her yönden ilerlemesini diliyoruz.
I. 1. Adet üzere olmayıp gerçekten sahip olduğunuz sabır ve doğru yüreklilik hususunda episkoposunuz Bolifyos bana bilgi verdi. Tanrı Oğul İsa’nın iradesiyle gelen episkoposunuz, Mesih İsa’da zincirlenmiş halimdeki sevincimi benimle paylaştı. Ve onun yüzünde bütün kilisenizi gördüm. 2. Episkoposunuz bana nakledildiği ilahi sevginizle Allah’a yücelik sundum. Çünkü bana söylendiği gibi sizi Allah’a bağlı olarak buldum.
II. 1. İsa Mesih’e olan itaatiniz gibi episkoposunuza itaatinizle dünya için değil, İsa Mesih için yaşadığınız anlaşılıyor. Bizler için acı çeken Mesih’in ölümüne olan imanınızla ölümü yok farz ediyorsunuz. 2. Episkoposun iradesiyle uyuşmayan her işten uzaklaşmanız gereklidir. Bunu yapıyorsunuz. Ümidimiz olan Mesih’in resullerine tabi olur gibi episkoposunuza tabi olunuz. Çünkü biz şimdiden Mesih’te yaşarsak ebedi hayatı onunla paylaşırız. 3. İsa Mesih’in hizmetkarları olan diyakonları da razı etmeliyiz. Çünkü diyakonlar içecek ve yiyecekte değil Allah’ın kilisesinin hizmetindedir. Kınandıkları her şeyden, ateşten kaçınırcasına kaçınmaları gerekir.
III. 1. Herkes diyakonlara Mesih İsa gibi, episkopos’a Baba Allah’ın sureti gibi, pederlere de Allah’ın meclisi ve resullerin gurubuymuş gibi saygı göstermelidir. Çünkü bunlar olmadan kilise olmaz. 2. Sizin bu şuur ile yargıladığınızdan eminim. Episkoposunuzun şahsında sevginizin suretini gördüm. Hal ve gidişi bir büyük okuldur, yumuşak huyluluğu da kuvvetlidir. İnanıyorum ki kafirler bile ona saygı gösteriyorlar. 3. Size yazmaya utanıyorum, bu utancımda size olan aşırı sevgidendir. Bu nedenle episkoposunuz için kısaca yazıyorum. Kelepçelenmiş olan benim, herhangi bir elçinin yazdığı gibi yazma iddiam yoktur.
IV. 1. Başımda birçok ilahi düşünceler dolaşıyor. Ama gururumun beni helak etmesi korkusuyla nefsime hakim oluyorum. Şu anda her zaman olduğundan daha fazla korkmalıyım ve kulaklarımı aldatıcı sözler duymamak için tıkamalıyım. Yıkanmış övgüler beni ısıran bir ses gibidir. 2. Acı çekmeyi istiyorum ama buna yaraşık olup olmadığımı bilmiyorum. İnsanların gözünden saklamaya çalıştığım endişeler içimde şiddetli bir savaş kopartıyor. Yumuşak huylu olmaya muhtacım. Çünkü bu çağın reisine o son verir.
V. 1. Semavi konular için size yazamaz mıyım? Oysa hala çocuk olduğunuzdan size zarara sebebiyet vermekten korkarım. Size söyleyeceklerimi idrak etmede yetersiz olduğunuz için boğulmanızdan korkarım. 2. Ben bile onun adı nedeniyle kelepçelenmiş olmama, semavi konuları idrak etmeme, görünen ve görünmeyen meleklerin mertebeleri ve başkanlıkları gurubu hakkında bilgim olmasına rağmen Mesih’in gerçek bir öğrencisi henüz olmadım. Allah’ı kaybetmemek için çok eksiklerimiz var.
VI. 1. Sizden ben değil İsa Mesih’in sevgisi, hristiyanlık gıdasını kullanmanızı, yabancı otlardan yani sapkınlıklardan uzak kalmanızı rica ediyor. 2. Safsatacılar insanların güvenini kazanmak için aynen bal ve mayaya zehir karıştıranlar gibi aldatmalarını hristiyanlık öğretisiyle karıştırıp sunuyorlar. Tadına bakanlar onun leziz tadını aldıktan sonra ölürler.
VII. 1. Bu şekil üzerine olan insanlardan sakının. Kibirlikten kaçının. Rabbimiz İsa Mesih ve episkoposunuzla ve havarilerin öğretileriyle birlik olarak bunu yapabilirsiniz. 2. Sunağın içinde olan temiz olandır. Episkopos ve diyakonun iradesi dışında olanlar ise vicdanın kiridir.
VIII. 1. Sizin böyle yaptığınızı söylemek istemedim. Fakat sevgimin etkisiyle içine düşebileceğiniz şeytani tehlikeler için uyarmak istiyorum, sabrın tatlılığı ile silahlanın. İsa Mesih’in kanı olan sevgi ve kurtarıcımız olan imanda kendi içinizden yeni varlıklar oluşturun. 2. Hiçbiriniz yakınınıza bir şey yüklemeyin ve hiçbiriniz yabancıların bazı mümin topluluklara küfür etmesi fırsatını vermesin. Rab şöyle diyor: “ Adıma gün boyu sövülüyor ” (İşaya 52:5)
IX. 1. Bakire Meryem’den doğmuş olan Davut oğlu Mesih’le ilgili olmayan şeyleri duyduğunuzda kulaklarınızı tıkayın. O Mesih ki gerçekten doğdu, yedi içti ve Pontuslu Pilatus döneminde ızdırap çekti, gökte, yerde ve yeraltında olanların önünde, haç üzerinde öldü. 2. Üçüncü gün dirildi. Onu dirilten ise, onsuz gerçek hayata sahip olamayacağımız oğlunun vasıtasıyla iman ettiğimiz Baba Allah’tır.
X. 1. Bazı inançsızların söylediği gibi eğer Mesih görünüşte yalnız ızdırap çektiyse ve bütün bunlar birer görüntüden ibaretse, benim bu taşıdığım zincir ve kelepçelerin anlamı nedir? Vahşi hayvanlara karşı mücadele rağbetim neden beni yiyip bitiriyor? Böylesi bir durumda ölümüm boşunadır. Kurtarıcımız için söylediğim her şey hurafedir.
XI. 1. Bu asalak dallardan uzak durunuz. Meyveleri, tadına bakanı anında öldüren bir zehir taşır. Bu dallar Baba’nın “ Diktiği fidanlardan ” değildir. (Matta 15-13) Eğer gerçekten Baba’nın diktiği fidanlardan olsaydı haç için filizler verirdi ve meyvesi bozuk olmazdı. İsa ızdıraplarıyla, sizi vücudunun bir organı olarak adlandırıyor. Organlar olmadan kendisinin baş olması mümkün değildir. Bu birliği yalnızca Allah bize vaat etmiştir.
XII. 1. İzmir’den sizlere selamlar. Burada bulunan bütün imanlı topluluklar size selam eder. Burada beni bedenen ve ruhen teselli ettiler. 2. Rabbe kavuşmak için İsa Mesih uğruna dolaştığım zincirlerim, sizden ortak duaları ve dostluğu muhafaza etmenizi diliyor. Her biriniz ve özellikle pederler, Baba Allah, İsa Mesih ve havarilerin yüceliği için episkoposu teselli etsin. 3. Beni sevgiyle dinlemenizi istiyorum ki mektubum sizin için üzüntü vesilesi olmasın. Benim için dua ediniz. Sizin sevginize ve Allah’ın merhametine muhtacım. Elde etmeye hazırlandığım mirasa beni layık eylesin ki “ Yetersiz olmayayım ” (1.Korint. 9-27)
XIII. 1. İzmirliler ve Efesoslular size selam eder. Suriye’deki kiliseyi duanızda anımsayın. Üyeleri arasında sonuncu olan ben bu kilisenin üyesi olmaya layık değilim. 2. Sizi İsa Mesih’e emanet ediyorum. Allah’ın emirlerine itaat eder gibi Episkoposunuza itaat ediniz. Pederlere itaat ediniz ve birbirinizi bölünme bilmeyen yüreklerle seviniz. 3. Şimdiden hayatımı sizin için kurban olarak sunuyorum. Allah’a ulaştığım gün kendimi sizler için kurban sunacağım. Çünkü şimdiye kadar hala tehlike altındayım. Oysa biliyorum ki Baba Allah benim ve sizin isteğinizi İsa Mesih’te gerçekleştirecek ve bununla sizler arınmış olacaksınız
4. Aziz İgnatyos’un Roma Halkına Mektubu
Tanrı taşıyan lakaplı İgnatyos’tan, biricik oğlu rab İsa Mesih’te Baba Allah’ın yüce merhametine nail olmuş sevilen ve Mesih sevgisi ile her şeyi dileyenin iradesi ile aydınlanmış ve Romalıların başkentinde zirveye oturmuş olan Allah’a, saygınlığa, mutluluğa, gelişmeye, övgüye, saadete ve arınmışlığa yaraşık, Baba Allah ve Mesih şeriatinde sevgiyle ön sırada bulunan kiliseye selam olsun. Baba Allah’ın oğlu İsa Mesih’in adıyla onu selamlıyorum. Ruhta ve bedende onunla birlikte olan ve Allah’ın nimetiyle ebediyen dolu olan ve her tür yabancı renkten arınmış olan imanlılarına selam olsun. Rabbimiz İsa Mesih ile onlara tam bir sevinç diliyorum.
I. 1. Dualarım ve dileklerimin çokluğu, görülmeye değer yüzünüzü bana gösterdi. İstediğimden daha fazlasını elde ettim. Onun adı için zincirlere vurulmuş olan ben sizi İsa Mesih’te selamlıyorum. Ve onun iradesinin beni sonuna kadar yolunda yürümeye layık eylemesini diliyorum. 2. Mademki başlangıç hazırlandı acaba hiçbir engel olmadan gayeme yetişmeye gücüm yetecek mi? Sevginizin bana zulmetmesinden korkarım. İstediğinizi yapmak sizin için kolaydır. Ama sizin sevdanız beni sarmadan Allah’a ulaşmam zordur.
II. 1. İnsanların değil Allah’ın rızasını dilemenizi istiyorum. Ve onu razı ediniz. Allah’a gitmek için böylesi bir fırsat önüme çıkmadı. Eğer sessiz kalırsanız bundan daha değerli bir şey yapamazsınız. Benim konumda sessiz olursanız, bu sessizliğiniz beni Allah’a ait eyleyecektir. Yok, eğer bedenimi sevdiyseniz, benim koşmaya devam etmem gerekecektir. 2. Sizlerden bir şey istemiyorum. Sizden tek istediğim, mademki sunak hazırlanmış beni rabbin sunağında kanımı sunmaya terk etmenizdir. Sevgi korosu sizi bir araya getirdi, o halde terennüm ediniz. İsa Mesih’te Baba Allah’a terennüm ediniz. Çünkü Allah, Suriye episkoposunun doğudan batıya gelmesini istedi. Onunla doğmak için, Allah’a doğru, insanlardan ayrılmak güzeldir.
III. 1. Hiç kimseye haset etmediniz, aksine diğerlerine öğrettiniz. Sizden isteğim öğretilerinizi ve vasiyetlerinizi fiilen uygulamanızdır. 2. Sizden dileğim, Allah’a dua ediniz ki sözde değil gerçekte ve yürekten hristiyan olabilmem için bana içerden ve dışarıdan güç versin. Eğer gerçekte hristiyan isem bunu söyleyebilirim. Ve dünyadan ayrıldığım günde gerçek bir imanlı olabilirim. 3. Her görünen şey doğru değildir. İlahımız İsa Mesih Baba Allah’ta olarak yeryüzünde görünür. Dünyada insanların nefreti ve zulmü ona yöneldiğinde hristiyanlık Allah’ın kuvvetidir.
IV. 1. Bütün kiliselere, kendi samimi isteğimle Mesih için öleceğimi ilan etmek için yazıyorum. En azından mani olmazsanız ve sizden şefkatinizi bir kenara bırakmanızı istiyorum çünkü bana faydası yoktur. Vahşi hayvanlara yem olmak için beni bırakınız. Süratle beni Allah’a ulaştıracak olan onlardır. Ben, Mesih için temiz bir ekmek olarak pişirilmem için vahşi hayvanların dişleri arasında öğütülecek Allah’ın bir buğday tanesiyim. 2. Vahşi hayvanları, bana mezar olmaları için tahrik ediniz. Vücudumdan hiçbir parça bırakmasın ki, öldüğümde hiç kimseye yük olmayayım. Çünkü bedenim kaybolup insanlar onu görmeyince o zaman İsa Mesih’in öğrencisi olurum. Mesih’e yalvarınız Allah’a kurban olabilmem için, vahşi hayvanları bana vasıta eylesin. 3. Ben Petrus ve Pavlus gibi size emir vermiyorum. Onlar havari ama ben ise borçlu biriyim. Onlar özgür, bense hala bir kulum. Ama ölüm beni İsa Mesih’te özgür olarak diriltecektir. Şu zincire vurulmuş halimle hiçbir şeyi arzulamamayı öğreniyorum.
V. 1. Suriye’den Roma’ya kadar, denizde ve karada, gece ve gündüz, vahşilerle mücadele ediyorum. Hem de beni zincirleriyle bağlamış olan on leopar’a karşı ve onlar nezaketimiz ve letafetimiz arttıkça düşmanlıkları artan askerlerdi. Onların kötü muameleleri benim için bir okuldu. “ Ama bu beni aklamaz ” (1.Korint. 4-4) 2. Beni bekleyen vahşi hayvanları özlüyorum. Diliyorum ki beni hemen parçalarlar. Beni hızlı bir şekilde parçalamaları için onları tahrik edeceğim. Bazılarının yaptığı gibi onları ellemekten veya onlara yaklaşmaktan korkmayacağım. Eğer kötü bir niyetle salıverilmeyi reddederse beni parçalamaya onları mecbur edeceğim. 3. Beni kendime bırakınız sizden rica ediyorum. Bana uygun olanı ben bilirim. İsa Mesih’e öğrenci olmaya başladım. Mesih’e doğru gidişimde görünen veya görünmeyen hiçbir şey beni engellemeye girişmesin. Ateş düşsün. Beni parçalasınlar, parça parça ayırsınlar, kemiklerimi dağıtsınlar, organlarımı kessinler, bedenimi öğütsünler, yabani hayvanlar ve şeytanın kötü zulümleri üzerime gelsin. Hiçbir şey beni Mesih’ten ayıramaz.
VI. 1. “Dünya zevklerinin ne faydası var ” (Matta 16-26) Bu dünya ve fitnelerinden bana ne? Mesih için ölmeyi, dünyanın dört köşesine sahip olmaya yeğlerim. Bizim için ölen ve bizim için dirilen Mesih’i arzu ediyorum. Doğacağım saat yaklaştı. 2. Beni affediniz ey kardeşlerim. Bırakınız doğayım, bırakınız öleyim. Allah’a ait olmak istiyorum. Beni dünyada bırakmayınız, yeryüzünün tahriklerine beni terk etmeyiniz. Temiz nura ulaşmam için beni bırakınız. Çünkü o gerçek bir insan olarak ortaya çıktı. 3. Rabbimin acılarını örnek almam için beni bırakınız. Eğer içinizde birinin içinde Allah mevcut ise ne istediğimi anlasın, halime acısın çünkü bana neyin gerekli olduğunu bilir.
VII. 1. Bu dünyanın reisi beni kaçırıp Allah’la ilgili düşüncelerimi bozmak istiyor. Rica ediyorum hazır olanlardan hiçbiri ona yardımcı olmasın. Benimle olun daha doğrusu Allah’la beraber olun. Dünyayı yüreğinize, Mesih’i dudaklarınıza yerleştirmeyin. 2. Haset sizlerden uzak dursun. Sizin aranızda bulunduğum için sizden rica ediyorum. Size yalvarıyorum size yazdıklarımdan başka bir şeye inanmayınız. Size yaşamın tam şuuru ve ölümü seçmiş olarak yazıyorum. Yersel rağbetlerim çarmıha gerilmiştir. İçimde maddeyi sevecek hiç bit ateş kalmadı, içimde yalnızca “ Diri Su ” vardır. (Yuhanna 4-10) Derinliklerimde çağlayıp bana Baba Allah’a gel diyor. 3. Fesadın besini artık beni cezbetmiyor ve bu dünyanın zevkleri beni tahrik etmiyor. Ben, Davud’un neslinden İsa Mesih’in cesedi olan Allah’ın ekmeğini istiyorum. Solmaz bir sevgi olan kanı, içeceğim olsun istiyorum.
VIII. 1. İnsanların yaşadığı gibi yaşamak istemiyorum. Eğer isterseniz bu mümkün olabilir. Sizin de, doğruluk olan Allah iradesine nail olmanızı istiyorum. 2. Bu kısa kelimeler size dualarımı naklediyor. Bana inanın, İsa Mesih size doğru söylediğimi gösterecektir. Çünkü O yalan bilmeyen ağızdır. Ve Baba Allah onun vasıtasıyla gerçekten konuşmuştur. 3. Başarılı olmam için bana dua ediniz. Size beden düşüncesiyle değil Allah’ın fikrine göre yazıyorum. Eğer ızdırap çekersem beni şefkatinize gömmüş olursunuz. Ama eğer acılardan uzaklaştırılırsam bu da sizin nefretinizden olacaktır.
IX. 1. Dualarınızda, benim yerime Allah’ın güttüğü Suriye’deki kiliseyi anımsayınız. Sizin sevginiz ve Mesih’ten başka bir episkoposu olmayacaktır. 2. Bu kilisenin bir üyesi olmayı kabul etmem benim yüzümü mahcubiyete boyuyor. Onun bir üyesi olmayı hak etmiyorum. “ Ben ancak en sonuncuyum ve düşmüş olanım ” (1.Korint. 15-8) Ama Allah ona yaraşık olmaya beni layık eylemekle bana merhamet etti. 3. Ruhum ve beni İsa Mesih adıyla karşılayan bütün kiliselerin sevgisi size selam eder. Onlar beni bir yolcu olarak karşılamadı. Çünkü güzergahım üzerinde olmayan kiliselerin imanlıları bizzat kendileri beni karşılamaya geliyor ve bir yerden bir yere benden önce gidiyordu.
Size bunları İzmir’den Efesosluların yolu üzerinde yazıyorum. Onlar mutlulukla anılmayı hak ediyorlar. Benimle birlikte, değerli Rokos’la birlikte birçokları bulunuyor. Ama benden önce Suriye’den Roma’ya gelenlerle eminim ki tanıştınız. Onlara yakında olduğumu bildirin. Onlar Allah’a ve size layıktırlar. Her şeyde onlara yardımcı olunuz. Size Eylül’den önceki dokuzuncu günde yazıyorum. İsa Mesih’i beklemede sonuna kadar cesur olunuz.
5. Aziz İgnatyos’un Filadelfiya’ya Mektubu
Aynı zamanda Tanrı Kuşanan lakaplı İgnatyos’tan, Rabbimiz İsa Mesih’in babası Allah’ın, Asya’da merhametle dolu olan, Allah’tan olan, sevgide sağlam, rabbimizin sarsılmaz acılarında sevinçle dolan ve onun dirilişine sonsuz bir merhametle tamamen güvenen Filadelfiya’daki kilisesini Rabbimiz İSA Mesih’in kanıyla selamlıyorum. O benim baki olan ezeli sevincimdir. Özellikle de müminleri, episkopos ve yardımcıları olan peder ve diyakonlarla birlik içinde olur ve onları iradesine göre kutsal ruhunda güçlendirdiği Mesih’te sabit olurlarsa.
I. 1. Biliyorum ki bu episkopos cemaatinin hizmetini ne kendinden ne de beşeriyetten almamıştır. (Galatyalılar 1-1) Ne de geçici bir görkem sevgisinden almamıştır. Fakat Baba Allah ve İsa Mesih sevgisiyle almıştır. Yumuşak huyluluğu beni esir aldı. Suskunluğu ile birçok tantanalı konuşmanın yapacağından daha çok işler yapabilir. 2. Tellerin saza bağlanışı gibi kendisi de Tanrı vasiyetlerine böyle bağlanır. Bu nedenle canım onu, Allah’a dair düşünceleri nedeniyle yüceltir. Gazap bilmeyen sakin tavrı, onun fazilet fikrinin kamil olduğunu bana bildiriyor. Ve o diri ilahın bütün yumuşak huyluluğunu yaşıyor.
II. 1. Ey gerçek nurun evlatları, bozulmuş itikatlardan ve bölünmelerden kaçınız. Koyunlar gibi çobanınızı takip ediniz. Gittiği yere gidiniz. 2. Rabbin yolundan geçenleri kötülük lezzetleriyle esir etmeye çalışan o kadar çok kurt var ki, sizin birliğinizde böylelerine geçit yoktur.
III. 1. Mesih’in korumadığı zehirli otlardan uzak durunuz. Çünkü onlar Mesih’in diktiği fidanlardan değildir. Bu, sizin aranızda bölünmeler gördüm anlamına gelmez. Sizlerle saflığı ve temizliği görüyorum. 2. Allah ve İsa Mesih’le beraber olan Episkoposla beraberdir. Hatta tövbe edip kilisenin birliğine gelenler Mesih İsa’da yaşam sürmek için Allah’a ait olurlar. 3. Ey kardeşlerim aldanmayın, bölünmenin peşinden giden Tanrı egemenliğini göremez ve yabancı bir fikri takip eden Mesih’in acılarıyla birlikte olamaz.
IV. 1. Tek olan efkaristiya (Şükür) gizeminden başka bir gizeme sakın katılmayınız. Çünkü Rabbimiz İsa Mesih’in bir tek bedeni vardır. Onun kanında bizi birleştiren bir tek kupa ve bir tek sunak vardır. Bunların tek olmaları gibi Episkopos’ta hizmetteki yoldaşlarım olan diyakonlar ve önderlerle birlikte tek’tir. Böylece yapacağınız her şeyi Allah’ta yapınız.
V. 1. Ey kardeşlerim size olan sevgim taşıyor. Ve bu sonsuz sevincimde ben değil İsa Mesih sizi güçlendiriyor. Ve onun adı için zincirlenmiş olan ben korkarım ki hala kemale eremedim. Fakat sizin dualarınız beni, merhametiyle kaplayan mirası elde etmeye tam bir şekilde hazırlamaktadır. Kilise önderlerine sığınışım gibi İncil’e sığınırım. 2. Peygamberleri de sevelim. Çünkü onlarda İncil’i müjdelediler. Ve bütün ümitlerini İsa Mesih’e bağlayıp onu beklediler. Bunlar inanışlarına göre, Mesih’te kurtuluşa erdiler ve onun birliğinde sevgi ve beğeniye layık azizler olarak kaldılar ve Rab İsa Mesih’in tanıklığına haiz oldular ve hepimizin ortak ümidi olan İncil’de sayıldılar.
VI. 1. Eğer birisi size kitabı Yahudiliğe göre açıklarsa onu dinlemeyin, zira sünnet olmuş birinden hristiyanlığı işitmeniz, sünnet olmamış birinden Yahudiliği dinlemenizden daha iyidir. Eğer her ikisi de size İsa Mesih’i anlatmıyorsa onların ikisi de ölüler için bir sütun ve mezardırlar. 2. Bu dünyanın reisi olanın iplerinden ve tuzaklarından kaçınız ki, düşünceleriyle sizi etkilemesin, sevginizde zayıflamaya sebep olur. Hepiniz bölünmez bir yürek olunuz. 3. Allah’a şükürler olsun ki size karşı dürüsttüm. Hiç biriniz gizli veya aleni, az veya çok ona yük olduğumu iddia edemez. Bu söylediklerimin, kastettiğim şahıslara karşı tanıklık etmesini dilerim.
VII. 1. Bazıları beni beden olarak aldatmaya uğraştıysa da, Allah’tan olan ruhu aldatamadılar. Çünkü ruh nereden nereye gittiğini bilir. (Yuhanna 3-8) Ve gizli olanları açığa çıkarmayı bilir. Sizin aranızdayken haykırdım ve yüksek sesle tanrının sesiyle bağırdım, episkoposa pederlere ve diyakonlara bağlanın. 2. Bazılarının bölünmelerini gördüğüm için, bazıları benden şüphe ediyorlar. Tanrıya şehadet ederim ki bunu bana beden söylemiyor. Ruh diyor ki, episkopos olmadan bir şey yapmayınız. Ve bedenlerinizi Allah’ın heykeli olarak koruyunuz. Birliği seviniz. Bölünmelerden uzak durunuz. İsa Mesih’in Allah’ı örnek aldığı gibi sizde onu örnek alınız.
VIII. 1. Bunları birliğe hazır bir insan olarak yaptım. Bölünme ve gazabın olduğu yerde Allah olmaz. Eğer tövbeleri onları Allah’a ve episkoposun meclisine yöneltecekse, Allah bütün tövbe edenleri bağışlar. Sizi bütün bağlardan çözecek olan İsa Mesih’in nimetine iman ederim. 2. Bölünme için çalışan her ruhtan uzak durmanız için size yalvarırım. Ve Allah’ın öğretisine uygun olanı yapınız. “ Eğer bunu eskilerde bulamazsam İncil’e iman etmem ” diyenleri duydum. Ve onlara bunun yazılı olduğunu söylediğimde bana “ Mevcut olan budur ” diye cevap veriyorlar. Bana göre yazılı olan İsa Mesih’tir. Yazılı olanlar Mesih’in Haçı, ölümü, dirilişi ve onun imanıdır. Sizin dualarınızda bunlarla aklanmak istiyorum.
IX. 1. Pederlerden kıdemli olanlar saygındırlar. Ama episkopos daha yüce saygınlığa sahiptir. Çünkü “ Kutsallar Kutsalı ” ona emanet edilmiştir. Ve tanrı gizemlerinin emanet edildiği tek kişi odur. O, kilisenin, havarilerin ve peygamberlerin, İbrahim İshak ve Yakup’un girdiği Rabbin kapısıdır. Bütün bunlar bizi Allah ile birliğe götürür. 2. İncil’de eşsiz bir şey vardır, kurtarıcımız İsa Mesih’in gelişi acıları ve dirilişi vardır. Sevilen peygamberler bunları bildirdiler. Ama İncil bunların ezeli özetidir. Sevgiyle sonuçlanan her şey güzeldir.
X. 1. Antakya kilisesinin, dualarınız ve İsa Mesih nezdindeki merhametiniz nedeniyle barış içinde olduğunu haber aldım. Sizler bir diyakon tayin edip Antakya’ya göndermelisiniz. Tanrısal bir elçi olarak onları, yapılanlar için sizin adınıza kutlasın, onlarda Allah’ın adını yüceltsinler. 2. Bu hizmeti yapması için seçilecek kişi İsa Mesih’te mutlu olur. Sizlerde yüceltilmiş olursunuz. Bunu yapmak sizin için zor olmasın. Yeter ki isteyiniz. Sizden önce diğer kiliseler bunu yaptı. Yakın olanlar episkoposlarını, uzakta olanlar ise peder veya diyakonlarını gönderdi.
XI. 1. Kilikya’da diyakon Filon ile ilgili olarak da, tanınmış olan bu şahıs Tanrı kelamı hizmetinde Riyos Agasobos ile beraber bana yardımcı olmaktadır. Bu tanınan şahısta benim Suriye’yi terk ettiğim gün benim için yaşamı bırakarak peşimden geldi. Her ikisi de size tanıklık eder. Ve sizler için Allah’a hamdederim, çünkü kurtarıcının sizi kabul ettiği gibi sizler de onları kabul ettiniz. Ama onlara saygı da kusur edenleri de Allah’ın nimeti affetsin. 2. Travda’da bulunan kardeşlerin sevgisi size selam eder. Buradan size, bana saygı olarak Efesoslular ve İzmirlilerin göndermiş olduğu Foros vasıtasıyla yazıyorum. Birlik, sevgi, iman, ruh ve bedende ümit ettikleri her şeyi rab onlara ihsan etsin. Ortak ümidimiz olan Rab’te güçlenin.
6. Aziz İgnatyos’un İzmir’e Mektubu
Aynı zamanda Tanrı kuşanan lakaplı İgnatyos’tan, Baba Allah ve sevgili oğlu İsa Mesih’in, mevhibelerle her tür merhamete sahip olmuş, iman ve her inayette zengin bir sevgi ile dolu olan, yüce ve kutsallıkla çevrelenmiş, Asya işlerinden İzmir’de bulunan Kilise’ye şaibesiz bir ruh ve Tanrı sevgisi sözüyle çok çok selamlar.
I. 1. Sizi hikmetli kılan İsa Mesih’e yücelik olsun. Sizin sarsılmaz bir iman ile geliştiğinizi idrak ettim. Sanki beden ve ruhunuzla İsa Mesih’in haçına çivilenmiş gibisiniz. Gerçekten “Beden açısından Davut’un neslinden” olan. (Romalı 1-4) Mesih’in kanında sevgi ile kuvvetlisiniz. Gerçekten O bir bakireden doğdu ve Yuhanna tarafından vaftiz olundu ki her adalet onda gerçekleşsin. (Matta 3-15) 2. Pontus’lu Pilatus ve Hirodes döneminde çivilendi ve haçının ve kutsal acılarının semeresiyle yaşamı bulduk. Dirilişiyle “Sancağını yükseltti” (İşaya 5-26) Sancağını çağlar üzerine yüceltti ki yahudiye de ki azizlerini, müminlerini ve ulusları tek bir vücut olan Kilise’de birleştirsin.
II. 1. Bütün bunlara bizim için ve kurtuluşumuz için katlandı. Gerçekten acılar çekti ve gücüyle dirildi. Bazı inkarcıların söylediği gibi o yalnız görünüşte acı çekmedi. Onlar yalnızca görünüş olarak varlar ve yalnızca düşündüklerinin ürününü elde edebiliyorlar. Yani onlar bedensiz olarak bulunuyorlar ve şeytanlara benziyorlar.
III. 1. Ben İsa Mesih’in dirilişten sonra bedeniyle olduğuna inanıyorum. 2. Petrus ve beraberindekilere şöyle demedi mi: Geliniz bana dokununuz ve bedensiz bir ruh olmadığımı görünüz. Ona dokundular ve anında iman edip onun bedeni ve ruhuyla birlikte oldular. Bu nedenle ölüme hakaret ettiler ve onu yendiler. 3. Dirilişten sonra onlarla beraber yiyip içti. (Res. İşl. 10-41) Beşeri bir varlık olarak bunu yaptı, aynı zamanda ruhta Babası ile birlikteydi.
IV. 1. Ey sevgililer sizlere bunu tavsiye ediyorum. Bu tür duygularla dolu olduğunuzu biliyorum. Esas gayem sizi insan şekli almış olan bu vahşi hayvanlardan korumaktır. Bu tür vahşi hayvanları bırakın kabul etmeyi mümkünse onlarla bir araya bile gelmeyiniz. Bu zor bir şey. Ama kurtarıcımız Mesih bunu yapacak güce sahiptir. 2. Eğer kurtarıcımız diğer işlerini yalnız görünüşte yapmış ise bunun anlamı da benim de görünüş olarak zincirlere vurulmuş olduğum mudur? Bu durumda bu hal, ölüm için çok uğraşmak anlamına mı gelecek? Neden ben canımı ateşe, kılıca ve vahşi hayvanlara veriyorum? Kılıca yakın olan Allah’a yakındır. Vahşi hayvanların ortasında olmak da Allah ile beraber olmak demektir. Yeter ki bütün bunlar İsa Mesih’in adıyla olsun. Onunla acı çekmek için her şeye katlanırım. Bana güç veren O’dur. Kamil bir insan olan da kendisidir.
V. 1. Bazı insanlar bunu inkar ediyor. Bunu cahil oldukları için veya daha doğrusu Mesih onları inkar etti. Çünkü onlar gerçek yerine ölümü savunarak ön plana çıktılar. Musa ve peygamberler ve İncil ile her birimizin acıları, bunların hiçbiri onları ikna edemedi. 2. Ve yine üzücü olan şey, bu gibilerin bizimle ilgili olarak da aynı düşüncelerinin olmasıdır. Beni övüp kurtarıcımıza söven ve onun beden aldığına inanmayan insanın bana ne faydası var. Böyle düşünmeyen için en azından bozulmuş ve kokuşmuş denir. İnkarcı isimlerini yazmak benim için cazip değildir. Tövbe edip dirilişimiz olan Mesih’in ızdıraplarına iman ederlerse ancak o zaman onları anımsarım.
VI. 1. Hiçbiriniz aldanmayın, göksel varlıklar, görünen ve görünmeyen melekler ve başkanlıkları ve görkemleri eğer İsa Mesih’in kanına iman etmezse yargılanacaktır. “Anlamaya gücü olan anlasın” (Matta 19-12) Hiç kimse rütbesiyle kibirlenmesin, esas olan hiçbir şeyin birbirinden ayıramadığı iman ve sevgidir. 2. Rab İsa Mesih’ten aldığımız nimete aykırı fikirler taşıyanların Allah’ın fikrine karşı olduğunu kabul ediniz. Böyleleri ne sevgiyi önemser ne de dul kadını, ne fakiri ne de mazlumu, ne esirleri ne de mahpusları, ne açları ve ne de susamışları önemser.
VII. 1. Duadan ve Efkaristiya gizeminden uzaklaştırırlar, hatta Efkaristiya gizeminin kurtarıcımız İsa Mesih’in bedeni olduğunu da kabul etmezler. O beden ki bizim günahlarımız için ızdırap çekti ve Baba Allah’ta onu doğruluğuyla diriltti. Allah’ın nimetini reddeden bu tipler mücadeleleriyle ölürler. Onlar için en iyisi sevgi yasasını uygulamalarıdır. Böylece dirilişte bir yolları olabilir. 2. Bu insanlardan sakının. Ne özel ne de genel toplantılarınızda bunlardan bahsetmeyiniz. Peygamberleri ve özellikle de bize Mesih’in acılarını ve gerçekleşen dirilişini gösteren İncil’i öğreniniz. Bölünmelerden kaçınız çünkü kötülüklerin başıdır.
VIII. 1. Hepiniz Mesih’in Baba Allah’a tabi olduğu gibi episkoposa tabi olunuz. Önderlere de havarilere olan bağlılığınız gibi tabi olun. Ama diyakonlara da tanrı yasasına gösterdiğiniz saygıyı gösterin. Hiçbiriniz kiliseyle ilgili konularda episkopos’un iradesi olmadan bir şey yapmayın. Efkaristiya sırrını episkopos veya onun yetkili kıldığı kişi icra eder. 2. Cemaat episkoposun olduğu yerde olmalı. Aynı Mesih’in olduğu yerde kilisenin oluştuğu gibi. Episkopos olmadan ne vaftiz ne de sevgi şenlikleri olur. Allah nezdinde makbul olan, episkoposun uygun gördüğüdür. Ve onun yaptığı her şey yasaldır.
IX. 1. Mademki önümüzde vakit var o halde sevap ve iyilikleri talep etmede ciddi olmak ve Allah’a dönmek için tövbe etmek akılcıdır. Allah’ı ve episkoposu bilmek güzeldir. Episkoposa değer verene Allah’ta değer verir. Episkopostan habersiz bir şey yapan, şeytana hizmet eder. 2. Nimet hepinizi arttırsın. Çünkü siz buna yaraşıksınız. Beni teselli ettiğiniz kadar Mesih’te size teselli versin. Tanrı sizi ödüllendirsin çünkü beni varlığım da ve gıyabımda sevdiniz. Eğer her şeye katlanırsanız Allah’a haiz olmaya ulaşırsınız.
X. 1. Allah sevgisi için benim peşimden gelen rabbin diyakonları Filon ve Riyos Agasobus’u karşılamakla iyi ettiniz. Her ikisi de sizler için Allah’a şükrederler çünkü onları her konuda teselli ettiniz. Allah’ın yanında hiçbir şey kaybolmaz. 2. Ruhum ve zincirlerim, bu zincirler ki siz onları aşağılamadınız ama sizi mahcup etmeyecek. Her ikisi de sizin için fidyedir. Ve kamil iman olan Mesih’te sizden utanç duymayacaktır.
XI. 1. Dualarınız Suriye’deki Antakya kilisesine vardı. Allah nezdinde değerli olan zincirlerle oradan yola çıktım. Hepinize selam ediyorum. Ben bu kilisenin üyesi olmayı hak etmiyorum. Ve ben yalnızca onun küçük bir üyesi miyim. Vicdani olarak onun üyesi olmayı değil, sizin dualarınızla nail olacağım ve bana bütünüyle verilmesini ümit ettiğim tanrı nimetiyle üyesi olmayı istiyorum. 2. İşlerinizin yerde ve gökte kamil olması için Allah sevgisinde olan birini kiliseniz elçi olarak seçmeli ve Suriye’ye gidip oradaki müminlerin içinde bulundukları barıştan ve elde ettikleri yücelik ve bedenlerinin alıştıklarından yararlansın. 3. Bana öyle geliyor ki eğer aranızdan birini bir mektup eşliğinde, onlarla birlikte tanrı inayetiyle haiz oldukları huzur bayramını ve dualarınızla kiliselerinin sükun limanına varış bayramını kutlaması için gönderirseniz çok iyi olur. Sizler kamil oldukça fikirlerinizde kamil olsun. Eğer iyilik yapmayı istiyorsanız Allah size yardım etmeye hazırdır.
XII. 1. Truvada da bulunan kardeşlerin sevgileri size selam eder. Efesoslu kardeşlerinizle birlikte benimle olmak için gönderdiğiniz Foros vasıtasıyla size buradan yazıyorum. Her şeyde beni teselli etti. Onu örnek alınız. Çünkü o Tanrı hizmetinde bir örnektir. 2. Tanrı’ya yaraşık olan episkoposunuza ve saygı değer yaşlılarınız meclisine ve yoldaşlarım diyakonlara selam ederim. Siz hepiniz birer birer ve toplu olarak Rab İsa Mesih’in adıyla, onun bedeni ve kanı adıyla, onun ızdırapları ve dirilişi adıyla, ruhta ve bedende Allah’ta birlik adıyla toplanmışsınız. Sizlere rab’ten ebediyen nimet, merhamet, barış ve sabır diliyorum.
XIII. 1. Kardeşlerimin evlerine, ailelerine ve çocuklarına ve dul olarak adlandırılan bakirelere selam ederim. Ruhun faziletiyle güçlü olunuz. Benimle beraber olan Filon size selam eder. 2. Tafya’nın evine selam ederim. Ve onun ruhsal ve bedensel olarak sevgi ve imanda güçlenmesini dilerim. Adını çok sevdiğim Alki’ye ve emsali olmayan Zafnon ve Afteknos’a ve her ferdinize adıyla selam ederim. Hepiniz Allah’ın nimetinde güçlü olunuz. Truvada’dan İzmir ahalisine.
7. Aziz İgnatyos’un Polikarbos’a Mektubu
Tanrı kuşanan lakaplı İgnatyos’tan İzmir kilisesi episkoposu veya Baba Allah ve rabbimiz İsa Mesih’ten takdis edilmiş olan Polikarbos’a selam ve sevgiler.
I. 1. Sarsılmaz bir kaya üzerine sabitlenmiş olan tanrısal hatıranı kabulümle, rab’te özlediğim temiz ve arınmış yüzünü görmeye beni yaraşık eyleyen Allah’a yücelikler sundum. 2. Kuşanmış olduğun nimetle, herkesi kurtuluşa teşvik etmede acele etmeni diliyorum. Saygınlığını eylemlerinle güzelleştir. Bedensel ve ruhsal arzulara gem vur ve her tür iyilikleri aşan birlik konusuna önem ver. Rabbin sana katlanışı gibi sende herkese katlan. Ve yaptığın gibi onları sevgi ile taşı. 3. Vaktini daima dualarla geçir. Hikmetine hikmet kat. Uyku bilmeyen bir ruh ile daima uyanık ol. Herkese tek tek Allah ahlakı edinmesi için telkinde bulun. “Herkesin hastalıklarını taşı” (Matta 8-17) Tam bir sporcu olarak bunu yap. Zorluklar çoğaldıkça kazanç artar.
II. 1. Salih olan öğrencileri seversen bir üstünlüğün olmayacak. Kötüleri evcilleştir ve yumuşak huylulukla onları sana tabi eyle. Her yara için münasip bir ilaç vardır. Keskin davranışları dizginle. 2. Yılan gibi hikmetli, güvercin gibi saf ol. (Matta 10-16) Sen, gözünle gördüğün her şeye yumuşak huylulukla davranman gereken bir beden ve ruhtan başka bir şey değilsin. Görünmeyen durumları iste ki, sana gösterilsin ve hiçbir eksiğin kalmasın ve sendeki tanrı vergisi artsın. 3. Kaptanın rüzgarı dilediği gibi, fırtınanın darbesinden sonra limana varışta meşakkatlerin nefes alması gibi, zaman da seni bu şekilde Allah’a gitmeye çağırıyor. Rabbin sporcusu gibi güçlü ol. Bunun ödülü fesatsızlık ve senin inandığın ölümsüz hayattır. Ben ve sevdiğim zincirlerim sana fedadır.
III. 1. Aldatıcılığı öğretenler seni endişelendirmesin. Onlar yalnızca görünüş olarak güven verirler. Keser altındaki koca ağaçlar gibi sağlam ol. Büyük güreşçi, ağır darbelere rağmen galip gelebilendir. Allah için her şeye katlanmamız lazım ki Allah’ta bize tahammül etsin. 2. Olduğundan daha büyük ol. Ve zamanları iyi bir şekilde bil. Zaman üstü olan şeyleri ümit et. Bizler için her şeye katlanan ve acı çeken, gerçekte acı çektirilemeyen, dokunulmayan, görünmeyen ama bizler için görünen olan ve zamanı olmayanı dile.
IV. 1. Dulları ihmal etme. Kurtarıcıdan sonra onlara itina göstermeye çağrılmışsın. Allah olmadan nasıl ki bir şey yapamıyorsan sensiz de hiçbir şey yapılmamalı. Sebat et. 2. Toplantılarınız sürekli olsun, herkesi ismiyle çağırın. 3. Ne kadın ne erkek hiçbir köleyi hakir görme. Ve onlarda kibirlenmesinler. Allah’ın yüceliği için yüce işler yapsınlar ki Allah’tan daha faziletli bir özgürlüğe nail olsunlar. Cemaatin hesabına özgürlük kazanmaya kalkışmasınlar ki kendilerini zevklerinin kölesi olarak bulmasınlar.
V. 1. Kötü işlerden kaç. Ve onlar aleyhinde vaaz ver. Kız kardeşlerime efendimizi sevmelerini söyle. Ruhsal ve bedensel olarak da eşleriyle yetinsinler. Erkek kardeşlerime söyle, Mesih’in kiliseyi sevdiği gibi eşlerini sevsinler. (Efes. 5-25) 2. Efendimizin bedenine saygı olarak iffetini koruyanlar kibirli olmadan böyle yapsınlar. Kibirlenirse kaybolur. Ve episkopos dışında diğerlerine bunu anlatanlar bozulur. Evlenecek olan erkek ve kadınların evliliği episkopos vasıtasıyla olsun ki bu evlilik rabbe uygun olsun. Arzulara ve rağbetlere göre olmasın. Her şey Allah’ın yüceliği için olsun.
VI. 1. Episkoposa kulak veriniz ki Allah’ta sizi dinlesin. Episkoposa, pederlere ve diyakonlara tabi olanlar için ben kendimi sunuyorum. Bunlarla birlikte Allah’ın katında bir yere sahip olmak dileğimdir. Birbirlerinizin meşakkatlerine katlanın. Beraberce mücadele edip beraberce acı çekin, uyuyun ve uyanın. Aynı tanrısal eğitimciler, reisler ve hizmetkarlar gibi olunuz. 2. Hizmet ettiklerinizi razı ediniz ki karşılığınız hizmetinize uygun olsun. Aranızda asiler olmasın. Vaftiziniz sizin silahınızdır, imanınız dayanağınızdır, sevginiz zırhınızdır, sabrınız ise alışkanlığınız olsun. (Efesos 6-11) Yaptıklarınız sizin için bir hazine olsun ki gelecekte karşılığına nail olasınız. Rabbin yumuşak huyluluğu sizinle olduğu gibi. Sizinle daima övünme imkanım olur mu? Birbirinize karşı sabırlı ve yumuşak huylu olunuz.
VII. 1. Sizlerin dualarıyla Suriye Antakya’sında bulunan kiliseye tekrar barış geldiği haberini aldım. Bu haber içimde sevinç dalgalarına sebep oldu. Ve şimdi rab bana ruhsal bir huzur ve güven verdikten sonra tek derdim şehadet yoluyla ona ulaşmak ve diriliş gününde onun öğrencileri arasında sayılmaktır. 2. İlahi mutlulukla taçlandırılmış olan sen ey Polikarbos, alevlenmiş olan muzaffer sevginizin tanıklığını taşıyan, Allah için çalışan biri olarak isimlendirebileceğimiz sevilen ve kutsal bir rağbetle dolu olup Allah’ın yüceliği için Suriye’ye gidebilecek bir insanı seçmek için bir konsil toplantısını düzenlemekle iyi bir iş yapıyorsun. 3. Hristiyan kişi nefsinin sahibi ve efendisi değildir. Bütün zamanı Allah’ındır ve yalnız onun için çalışır. Bu işler Allah’ın işleridir. Ve onu eğer tamamlarsanız sizin işiniz olacaktır. Allah’ın nimetine sonsuz güvenim var ki sizler böylesi Allah’ı razı eden bir işi yapmaya muktedirsiniz. Hakikat için asla dinmeyen kıskançlığınıza güveniyorum. Bu nedenle sizlere bu kısa sözleri yazdım.
VIII. 1. Truvada’dan sonra Niyapolis’e acele gidişim nedeniyle kiliselere yazamadım. Çünkü rabbin iradesi böyle istedi. İzmir ve Antakya arasındaki kiliselere aynı şeyi yapmaları için rabbin izniyle sen yazacaksın. Kimisine bir postacı, diğerlerine ise yazılarını yetiştirecek elçiler gönderebilirsin. Bu işler sana hak edeceğin ezeli bir yüceliği hazırlayacaktır. 2. İzmir’in her hristiyan ferdine birer birer selam ederim, özellikle de Epitrop’un dul eşine ve bütün ev halkına ve çocuklarına selam ederim. Sevgili dostum Atlos’a selamlar. Suriye’ye gitmek üzere seçilme şerefine nail olana selam ediyorum. Ona ve onu gönderen Polikarbos’a daima nimet eşlik etsin. 3. Rabbimiz İsa Mesih’ten size güç ve cesaret vermesini ve sizi Allah’ın birlik ve korumasında daima muhafaza etmesini diliyorum. Benim için adı kıymetli olan Alki’ye rab’te veda selamı gönderiyorum.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Aziz İgnatyos’a Övgü
Altınağızlının
Altınağızlı’nın Aziz İgnatyos’a Övgüsü
1. Büyüklük görüntüsünden haz alan zengin adamı, birçok davetler düzenlemek memnun eder. Bu davetleri ya zenginliğinin fazlalığına ya da dostlarına onları sevdiğine dair deliller sunmak için yapar. Bunun gibi kutsal ruhun nimeti de bizi birçok kez bayramlarını kutladığımız şehitlerin güzel sofrasına oturmaya davet eder. Bu davette bize Allah’ın bu sevgili dostlarına olan sevgi ve kudretinin bir tanıklığını sunar. Kısa bir süre önce bakire bir genç kız olan mutlu şehit Bilacya bize büyük sevinçlerle toplayıcı bir ruhsal sofra gösterdi. Bayramı aziz İgnatyos’un bayramına yakındı. Burada iki ayrı şahıs görmekteyiz ama şölen tek şölen. Dövüşerek şehit düşmüş iki ayrı şahıs ama tek bir mücadele tacı görüyoruz. İki ayrı çarpışma sahası ama aynı ödül. Yalnızca bedensel gücün kullanıldığı sivil savaşlarda yalnızca erkekler çağrılır. Ama burada bütün mücadeleler ruhsal olduğu için meydan açıktır. Mücadeleden uzaklaşmak veya toplanmak her iki cinsiyetten olur. Yalnızca erkekler karşı karşıya gelmez bu savaş alanında. Ama korkulan, kadınların zayıf yapıları nedeniyle bu savaşta karşı karşıya gelmemelerinin geçerli bir mazeret olabileceğidir. Ve bu mücadelede kadınlar erkeklere üstün tutulmaz. Sebebi ise bunun bayanlara özgü olmasının erkeklerde oluşturacağı şiddetli utancın bertaraf edilmesidir. Her iki cinsiyetten de bu mücadelelerde başarılı olan birçok sayıda insan görülebiliyor. Bunlar yüceltilip zafer tacına nail oldular. Bu olaylardan, İsa Mesih’te, kadın ve erkek arasında bir fark olmadığını anlarsınız. Ve bundan şu yorumu yapabilirsiniz, eğer bizdeki gerçek Allah korkusu kıskançlık ateşini yakar ve harekete geçirirse ve cesaretimizi de buna eklersek dini mücadele sahasında ne cinsiyet ne yaş ne de hoş mizaç kısaca hiçbir şey bizi bundan alıkoyamaz. Mücadele sahasına hep beraber kadın erkek, genç yaşlı, özgür köle, beraberce inmemizi sağlayan sebep budur. Saygın ve sağlam irade sahibi olurlarsa kadın erkek hepsini çarpışma alanına inmekten hiçbir şey uzaklaştıramaz.
Şimdi vaktin genişliği beni, aziz İgnatyos’un faziletlerini yüceltmeye teşvik ediyor. Oysaki aklım o dereceye kadar mütereddit ki sözlere hangi yönden başlayacağımı bilmiyorum. Çünkü onunla ilgili elimde o kadar çok geniş övgüler var ki, bu durumda şaşkınım. Aynı, kokular dolu bir bahçeye girmiş bir insan gibiyim öyle kokular ki gül, menekşe, sümbül ve baharın süslendiği diğer bütün cins çiçeklerin bulunduğu bir bahçe. İşte bu bahçe ki yayılan güzel kokularını dillendiriyor ve hangisini seçeceğimi aklım bilmiyor. Çünkü bütün o çiçeklere aklımın gözü takılıyor. İşte İgnatyos’un faziletlerinden oluşan ruhsal bahçeye girdiğimizde önümüze bahar çiçeklerini değil, kutsal ruhun nefsini zenginleştirdiği ürünleri sergiliyor. Fikrimizi hangisine yöneltelim bilemiyoruz. Çünkü gördüğümüz bu ürünlerden her çeşidinin sahip olduğu güzelliğinin ne anlama geldiğinin açıklamasına aklımız takılıyor. Siz kendiniz karar veriniz. İgnatyos kilisemizin iradesini, Mesih İsa’nın her episkopostan istediği cesaret ve hararetle yüklendi ve Allah’ın oğlunun episkoposluğun gereği olarak koyduğu büyük kuralın uygulanmasını dikkatle yerine getirmiştir. Salih çoban koyunları için kendini feda eder diyen ayeti İgnatyos İncil’de okumuştur. (Yuh.10-14) Bunun için hayatını cesaretle feda etti. Ve kendinin gerçekten resulleri yaşadığını gördü ve gerçek ruhsal kaynaklardan içti. Bu vaziyette bu insanın durumu ne yücedir ki o insanların misali üzerine büyüdü ve nerede olurlarsa onlara eşlik etti ve onların bütün davranış ve yasalarından öyle nasiplendi ki onu büyük bir kilisenin başında olmaya yaraşık gördüler. Görünmeyen şeyleri görünenlere tercih etmekte ehil, tanrısal aşkla yanan ve bütün dünyevi durumlar üstünde olan ve cesur bir ruh isteyen bir dönemde yaşadı. Bir insanın elbiselerinden arındığı kolaylıkla bedeninden soyutlanırken görüldü. Burada sözlerime nasıl başlayayım? Yılmadan ve yorulmadan yaydığı resullerin akidesinden mi, dünyevi hayatı aşağılamasından mı, yoksa kilisesini güttüğü özgür kıskançlığından mı başlayayım? Hangisini öveyim, şehit olan kişiliğini mi, episkoposluğunu mu yoksa elçiliğini mi? Çünkü kutsal ruhun nimeti ona üçgen bir taç yapıp onun vakarlı başını süsledi. Daha doğrusu her biri için seçtiği birçok taçlarla onu süsledi. Ve başka taçların bundan çıktığını ve bir asıldan yeşeren ve çiçek veren filizler olduğunu göreceğiz.
2. Ve eğer isterseniz onun episkoposluk övgülerine başlayalım. Var olan yalnızca bir taç değil mi? Ama onun episkoposluk tacını ortaya koyarsak bundan birçok taçların ortaya çıktığı görülecektir. Ben yalnızca İgnatyos’u, episkoposluğa layık görüldüğü için değil, bu şerefi onun mutlu başına kutsal ellerine koyan resullerden aldığı için beğeniyorum. Ve resullerin ona yücelerden en büyük nimeti cezp ettikleri ve onun üzerine kutsal ruhun taşkın nimetlerini indirdikleri için ona olan övgülerimde kısıtlı davranmıyorum. Onu şunun için övüyorum zira resuller onu kutsadıkları zaman onun bir insanda olabilecek bütün faziletleri kendi şahsında bulundurduğuna tanıklık ettiler. Burada düşüncemi açıklayayım. Aziz Pavlus Titus’a şöyle yazar; Pavlus’un adını zikrettiğimde Petrus, Yakup, Yuhanna ve diğer havariler gurubunu da kastediyorum anlamındadır, nasıl ki bir çalgı aleti muhtelif telleri bir arada bulundurur ve onlardan bir nağme çıkarsa, aynı şekilde havariler gurubu da aynı akideye mensup birkaç kişiyi bir arada bulundurur. Çünkü onların bir öğretmeni vardır o da hepsine verilmiş olan kutsal ruhtur. Aziz Pavlus’un dinleyiciye söylediği budur. Şöyle diyor: Benim veya diğer resullerin bildirdiği söz budur. (1.Korint.15-11) Öyleyse bu resul Titus’a yazmakla ona episkoposun meziyetlerinin nasıl olması gerektiğini anlatır ve şöyle der: Episkopos tanrı evinin kahyası olduğuna göre, eleştirilecek yönü olmamalı, dik başlı, çabuk öfkelenen, şarap düşkünü, zorba ve haksız kazanç peşinde koşan biri olmamalı. Aksine konuksever, iyiliksever, sağduyulu, adil, pak ve kendini denetleyebilen biri olmalı. Hem başkalarını sağlam öğretiyle yüreklendirmek hem de karşı olanları ikna edebilmek için inançlılara öğretilen güvenilir söze sıkıca sarılmalı. (Titus 1-7) Ve aynı anlamda Timoteos’a yazdı: Bir kimse episkopos olmayı gönülden istiyorsa iyi bir görev istemiş olur. Ancak episkopos ayıplanacak bir yanı olmayan, tek eşli, ölçülü, sağduyulu, saygın, konuksever, öğretmeye yetenekli biri olmalı. Şarap düşkünü, zorba olmamalı, uysal, kavgadan ve para sevgisinden uzak olmalı. (Timoseos 3:1-5) Bu sözlerde Aziz Pavlus’un episkopos olacak kişide istediği faziletlerin miktarını görüyorsunuz. Başarılı bir ressam eğer bir kralın resmini yapmak ve bu resmin sanatta örnek bir resim olmasını isterse bütün ustalığını renklere yansıtır ki, onu örnek almak isteyen herkse isteklerini tamamlayıcı bir asıl öz bulabilsinler. Aynı şekilde aziz Pavlus’ta bize bir episkoposun nasıl tatlı meziyetlere sahip olması gerektiğinin resmini, ressamın bir kral tablosunu çizerken yaptığı gibi çizmiştir. Bu resimde, faziletleri ortaya çıkaran çizgilerin farklılıklarını bir araya getirdi. Ve bundan bize tamamlayıcı bir asıl sundu ki, bu makama yükseltilecek her kişi bu tabloyu gözlerinin önüne koysun ve onu çalışmalarına esas teşkil edecek şekilde algılasın. Burada şunu kesinlikle söyleyebilirim, aziz İgnatyos kendi şahsında o örnek kaideye yeteri miktarda bir değişiklik sunmuştur. Utanılacak veya eleştirilecek bir yönü olmamasına rağmen, kibirlenmedi, gazaba gelmedi, şarap düşkünü ve kavgacı değildi. Aksine adil, aziz ve uysal, her tür münakaşadan uzak, para sevgisi olmayan biriydi. Hakikat sözüne kendisine anlatıldığı gibi sıkıca bağlıydı. Dikkatli ve mütevazi hikmetli bir inançlıydı. Ve aziz Pavlus’un istediği bütün meziyetlere sahipti. Bütün bu meziyetleri kendisinde keşfedenlerin kim olduğunu sanıyorsunuz? Bu kuralları koyanlar onda bunu görüp öyle adlandırdılar. Onlar episkoposluk tahtına çıkarılacak olanın güçlü bir sınavdan geçirilmesi için başkalarına yönelmediler. Eğer onlar kendileri bu sınavı onu üzmeden başlatsalar ve onda bütün bu güzel faziletlerin bir arada bulunduğunu görmeseler şehit azizimize bu episkoposluk görevini yüklemezlerdi. Şüphesiz ki onlar, bu makam için insanların gerekleri düşünmeden kendilerine uygun birini seçmelerinin onların başına neler getireceği tehlikesini idrak ettiler, Aziz Pavlus’un Timoteos’a yazdıklarında duymamızı istediği durum budur. Timoteos’a mektubunda şöyle der: Birinin üzerine ellerini koymakta aceleci davranma, başkalarının günahlarına ortak olma (Timoteos 5-22) Neden? Başkasının günahı nedeniyle utancı ve cezayı ben mi çekeyim? Evet, çünkü sen kötü olana bu kötülüğü yapması için vasıta oluyorsun. Her kim bir deliye veya şiddetli bir gazap heyecanı içinde olana bir kılıç verirse, bu ahmakların işleyeceği cinayete ortak olur. Böylece her kim kötü birine episkoposluk tahtına çıkma fırsatını verirse, bu kötü adamın günahları ve haddini aşmada ileri gitmesi yüzünden başına geleceklerin aynısını kendi başına çekmiş olur. Çünkü kötülüğün kaynaklarını çıkarmaya gayret edenler çıkacak bütün kötülüklerin sebebi olurlar. Buradan şunu bilmelisiniz İgnatyos’un episkoposluğu, önümüze onunla ilgili ikili bir taç sergiledi. İnsanların onun için söylediği övgüler ona bir avize misali bir taç hibe eder ve onda parıldayan bütün faziletler için tanıklık sunar.
3. Birinci taçtan doğan veya ondan çıkan bir üçüncü tacı size belirtmemi ister misiniz? İgnatyos’un episkopos olduğu zamanı düşünelim. Kilisenin o zaman ki iradesi ile şimdiki arasında fark vardır. Düzenli bir yolda yürüyen yolcu ile sarp ve eğimli, taşlık ve kayalık vahşi hayvanların kol gezdiği ve ilk defa geçmek zorunda olduğu ve daha önce kimsenin yürümediği bir yol. Bugün ise Allah’ın nimetiyle episkoposların maruz kaldığı bir tehlike yok. Çünkü gölgesi geniş bir barış kilise üzerinde hüküm sürmektedir. Ve hepimiz yeterli bir huzur içinde yaşıyoruz. Din ise, dünyanın en uzaklarına kadar müjdesi yayıldı, o kadar ki krallar imanın korunmasını üzerlerine almışlardır. Ama o çağda durum böyle değildi. Aksine bakışlar nereye yönelirse orada derin dalgalar ve büyük uçurumlar görür. Her yerde savaş ve çatışmalar ve tehlikeler vardı. O zamanlar yöneticiler, şehirler ve halklar ve bütün uluslar yabancı ve yerliler ve yakınlar hepsi imanlılara zulüm ediyordu. Bu görülenlerden daha korku verici olan ise, imanlıların kendileri dahi yeni olan bu inancı henüz anlamışlardı ve bu açıdan dikkat edilmeye çok ihtiyaçları vardı. Zayıf idiler ve zorlukları artıyordu. Ve bu zorlukların acıları az değildi. Ve savaşların sebep olduğu acılardan daha fazlaydı. Dışarıdan üzerlerine gelen zulüm ve savaşlar, onlar için hazırlanan mükafatlar için onlarda sevinç ve ümit yaratıyordu. Resuller yargı meclisinden böyle bir mutlulukla çıkıyorlardı. Çünkü kırbaçlanıyorlardı. Bütün bu üzüntülerden her yerde aldığı övgü ve iftiharla Aziz Pavlus şöyle haykırırdı: Şu anda sizler için seviniyorum. (Kolose. 1-24) İmanlıların günahları ve zorlukları ve kardeşlerinin sorunları onların nefes almalarına bile meydan vermiyordu. Çünkü bütün o zorluklar ve günahlar onlar için baş ve boyunlarında taşıdıkları ağır bir boyunduruk gibiydi. Ve onlara bunun ızdırabını aralıksız bir şekilde yüklüyordu. Acılarıyla iftihar eden bu havarinin içsel yorgunluklardan nasıl inlediğini dinleyiniz. Şöyle dedi: Kim güçsüz olurda ben güçsüz olmam? Kim günaha düşürülür de ben yanmam? (2.Korint.11-29) Bir başka yerde de şöyle der: Çünkü geldiğimde sizi istediğim durumda bulamayacağımdan korkuyorum. Sizlerde beni istediğiniz durumda bulamayabilirsiniz. Aranızda çekişme, kıskançlık, öfke, bencil tutkular, iftira, dedikodu, böbürlenme ve kargaşa olmasından korkuyorum. Korkarım size tekrar geldiğimde tanrım beni utandıracak, daha önce günah işleyip de kapıldıkları pisliklerden, fuhuş ve sefahatten tövbe etmeyen birçokları için yas tutacağım. (2.Korint 12:20-21) Biz geminin kaptanını, havalar onun arzu ettiği şekilde seyrederken gemisini ve yolcularını limana yetiştirdiğinde değil, aksine havaların fırtınalı ve denizin şiddetli dalgalı olduğu durumlarda bütün bu şartların üstesinden gelme gücünü gösterip, dalgaların gemi boyunu aşıp yolcuların selametini tehdit ettiğinde gemiyi ve yolcuları salimen limana yetiştirdiği zaman beğeniriz. Aynı şekilde, kilise iradesinin ağır yükünü taşıyan dini liderlerin beğenilmesi hususundaki ödülümüzü kullanırken, savaşların felaket ateşini her yerde yaktığında iman filizinin ilk dönemdeki letafet ve güzelliğinin çok daha fazla itina görmeye muhtaç olduğunu, imanlılar topluluğunun tıpkı yeni doğmuş bebek gibi dikkatli bir bakıma ihtiyaç göstermesi ve zayıf bebeklerin yoğurtla beslenmesinin gerekliliği gibi, bütün bunları nazarı itibara almalısınız. Kilise idarecilerinin o çağda karşılaştıkları bütün bu zorluklar içinde imanı yaymada hak ettikleri taçlar konusunda daha güzel bir şuur hissetmek isterseniz size İsa Mesih’in söylediklerimizi doğrulayan sözlerini gözlerinizin önüne serdediyorum: İnsanlar kalabalık bir halde İsa Mesih’e gelirken havarilerine önceki peygamberlerin kendilerinden daha çok meşakkatler ve zorluklar çektiğini anlatmak istedi ve onlara şöyle dedi: Başkaları emek verdiler, siz ise onların emeğinden yararlandınız. (Yuh.4-38) Buna rağmen resuller peygamberlerden daha çok yoruldular. Ama peygamberler önceden gelip kutsal sözü ektikleri ve henüz bilgiyle aydınlanmamış insanları gerçeğe yönelttikleri için, İsa havarilerine en yorucu işlerde de onları sabırlı olmaya teşvik etti. Eğitimle insanlara yol gösterenler ile onlardan önce gelip öğretim ve yol göstermede mücadele edip insanlarda akidenin ilk tohumlarını oluşturanlar tabi ki eşit değildir. Önceden düşünülmesi konusunda hazırlıklı olunan ve alışılan ve kolaylıkla kabul gören gerçekler, ilk defa ilan edilen bir akidenin aksine olarak bunu işitenlerin akıllarını karıştırıp ve bunun tohumlarını ekenleri şiddetli bir cürüm işleyenler pozisyonuna sokar. Atina halkında bunu gördük, aziz Pavlus’un sözlerini dinledikleri zaman bu havariyi cahil olmak ve zihinlerine garip şeyler tebliği etmekle kınadılar. (Resul.işleri 17-20) Öyleyse kilisenin bugünkü idaresi, bunu yürütenlere aşırı bir yorgunluğa sebebiyet veriyorsa, geçmişte bu görevi tehlikelerin en belirgin bir döneminde savaşlar ve zulümler ve sürekli korku şartlarında yürütmüş olanlara nasıl bir yorgunluk ve zorluklara sebebiyet verirdi? O asırlarda azizlerin maruz kaldığı cezaların bugün dile getirilmesi gerçekten yalnızca zor değil hatta batıl bir abesle iştigaldir. Bunu gerçekten hak ettiği bir şekilde vasıflandırmak ancak bütün bunları kendi şahsında deneyebilmiş olmayı gerektirir.
4. Şimdi de size dördüncü bir taç’tan bahsedeyim mi? Acaba bu tacın ne için olmasını ümit edersiniz? O bizim vatanımızda idareyi yüklendi. Ve eğer yalnızca elli kişinin idaresi zor oluyorsa, sayıları iki yüz bini aşan insanların idaresini yüklenenlerin mutlaka süslenmeleri gereken fazilet ve hikmet nedir? Kısaca diyoruz ki, nasıl ki askeri düzende, adedi en çok olan krallık muhafız alayı en parlak ve sivrilmiş komutanlara teslim edilirse, aynı şekilde en büyük ve en kalabalık şehirlerin siyaseti ve idaresi de en hikmetli ve en güçlü kişilere teslim edilir. Buna şunu ekleyebiliriz, Allah’ın Antakya şehrine karşı özel bir inayeti vardır ve bunu daha önceki tedbirinde bizlere işaret etmişti. Çünkü Petrus’u dünya’ya baş olarak atadı ve ona göklerin anahtarlarını ve bütün kiliselerin idaresini verdi ve onu burada aramızda uzun zaman kalmakla görevli kıldı. Çünkü kutsal şehrimiz Allah’ın nazarında dünyanın geri kalan kısmına eşitti. Petrus’u zikrettiğim için de, İgnatyos’a havarilerin emiri olan Petrus’un halifesi olmak yüceliğinin tacı, beşinci taç olarak giydirildi. Zira eğer siz temelden bir taş kaldırırsanız, binanın zayıflamaması veya tamamen yıkılmaması için mutlaka onun yerine aynı büyüklükte ve aynı kuvvette bir taşı koymalısınız. Aynı şekilde Petrus kilisemizden uzaklaşmak zorunda kalınca kutsal ruhun nimeti hak edişte ona eşit bir yol göstericiyi bize ihsan etti ki, onun yerine gelenin zayıflığı nedeniyle bina sağlamlığından bir şey kaybetmesin. O halde aziz şehidimiz için beş taç sıraladık. Birincisi işgal ettiği makamın ehemmiyeti, ikincisi onu bu göreve yükseltenlerin kadri, üçüncüsü çağının önüne çıkardığı zorluklar, dördüncüsü idaresini yüklendiği şehir ve beşincisi de kendisinden sonra bu şehrin episkoposluğunu idare etmeyi ona yükleyen büyük şahsın faziletleri. Bu taçlara birçoklarını daha ilave etmek isterdim ama bütün vaktimizi İgnatyos’un episkoposluğu ile meşgul etmek istemiyorum. Geriye onun şehit edilişine bakmamız kalıyor. Burada onun yüce mücadelelerine geçiyorum. Kiliseler üzerine büyük bir savaş kol geziyordu. O dönemde bütün yeryüzü en çirkin zulümlere kurban verdi. Ve bütün müminler genel yerlerden kovuldular ve hiçbir suçları yoktu. Ama onlar yüzlerini saçma ve boş aldatmalardan çevirdiler ve iman yolunda yürüdüler. İblislerin hurafelerini reddedip Allah’a tam bir inançla bağlanıp Biricik Oğluna tapındılar. Dinin bu gayret sahibi kişileri hak ettikleri şekilde ödüllendirmesi, sevinci ve övgü yüceltmelerini arttırması gerekir. Bu aynı din için imanı sahiplenen o kahramanlar ve özellikle de kilise reisleri binlerce darbe, tenkil ve işkence türleri ile cezalandırılıyordu. Çünkü hile ve kötülük dolu olan şeytan, kilise çobanlarını dağıtmasının sonuçta onların sürülerinin dağıtılmasını kolaylaştıracağı ümidindeydi.
Ama kötülerin amaçlarını rezil eden, şeytana kilise idaresini insanların değil, imanlıların bütün kiliselerdeki durumunu yönetenin, önderlerin işkencelere maruz kalmasına izin verenin Allah olduğunu ve hatta onların ölümlerinin dini söndürmeye yeteceği ve İncil’in yayılmasını zayıflatacağı konusundaki tanıklıklarda, bu dinin ülkesini genişlettiği ve bu din hizmetkarlarıyla birlikte bu inanç sisteminin beşeri bir öğreti değil gökten fışkıran bir kaynak olduğunu ve bütün kiliselere Allah’ın hakim olduğunu ve yüce Allah’a karşı savaşanlar için zafer sancağının dikilmesinin mümkün olmadığını gerçek bir şekilde öğretmekten başka bir şey yapmamıştır. İkinci yalan da şeytanı ilk yalanından döndürmeyen aldatıcılığı da kilise başkanlarının kanlarının, yönettikleri kiliselerde akmasını istemediği, onları uzak yerlere taşıyıp oralarda her kötülüğü onlara mübah gördüğü ve onların en çok ihtiyaç duydukları yaşam şartlarını ellerinden alarak azim ve kararlılıklarını zayıflatacağı ve uzun yolculukların onları yoracağı düşüncesiyle kendi kendini aldatmasıydı. Antakya ve Roma arasındaki uzak mesafe nedeniyle onu buna mecbur etmekle Aziz İgnatyos’a da aynı şekilde muamele etmiştir. İşte bu hilekar yolculuğun ağır ve ızdıraplı meşakkatleriyle Aziz İgnatyos’un direncini kıracağını ümit ediyordu. Ama bu yolculukta İsa Mesih’e refakat eden bu azizin daha çok çelikleştiğinin farkında değildi. Kiliseleri imanda güçlendirdi ve bununla da kendi nefsinin gücünü göstermiş oldu. Bu saygın ve savaşçı kahramanı selamlamak için bütün şehirler her taraftan onun yoluna akın ediyordu. Ona her türlü geçim malzemelerini sunuyor, dua ve imanlarıyla ona yardım ediyorlardı. Ve bu şehidin hristiyanlık şevki ile göksel egemenliğe davetli olarak ölüme gittiğini görmekle büyük bir teselli hissediyorlardı. Yolculuğu ile hareketliliğinin ateşi ve yüzünün tatlılığı bu şehir halklarına onun ölüme değil yaşama, göksel hayata gitmekte olduğunu öğretti. Söylemleri ve yaptıkları halkları bilinçlendirdi. Öyle ki Pavlus konusunda Yahudilere olan, yani hristiyanlığın lideri Pavlus’u kelepçelerle ölüme gönderdiklerinde onun ve öğretisinin yok olacağı kanısındaydılar. Aynı şey daha şiddetli bir olgu ile İgnatyos’a zulmedenlerin başına geldi. Çünkü İgnatyos yalnız Roma halkına değil bütün geçtiği şehirler için mucizevi bir önder oldu. Halka, fani hayata bir ağırlık vermemeyi, görünen durumlara değer vermemeyi yalnızca gelecek olan iyilikler konusunda rahat olmayı öğretti. Gözlerini korkusuzca göklere kaldırmalarını ve bu yaşam ile onun meşakkatlerinden ve daha beterinden korkmamayı öğretti. Bu ve benzeri nasihatleri geçtiği bütün şehirlerin halkına gayretle anlattı. Doğudan çıkıp batıya doğru yol alan ve bizleri aydınlatan yıldızdan daha fazla ışınlar yayan bir güneşe benzerdi. Çünkü bu yıldız görünen ışınlar veriyordu. Oysa İgnatyos ruhani bir nur ile aydınlatan ve ruhları paklayan bir şekilde dünyaya doğdu. Güneş batıya doğru indikçe kaybolur ve dünyayı karanlıkta bırakır. Ama İgnatyos aynı yere olan gidişiyle yolundaki herkesi ısıttı ve aydınlattı. Roma’ya girince bu putperest şehre hristiyanlık felsefesini öğretti. Ve Allah da onun son günlerinin burada olmasını istedi ki ölümü bütün Romalılar için misal olsun. Allah’ın nimetiyle imanda güçlü olan sizlerin ikna olmanız için ispatlara delillere ihtiyacınız yok. Ama küfrün aldatıcılığına batmış olan Romalıların çok yardımlara ihtiyacı vardı. Petrus ve Pavlus ve onlardan sonra da İgnatyos Roma’da kurban edildi. Ya putlara sunulan kurbanların kanlarının kirliliğine bulanan Roma’yı bu kirlilikten kanlarıyla temizlemek ya da, haça gerilmiş olan İsa Mesih’in dirilişine eylemsel deliller sunmak için bunlar yapıldı. Zira Romalılar İsa Mesih’e olan aidiyetlerine ve onu göklerde göreceklerine inanmasalardı şimdiki hayata bir nefse saygı duyarak hakaret etmediklerini hissederler. Evet boğazlanmış olan İsa Mesih’in dirilişine bizim için en kuvvetli delil, onun ölümünden sonra kudretini gösterip yaşamakta olanları vatanları, evlerini, dostlarını, yakınlarını ve hayatlarını onun adını itiraf etme yolunda feda etmeye, kırbaçlanmayı meşakkatlere karşı mücadeleyi, dövülmeyi ve ölümü dünya zevklerine tercih etmeye ikna etti. Bu kudretin mucizeleri mezarında ölü olarak yatan bir insanın yapacağı şeyler değildir. Aksine bunlar, bir daha ölmemek üzere dirilen bir ilahın eylemleridir. Neden? İsa Mesih dünyada iken resuller onunla birlikte olmanın yararını görüyorlardı. Ve haç üzerindeki ızdırapları başlayıncaya kadar ondan hiç ayrılmadılar. Fakat ölümünden sonra yalnız Petrus ve Pavlus değil, İsa’yı hiç görmeyen ve onunla birlikte bulunmayan İgnatyos ile bütün havariler onun sevgisi uğruna olan mücadelelerinin açık delillerini ortaya koymuşlardır. Onun için hayatlarını feda ettiler. Bu hayal edilebilir mi?
5. Romalıların fiili olarak öğrenmeleri için Allah, İgnatyos’un günlerinin Roma’da son bulmasını istedi. Onun ölümü size sunduğum hakikatin delilidir. Sözün doğrusu, onun ölümüne şehrin surları dışında veya bir hapiste veya şehirden uzak bir yerde karar verilmedi. Şehitlik acılarına, oyun arenasında bütün halkın gözü önünde vahşi hayvanlarca nasıl parçalandığının seyredilmesi şeklinde katlandı. Bu şekilde öldü. Ve bütün şahit olanlar huzurunda karşılaştığı tehlikelerle şeytana karşı olan bu zaferinin bayrağını yükseltmesiyle de hepsi onun bu verdiği savaşın da onun gibi olmak için sevinç duydular. Çünkü ölümü kolaylaştırdığı o cesaretiyle hepsini dehşete ve galeyana boğdu. Vahşi hayvanlara, bu hayattan kopup ayrılacakmış gibi değil, aksine ruhanilikte daha üstün bir hayata davet edilmiş gibi mütevazi ve huzur içinde olan bir gözle bakıyordu. Bunu bize gösteren neydi? Bize bunu, ölümünden önce nasıl bir şekilde öldürüleceğini öğrendiği zaman söylemiş olduğu sözler gösteriyor. Şöyle dedi: Öyleyse vahşi ve parçalayıcı hayvanlarla mutlu olacağım. Bu sözler sevdikleri uğruna acılar çekmeyi sevinçle kabullenenlerin halidir. Onlar uğruna ne zaman belalar ve zorluklara katlanırlarsa gayelerine eriştiklerine olan inançları artar. Aziz şehidimizin başına gelen de budur. Resullerin yalnız ölümlerine değil onların bu konudaki arzu ve kıskançlıklarına da ateşli bir şevkle alevleniyordu. Onların kırbaçlanarak yargı meclislerinden çıktıklarını biliyordu. Ölürken, öğretmenleri gibi coşkuyla ölmeye cesaretle hazırlanıyordu. Onun için şöyle dedi: Vahşi ve parçalayıcı hayvanlarla mutluluğa kavuşacağım. Ve o vahşi hayvanların dişleri ona zalimlerin dillerinden daha latif geliyordu. O diller ki onu cehennem ateşine düşürmeyi istiyordu. Ama vahşi hayvanların dişleri ise onu göklerin sahibi eyleyecekti. Roma’da hayatını bitirince daha doğrusu Roma’da göksel egemenliğe kavuşunca bu şehre, mücadelelerin ödülü olarak şehitlik tacı ile geri döndü. Onu birçok şehirlere dağıttıktan sonra tekrar bu şehre iade etmek ilahi inayetin gayesiydi. Roma onun iman yolunda akıtılmış olan kanını karşıladı, sizlerde onun cesedinden geriye kalan ve korunmuş olan değerli artıklarını burada saygıyla anıyorsunuz. Geçmişte onun episkoposluğundan burada sizler yararlandınız, Romalılar da ülkelerinde şehit edilişiyle ondan yararlandılar. Mücadelesini, zaferini ve ödül tacı kazandığını gördüler ve sizler de şimdi onu sonsuza kadar koruyorsunuz. Ve onun sizlerden kısa bir süre soyutlayan Allah onu sizlere yüceliğin örtüsüyle gölgelenmiş olarak iade etti. Ve birinden borç para alan birisinin bu borcunu faiziyle birlikte sahibine iade etmesi gibi, Allah’ta aynı şeyi yaptı ve onu sizlerden bir süreliğine aldıktan sonra ruhsal bir define olarak Roma’ya daha parıldayan ve daha da büyük bir şekilde iade etti. Onu bir episkopos olarak gönderdiniz ve bir şehit olarak karşıladınız. Onu güvenle çevrelenmiş olarak gönderdiniz ve birçok taçlarla ödüllendirilmiş olarak karşıladınız ve onu yalnız siz değil, onun güzergahı üzerindeki bütün şehirler bu şekilde karşıladı. Onun kutsal beşeri cesedinden kalan artıkları nasıl bir şefkat duygularıyla karşıladıklarını tahmin ediyorsunuz? Nasıl bir sevinçti onların sevinci? Nasıl bir coşkuydu? Zaferinin taçlarıyla süslenmiş olan bu kahramanı hangi sevinç nidalarıyla selamladılar? Nasıl ki değerli bir yarışçı rakiplerini yener ve meydandan mutlulukla ayrılır ve seyirciler onu taşkınlıklarıyla omuzlarında ayakları yere değmeden taşırlar ve ona övgüler sunmada yarışa girerler, aynı şekilde Roma’dan Antakya’ya kadar olan bütün şehirler bu mutlu büyük alimimizi halkının omuzlarında, alnında zafer tacıyla süslenmiş olarak bizlere iade etti. Ve herkes onu övgülere boğdu. Ve savaşlardaki en yüce yargıca şükürler sunarak şeytanı aşağıladılar. Çünkü şeytanın hileleri onu sarmıştı ama şehidin ayakları altına kurduğu tuzağa kendisi düştü. Ve o zaman şehit episkoposumuz geçmiş olduğu ve onlara kurtuluş öğretisini verdiği şehirleri mutluluğa ortak eyledi. Ve o zamandan şu ana kadar Antakya şehrine zenginlik verdi. Çünkü muazzam ve her gün ondan yararlanılan bir hazineye benzedi. Ve hala onu sahiplenenlere en güzel zenginliği vermeye devam ediyor. Bu şekilde Aziz İgnatyos ona gelenleri reddetmiyor, onları bereketlere boğmakla kalmıyor, onları güven, cesaret ve yüksek moralle dolduruyor. Bugün ona yalnız sığınmakla yetinmeyelim, ruhani meyveleri onun vasıtasıyla toplamak için her gün ona gelelim. Hangi insan, evet hangi insan ona imanla yaklaşırsa mutlaka en büyük faydalara nail olacaktır. Çünkü azizlerin yalnız cesetleri değil mezarları da ruhsal nimetlerle doludur. Peygamber Elişa’nın esvabına bir ölünün dokunması ölümün bağlarını koparıp diriltiyordu. Nimetin daha çok bol olduğu ve kutsal ruh inayetlerinin etkisinin çok daha belirgin olduğu daha münasip bir sebep vardır şimdi. Her kim azizlerin mezarlarına dokunursa mutlaka daha çok güç kazanacaktır. Rab bize onların yaralarında ateşlenen kıskançlık ruhunu bizlerin içimize üflemek için onların cesetlerinin değerli artıklarını korumuştur. Bizlere acı veren belalarda teselli bulmak ve sığınacak bir liman olarak onları bize sundu. İşte böyle siz ey zorlukların ve hastalıkların, acıların ve zulümlerin hedefi olanlar veya günahın dalgalarında batmış olanlar bu artıklara imanla yaklaşınız, üzerinizdeki bütün yükler kaldırılır, rahat ve huzur içinde ayrılırsınız. Ruh ve vicdan, bir alim liderin cesedinin artıklarına yalnızca bir bakışla hafifler ve canlanır. Daha doğrusu yalnızca dertliler değil, huzur içinde olan alçakgönüllüler, mutluluğun yüceliğinde ve güçlü olanlar veya Allah’a sonsuz güven duyanlar da, bu aziz şehidimizin mezarına yaklaşmaktan ümit edilen yararların büyüklüğünü küçümseyip hakir görmesinler. Yalnız başına bu bakış ve yaklaşım, onlara arta kalan iyiliklerin bekasını gerçekleştirir. Çünkü ona yüce faziletleri anımsatır. Ve bununla onu mutedil olmaya ve şahsi hak ettikleri ile başarıları veya iyilik eylemleriyle övünmemeye sevk eder. Hal böyleyken mutluluk içinde olup da yaşadıkları dünya refahı ve bolluğunun beğenisi içinde olmadıklarını iddia edenlerin ki fayda olmayıp fayda azlığıdır. Bütün fayda onların bu hallerini doğru ve olgun bir şekilde nasıl sağlamlaştıracaklarını bilmeleridir. O halde burada herkese yararlı bir hazine vardır. Burada ezilmişlerin bu hallerinden kurtuluş bulacağı, mutlularında saadetlerini sürekli kılacak, hastaların sağlığa kavuşacağı, sağlıklı olanlarında hastalığı onlardan uzak tutacak kolay ve latif bir sığınak vardır. Bu fikirler aklımızı karıştırırsa da, bu mezarı dünyevi zevklerden ve her tür beğeni ve sevinçten üstün tutalım ki, ondan zenginliğe nail olabilelim. Azizlerin eriştiği saadet merkezine çıkalım. Saadetin merkezine ulaşalım dedim, bu azizlerin şefaatleri ve her zaman Baba ve Kutsal Ruh’la yüceltilen Rabbimiz İsa Mesih’in nimet ve iyilikleriyle bu merkeze ulaşalım. Şimdi her zaman ve ebediyen. Amin.
Rum Ortodoks Metropolitliği – Halep
El – Bişara Manastırı
Halep – 2008
Türkçe çevi Peder İspir TEYMUR
Mersin Ortodoks Kilisesi Ruhani Reisi 2009