/ Azizlerimizin hayat hikayeleri / 12 Temmuz Aziz Paisios’un biografisi

12 Temmuz Aziz Paisios’un biografisi

Aziz Paisios’un biografisi

Aziz Paisios’un biografisi

RAHİP PAİSİOS

AYNAROZ KEŞİŞİ (1924-1994)

Aynaroz’da, hayatının çoğunu münzevi bir hayat sürerek geçirdi. Tanrι’nın ta kendisi, ona birçok yetenek vermişti. Tedavi istidadına sahipti (çeşitli hastalıklardan birçok kişiyi tedavi etmişti, kanserden, doğuştan felçli vb.). Cinlere karşı istidadı vardı (yaşarken dahi, birçok kişiden cin çıkardı). Geleceği önceden görme istidadına da sahipti (birçok kişiye, istikbalde şahsî bazda başlarına gelecek olan olayları önceden söylemiştir. Bundan başka da, gelecekte olacak olan olayları da önceden bilmiştir). Basiret sahibiydi (her insanın kalbini, insanın kendisinden de daha derin ve daha iyi bilebiliyordu. Onun için de o kişiye, doğru biçimde nasihatte bulunabiliyor ve herkes de işitilmesi gerekeni ondan işitiyordu). Ruhî olayları ayırt etme istidadına sahipti (ruhî bir olayın, ilâhî mi yoksa insanı sürükleyip aldatmak isteyen şeytanî mi olduğunu tam olarak ayırt edebiliyordu). Basiret sahibiydi, her hâlükârda Tanrι’nın ne istediğini bilir ve bunu açığa çıkarmanın gerekip gerekmediğini biliyordu. Her defasında, hangisinin doğru ve iyi olduğunu biliyordu. Manevî olmayan konular için bile bu böyleydi. Örneğin, bir defasında, doktor olan üniversite hocasının biri, hastaneye alınması gereken bir makinenin iki tipinden hangisini alması gerektiğini düşünüyordu. Karar veremiyordu. Gidip ona sordu. Rahip ona cevap verdi. Bu tipi alasın, çünkü o, bu işi yapıyor, onu şu durumda kullanabilirsin, böyle çalışıyor ve o, şu ve bu durumlarda kullanılabilir. Yani, ilkokulu bitirmediği halde, ona sanki bir uzman bilim adamı ve de teknisyen gibi konuştu! Eğer bu ilâhî bir aydınlanma değilse daha nedir?

Teolojik bir yeteneğe de sahipti. Meryem ana, melekler ve azizlerle olan birçok manevî tecrübeleriyle ve dahi Kutsal Ruh’un görme gücüyle, ki bu sadece bir defa değil de birçok defa olan bir şey, gerçekten teolog olmuş ve Tanrι’nın dinsel sırlarını derinden biliyordu. Bir defasında, bir üniversite ilâhiyat hocası, birçok insana hayranlıkla şu olayı anlatıyordu: Şu kadar yılda, üniversitede on tane teolojik konu-tereddüt toplamış ve ne kadar da çaba göstermişsem de, onların cevaplarını-çözümünü bulamamıştım. Bu zor ve çözümsüz soruların hepsini toplayıp Rahip Paisios’a sormağa gittim. Yarım saat içinde, bütün konuları aydınlığa kavuşturmuştu-çözmüştü!…

Eğer Rahip Paisios’un yeteneklerini ve gücünü saymağa kalkışacak olursak, bunun sonunu bulamayacağız. Bunun mübalağa olduğunu sanmayınız. Hayır, o bir gerçektir. Rahip Paisios’u bu kadar yetenekle süsleyip donatan ve ona şeref veren Tanrι’dır. Tanrι’nın armağanları da, Tanrι’nın kendisi de olduğu gibi, sonsuz ve sınırsızdırlar.

Rahip Paisios’un istidatlarından en çok benim ilgimi çeken şey de, ondaki sevgi ve onun sevgisi idi. Bir sevgi ki sınırı olmayan, tereddütsüz, tam bir fedakârlıkla. Bir sevgi ki ateş gibi, tatlı, sınırsız bir gücü olan ve ilâhî. Bir sevgi ki içinden dışarıya doğru fışkıran, ayırım gözetmeksizin, iyileri ve kötüleri aynı sıcaklıkla kucaklayan, arkadaşlarını ve düşmanlarını, tanıdıklarını ve tanımadık yabancıları da, lâyık olanları ve lâyık olmayanları, ortodoksları ve ortodoks olmayanları, insanları, hayvanları ve bitkileri, ama her şeyden önce de Tanrι’yı. Bu bir insanî sevgi değildi. Böyle bir sevgiyi, ancak Kutsal Ruh, bir insan kalbine yerleştirebilir. İnsanların «sevgileri» o kadar küçük ve çıkara dayalıdırlar ki, o kadar geçici ve değişkendirler ki, o kadar egoist ve baskıcıdırlar ki, çok kolay bir şekilde antipatiye dönüşebilirler, ki, onları Rahip Paisios’un sevgisiyle karşılaştırmak ayıp ve haksızlıktır.

Rahip Paisios’un bu istidadı ve bu sevgisi insanları onun yanında topluyordu. Günde yüzlerce insan onu hücresinde ziyarete gidiyordu. Bir bitmez tükenmez git gel oluyordu. Rahip, insanların acılarını, iç sıkıntılarını ve problemlerini topluyor ve geriye de çözüm, sevinç ve barış veriyordu. Ne zaman ve nerede lâzım olur ve gerekiyorsa, kendisi ve Tanrι da biliyordu, mucizevî bir şekilde, ilâhi bir kuvvetle müdahale ediyor ve çözümsüz olanları çözüme kavuşturuyordu.

Rahip Paisios ile ilgili akıl almaz hatıralarını isim belirterek ve yazılı olarak sunan yüzlerce insan mevcuttur. İlgili kitaplar basılmışlardırlar. Ancak, konuşmayanlar, Rahip Paisios’un ustalıkla saklamasını bildiği vakalar çok daha fazladırlar. Rahip Paisios Tanrι tarafından insanlara verilen bir armağandı.

Rahip Paisios’un ünü Yunanistan sınırlarını aşmıştı. Onu görmek ve ondan tavsiye almak için, dünyanın her yerinden, Avustralya’dan, A.B.D.’en, Kanada’dan, Almanya’dan, Rusya’dan, Romanya’dan, Fransa’dan ve Afrika’dan insanlar gelirlerdi. Onun ünü dünya çapındaydı. Bütün bunlar da, yaşadığı müddet içerinde, herhangi bir radyo, bir gazete, bir televizyon, bir toplu iletişim aracı ve artık her neyse, onun adını kullanmamıştı. Bunlar, sadece, kilisede hizmet edenlerin kötü taraflarını meydana çıkarıyorlar. İyi şeyleri, şahane olanları, Kutsal olanları, eğer onlara iftira atamazlarsa, işte o vakit de onları hiç sayarlar ve susma hapishanesine mahkûm ederler. Fakat, insanların yöntemleri varsa, Tanrι’nın da vardır. Bütün bu ünü, onun yardımları ve mucizeleri karşısında şaşkınlığa uğrayanlar tarafından, ağızdan ağza yayıldı. Rahip Paisios’u Tanrι’nın ta kendisi gün yüzüne çıkardı.

Onu gelip de görme imkânına sahip olmayan kadın ve yataktan kalkamaz durumda olan hastaları görmek için Aynaroz’dan dışarı çıktığında, onun hayır duasını almak için binlerce kişi ondan geçiyorlardı. Yolun kenarlarında park etmiş olan arabalar kilometreyi geçiyorlardı. Selanik’in Suroti köyündeki Aziz Yuhanna Teolog rahibe manastırına sürekli araba gelip gitmekte idiler. Binlerce insan ondan faydalanmışlardır.

Ona gönderilen mektuplar da binlercedirler. «… ya psikolojik problemler, ya kanser, ya dağılmış aile… Problemler, bu üçten biriydi… Bugün, insanları bu problemler rahatsız ediyorlar… Bunları yazıyorlar». Acı, Rahip Paisios’a, ya insanların kendileri tarafından, veya da mektuplar aracılığıyla kendisine doğru akıyordu. O da, onu özveriyle ve isteyerek yükleniyordu. Diğerinin acısını kendi acısı haline getiriyordu. Çünkü o diğerini, seviyordu. Diğerleri acı çekerlerken, onun katılmadan uzakta durmasını kendisi istemezdi. İmkân olduğunda, başkasını o acıdan kurtarmak için, diğerinin acısını kendisi yüklenirdi.

Rahip Paisios, diğerlerini tedavi ettiği halde, Tanrι’nın kendisini tedavi etmesi için dua etmezdi. Hastalıklara sabretmek istiyordu. Şakadan olarak, «İhtiyarlığımız için birkaç manevî akçe çıkaralım», diyordu. Askerlik döneminden beri soğuk algınlığına sahipti. Ayaklarının kesilmesini kıl payı kurtardı ve ayak tabanları da ağrıyordu. «Sanki çivi üstüne basıyormuşum gibidirler. Onun için de, ağırlığımı, bir ökçelere, bir parmaklara ve bir de yanlara veriyorum», güler yüzlü davranışıyla bana demişti. Ancak kilisedeki sandalyelere oturmayı düşünmezdi. Tüm gece süren ibadeti ayakça yapardı. Mücadele ruhunu gençlere de bu şekilde öğretiyordu.

Rahip Paisios’un birçok hastalığı vardı. Bunların hepsine, mücadele ruhuyla da yiğitçe karşı koyup sabreder, acıyı hiçe alır ve acıyla alay ederdi!!…

Zamanın birinde bel fıtığı olmuş, doktora gitmeyi reddedip karnına birtakım bezler bağlıyordu. Ben üzülüyor ve onun doktora gitmesine yalvarıyordum. O vakit, hastalığı hakkında, onu öyle bir hafife alır bir yolla bana anlatmağa kalktı ki, ben de sonunda gülmeğe başladım.

Sonunda, ihtiyarlığında kansere yakalandı. Ben ve daha birçok başka kişiler, Rahip Paisios, diğer insanları hafifletmek için, o hastalığı Tanrι’dan kendisinin istediğine inanıyoruz. Bana demişti: «Bir hastanın iyileşmesi için Tanrι’ya dua ettiğin vakit, öyle bir tavırla dua etmen gerekir ki, Tanrι’ya demen lâzım, “ondan hastalığı al ve onu bana ver”, veya da hiç olmazsa, “ona yardımcı olabilmek için, o hastalığın bir kısmını bana ver”. Güzel Tanrι, bizim zayıflığımızı görür, o hastayı iyileştirir ve bize de hiçbir şey vermez… fakat bazen de veriyor… bizim kaldırabileceğimizi gördüğünde… Ancak, duamızın işitilebilmesi için, böyle bir tavır takınmamız gerek…».

Bu şekil bir tavır fedakârlıktır. Rahip Paisios’ta da fazlasıyla mevcuttur. Onu ziyaret eden binlerce insanın hastalığını ve acısını sevinçle alıyordu. Onun hayatı, hemcinsi için kurban olmaktı.

Kendi hastalıkları hakkında konuşmuyordu. Bizi üzmemesi için onları saklıyor, veya da, eğer biz onları fark etmiş olup kendisi de onları saklayamazsa, o vakit de, sanki önemsiz bir şeymiş gibi gösteriyordu. Kanserle de böyle yaptı. Ta ki kanlar ve bayılmalar başlayana kadar.

Onun hasta olduğunu hepimiz anlıyorduk. Doktora gitmesi için kendisine yalvarıyorduk, ancak o gitmiyordu. Eh, öğrenildiği zaman, doktorlar onu muayene etmelerine izin vermesi için, kendileri Aynaroz’a gelmeye başladılar. Bir defasında, Atina’dan, üniversite hocası olan bir patolog geldi, sadece ve sadece Rahip Paisios için. Doktoru, Rahip Paisios’un hücresine ben götürdüm. Sonuç olarak o dahi başaramadı. Birçok doktorlar geldiler, ancak sonuç alamadılar.

Sonunda da, tıbbî yardım kabul etmesi için, kilise büyüklerinden bazı kişiler ona baskı yapmaya başladılar. Söylendiğine göre, Patriğin kendisi dahi onun muayene edilmesi için doktora gitmesini istemiş.

Bir doktor, münevver bir kişi, Rahip Paisios’un hassasiyetini anlayan biri, kendisine, fakir bir çiftçiden daha fazla bir itina göstermeyeceğini söyledi. Benim düşüncem diyor ki, Rahip Paisios’un hassasiyeti, en fakir bir insana yapılan tedaviden daha fazlasını kendisine yapılmasını kabul etmeyecek. Bunu haksızlık olarak görüyordu. Bugünün insanları olarak, katı yürekliliğimize bir örnek olması açısından bir haksızlıktır. Biz ve bizimkiler, en iyi doktorlara ve en iyi hastanelere gideceğiz, ama zavallı fakirler, bir hastanenin katlanır toplanır yatağında bir koridora atılacaklar. Diğer daha fakir ülkelerde de bebekler ateş düşürücü ilâç olmamasından dolayı ölüyorlar. Haksızlık, günahkâr insanın sapık psikolojik dünyası, bugün dünyanın her yerinde mevcut… Fakat ilâhî adalet, işleri yerli yerine koyması için sabırla beklemektedir. Amin.

Sonunda, Rahip Paisios kanser ameliyatı oldu. Düşüncem diyor ki, kendi arzusu hilâfına olarak itaatten ötürü yapmıştır.

 

 

12 Temmuz Aziz Paisios’un biografisi