Büyük Azize Ekaterina’yı anma günü vaazı
(Anma günü 25 kasımda)
25 Kasımda Ortodoks Kilisesi tarafından anılan Büyük Şehit Azize Ekaterina, Doğu’da ya da Batı’da olsun, tüm hristiyan dünyasında bilinen en şöhretli kilise figürlerinen biridir. Hatta almış olduğu müthiş eğitim nedeniyle bazı Avrupa ülkelerinde “Eğitimcilerin koruyucusu” olarak onurlandırılır.
Hayat hikayesinin detayları biliniyor. Okulları ile meşhur olan Mısır Iskenderiyesi’nde I.S. 282 yılında asil bir aileden dünyaya geldi. O döneme uygun, muazzam, imrenilen bir eğitim aldı. Fiziksel ve ruhsal yetenekleri onu herkesçe istenen bir gelin adayı haline getirdi. Ne var ki kendisi vaftiz olduktan sonra mücizevi bir şekilde “Mesih’in gelini” olarak yaşamayı tercih ediyordu.
Hristiyanların zülmedildiği bir dönemde Mesih’e imanını ve sadakatini cesaretle açıkça bildiriyordu. Mısır’ın en yüksek rütbeli yöneticisi olan Maksiminos, İskenderiye’nın tüm felsefecilerini bir araya getirerek azize ile diyaloga girip onu susturmaya çalıştı. Lakin genç Ekaterina antik çağın bilgelerin, bilim adamlarının, şairlerin ve felsefecilerin argümanlarını kullanarak putların var olan tanrılara işaret etmediklerini, “O’nun aracılığıyla her şeyin yaratıldığı” Tek Gerçek Tanrı’nın İsa Mesih olduğunu açıkça gösterdi.
Bunun ardından Azizeye karşı işkence uygulandı. Çok sayıda insanı Mesih’e kavuşturan imanı gözler önüne serildi. Maksiminos’un eşi, İskenderiye’nin komutanı Porfirion ve onunla birlikte olan 200 asker bile Mesih’e inandılar. Maksiminos o kadar öfkelendi ki eşinin ve onunla birlikte iman eden herkesin kılıçtan geçirilmesini emretti.
İşkencelere karşı Azizenin imanını ve sabrını gören bir sürü insan hristiyanlığı kabul ettiği için Maksiminos, Ekaterina’nın başının kesilmesini emretti. Böylece Büyük Şehit Ekaterina 305 yılında kutsal ruhunu Mesih’e teslim etmiş oldu.
Din şehidi olarak ömrünü yitiren Azize Ekaterina’yı Tanrı benzersiz bir şekilde şereflendirdi: Kutsal Naaşı Meleklerce alınıp Sina Dağı’nın tepesine nakledildi. Daha sonra, 6.y.y.’da o tepede bir Nur gözlemleyen Sina Dağı’ndaki Kutsal Manastır’ın keşişleri, Azizenin Kutsal Naaşını buldular ve Manastırlarına götürdüler. O andan itibaren o manastır, “Azize Katerina Kutsal Manastırı” olarak biliniyor.
Tüm detayları yazsak sayfalara sığmayan Azize Ekaterina’nın hayat öyküsünü incelediğimizde aşağıdaki dersleri çıkarabiliriz:
Erken Hristiyanlık döneminden bu yana sadece sıradan balıkçılar değil İsa Mesih’e yüksek tahsilli, felsefe okumuş entellektüel kişiler de iman etmişti. Toplumun sadece alt sınıflarından gelenler değil, Roma İmparatoluğunun her şehrinin yüksek sosyeteye ait asil insanları da. Bu da yalnızce Azize Ekaterina’nın döneminde gözlemlenen bir fenomen değil, Kilise Hayatının her döneminde, hatta günümüzde de yaşanan bir gerçektir.
Filozoflar ve her daldan bilim adamları, insan ruhunun her arayışını sadece Mesih’in tatmin edebileceğini, adaleti ve insanların barış içinde yaşayabilecekleri sağlam temelli bir toplumu yalnız O’nun oluşturabileceğini açıkça ilan etmişlerdir.
Dolayısıyla, güya Kilisenin, çağdaş medeniyetin ve ilmin verilerine ayak uyduramayan, sıradan, eğitim görmemiş ve cahil insanlara uygun olduğunu iddia edenlere, Mesih’e ve Kilisesine karşı yalanlarıyla savaş açanlara kulak asmamalıyız.
Ayrıca Tanrı’nın Oğlu olan İsa Mesih’in bize ifşa ettiği gerçekler sonsuz ve değişmezdir. Bunun garantisini Rabbimiz Kendi ağzıyla bize verdi: “Gök ve yer ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla ortadan kalkmayacaktır.” demiştir (Matta 24:35)
İskenderiye’nin putperest bilgelerinin tüm argümanları, geniş bir kültür ve bilimsel eğitim almakla bereber Kutsal İncil’i de derinlemesine okumaya ve kavramaya özen göstermiş olan 23 yaşındaki Ekaterina’nın, karşı konulamaz argümanları önünde çöktü.
Diğer insanları bilgilendirmek ve aydınlatmak amacıyla Kutsal Kitap’ı ve Kilisemizin doktrinsel ve ahlakî öğretilerini derinlemesine tanımak her hristiyanın borçudur. Elçi Petrus bu konuda bizi şöyle teşvik eder: “Mesih’i Rab olarak yüreklerinizde kutsayın. Sizdeki ümidin nedenini soran herkese uygun bir yanıt vermeye her zaman hazır olun.” der. (!.Petrus 3:15)
Ne yazık ki İncil’i bilmeyenler, heretikler ve Mesih’in düşmanları tarafından sapkın yollara sürüklenip Ortodoks İmanlarını yitirmiş, Bir Kutsal ve Evrensel Kilisemiz’den kopmuş olan hiristiyanlar da mevcut.
Nitekim, Kutsal Ruh’un aydınlatmasıyle Mukkades Kitabı ve imanımızın gerçeklerini derinlemesine okuyup incelemiş, açıkça herkese izah etmiş ve aldığı işkencelere rağmen sonuna kadar bu gerçekleri savunmuş olan Azize Ekaterini’yi hepimiz örnek alalım.
Yortunun Apolitikionunda yazıldığı gibi “tanrısızların söz ustası konuşmacılarını Ruh’un kılıcıyla mükemmel şekilde susturan” “Mesih’in çok ünlü gelini”; Örnek alma yolunda hepimizi güçlendirsin. Amin.