Büyük giriş
(3.4.2O22 )
İlahicilerce terennüm edilen Heruvim İlahisi ve Ruhbanın okuduğu dilek dualarıyla herkesin manevi hazırlığı tamamlanmış oluyor, öyle ki, daha evvelden hazırlanmış; Kutsal Tepsi ve Kutsal Kadeh’e yerleştirilmiş olan Kutsal Armağanlar, Büyük diye tanımladığımız Giriş’te, huşu dolu resmi bir alayla, Prothesis Sunağından Kutsal Sunak’a taşınsın.
Daha önce yazdığımız gibi, Küçük Giriş esnasında, Ruhban, yüzünü Kutsal İncil’in arkasına saklıyor: İsa sözünü vaaz etmeye geldi. (dolayısıyla İsa’nın sözü ön plana çıkarılıyor) Büyük Giriş’te ise Ruhban yüzünü sunulan Armağanların arkasına saklıyor: Mesih kendini kurban olarak sunmak için geliyor. Sırtında haçını yüklenmiş olarak tüm dünyanın yaşamı ve Kurtuluşu uğruna, (İsa’nın yanıbaşında çarmıha gerilen fakat yaptıkları için tövbe eden haydutun ruhunun kurtuluşu dahi) Kutsal ve hayat verici kanını akıtmak için Yeruşalim (Kudüs) kentinden Golgotha (Kafatası) Tepesi’ne çıkıyor. Biz de o haydutu aklımıza getirip cesaret alıyoruz ve sözlerini tekrarlıyoruz: ”Ey Rab, Kendi Egemenliğine girdiğinde beni an.” (Luka 23:42). Merhametli Rabbi’mizin ağzından vakti geldiğinde, -herbirimiz için ayrı olarak belirttiği zamanda- ”sen bugün benimle birlikte cennette olacaksın’‘ sözlerini iman ve umutla duymayı bekliyoruz. (Luka 23,43)
Bu yüzden Ruhban, Kutsal Armağanları elleriyle kaldırarak Kilise’nin içinden geçiyor ve haydutun niyazına uygun olarak tüm imanlıların namına yüksek sesle dua ediyor: “Rab Allah krallığında hepinizi hatırlasın, her zaman, şimdi ve dâima ve ebetler ebedince.” Cemaat ise bu niyazı ”Amin” diyerek içtenlikle kabul ediyor. Tüm cemaat Mesih İsa’nın Kurban olduğu tepeye kadar çıktığı yola mânen katılıyor. Hepimiz huşuyla eğiliyoruz ve tütsüler, ardından gelen yanan mumlar, Altı kanatlılar[1] ve ilahilerle, Kral İsa’yı öven görünmez Kutsal Melekleri örnek almaya çalışıyoruz.
Hepiniz, İlahi Liturji esnasında Kutsal Alay’ın Kilisenin orta yerinden geçtikten sonra Kutsal Bema’nın önüne vardığı anda, Kilise nizamına göre, Ruhbanın Kutsal Armağanları, Kutsal Sunak’ın üstüne huşu ve saygıyla yerleştirdiğini farketmişsinizdir. Aziz Pederlerimiz, Kutsal Tepsi’nin ve Kutsal Kadeh’in Kutsal Sunak’ın üstüne yerleştirilmesinin kurulmuş olan Son Akşam Yemeği Sofrasının temsili olarak yorumluyorlar. Ardından bu sofranın yerini Haç, Rab’bin Mezarı, Dirilişi ve Göğe Yükselişi alacaktır.
Ruhban, Rabbimiz’in mezarını temsil eden Kutsal Sunak’ın üstüne Kutsal Armağanları yerleştirirken Mesih’in Aramatyalı Yusuf tarafından defnini anıyor ve ilgili ilahiyi okuyor: ”Saygın Yusuf, Senin lekesiz (günahtan arınmış) bedenini Çarmıhtan indirerek temiz çarşafa sardı, hoş kokular sürdü ve yeni bir mezara defnetti.”
İstanbul Patriği Aziz Germanos, Kutsal Tepsi’nin Çarmıh’tan Mesih’in Bedenini kollarına alan Aramatyalı Yusuf ile Nikodimos’u, havanın (en büyük örtü) ise Yusuf’un İsa’nın cansız bedenini sardığı çarşafı temsil ettiğini zikrediyor. Tütsü de Nikodimos’un İsa’nın bedenine sürdüğü hoş kokuları simgeliyor.
Bu noktada bir açıklamada bulunalım: Kilise cemaatinin bazı fertleri, Büyük Giriş’te, bilgisizlikten dolayı Kutsal Armağanlar (Emanetler) Alayı önlerinden geçtiği anda, yere kapanarak secde ederler, çünkü Mesih İsa’nın Kutsal Bedeni’ne ve Kutsal Kanı’na secde ettiklerine inanıyorlar. Bu büyük bir yanlıştır. Büyük Oruç Dönemin’nin Çarşamba ve Cuma günlerinde icra edilen Önceden Takdis Edilmiş Sunular Litürji’sinin etkisi altında kaldıkları için bu hatayı işliyorlar. Anlaşıldığı gibi, Önceden Takdis Edilmiş Sunular Litürji’si ile yılın diğer dönemlerinde icra edilen Büyük Aziz Vasilius ve Aziz Chrysostomos’un (Altın Ağızlı Yuhanna’nın) İlahi Liturjisi’nin arasındaki farkı tanımıyorlar. Şimdi işlediğimiz İlahi Liturji’nin Büyük Girişi esnasında Kutsal Armağanların (Emanetlerin) henüz kurban olarak sunulmadıkları ve o anda Mesih’in Bedeni’ne ve Kanı’na dönüşmüş olmadıklarını aklımıza getirmeliyiz; bunun için sadece derin bir saygıyla eğilerek fahri tapınma sunuyoruz. Fakat Önceden Takdis Edilmiş Sunular Litürji’sinin Büyük Girişi’nde Kutsal Emenetler, önceki Pazar’dan beri tamamıyle hazır bir şekilde kurban edilmiş olarak Mesih İsa’nın Kutsal Bedeni’ne ve Kutsal Kanı’na dönüşmüştür ve aramızdan geçtikleri anda ise yere kapanarak korku ve saygıyla Rabbimiz ve Tanrımız’a secde ederiz. Bu sadece Önceden Takdis Edilmiş Sunular Litürji’sinin Büyük Girişi için geçerlidir.
Yıl boyunca icra edilen İlahi Litürjilerde sadece iki kez, alışılan Heruvim İlahisi’nin (Heruvimler’i sırlı bir şekilde temsil ederek ve hayat veren Üçleme’ye üç kutsallı ilâhîyi terennüm ederek, şimdi ömrün her kaygısını bir yana bırakalım ki, her varlığın kralını karşılayalım. O ki melek alaylarıyla görünmez bir şekilde çevrelenmektedir. Alliluia. Alliluia. Alliluia.) yerine Büyük Aziz Vasilius’un Ilahi Litürji’si icra edilen Kutsal Perşembe günü herkeşçe bilinen bu İlahinin okunduğunu bilmeniz gerektiğini faydalı olacağına inanıyorum: “Ey Allah’ın Oğlu, bugün sırlı sofrana beni paydaş eyle. Çünkü düşmanlarına bu sırrı asla söylemeyeceğim, ne de Yahûda gibi seni öperek ele vereceğim. Fakat o haydut gibi sana ikrâr ederim, “Ya Rab, krallığında beni hatırla”. Kutsal Cuma Günü ise herkesi derinden etkileyen aşağıdaki kadim İlahi ternnüm edilir ”Her canlı varlık sussun, korku ve dehşetle dursun ve dünyevi hiç birşey düşünmesin, çünkü Kralların Kralı ve hükmedilenlerin Hükümdarı kurban edilmeye ve müminlere gıda olarak sunulmaya geliyor. Meleklerin zümresi, tüm Yönetimler ve Hükümranlıklarla, çok gözlü Heruvimler, Altı Kanatlı Serafimler de yüzlerini kapatarak O’nun önünde yürüyor ve yüksek sesle şu ilahiyi terennüm ediyorlar: Aleluya, Aleluya, Aleluya.”
Rabbimiz’in ve Bedensiz Göksel Güçlerin mevcudiyetiyle Yeryüzünün Gökyüzüne dönüştüğüne göre, bu İlahi, tesirli bir şekilde, bizim dünyevi zaaflarımızdan kurtulmamız ve bunların hiçbirisiyle ilgilenmememiz, yücelere yükselmemiz ve yüreklerimize Mesih İsa’nın tahtını kurmamıza davet ediyor.
Büyük Girişle ilgili gereken bilgilerimizi tamamlamamız için, Kutsal Bema’ya Girişten sonra, ilahiciler geride kalan Heruvimlerin İlahisini okudukları esnada, Ruhbanın, önceden bahsettiğimiz gibi Yusuf’un Mesih’i Çarmıh’tan indirdikten sonra O’nun Kutsal Bedeni’ni sardığı Kutsal çarşafı temsil eden ”Hava” denen örtü (Kullanılan üç Kutsal örtünün en büyüğü) ile, Kutsal Armağanları örttüğünü hatırlamalıyız.
İlahi Litıurji’nin Yorumlanması
Pisidia Metropoliti Sotirios
[1] Eksapteriga/Altı Kanatlılar: Genelde uzun çubukların ucuna tutturulan metal disklerde taşınılan altı kanatlı melek tasvirleridir. Meleklerin altı kanatlı olmaları bizlere Rab’bin emirlerini ne denli çabuk yerine getirdiklerini ima eder. Kilise törenleri ve dinsel alaylarda kullanılırlar. Yeşeya Peygamberin tanıklığına göre “Serafimler etrafında duruyorlardı ve her birinin altı kanadı vardı; ikisiyle yüzlerini, ikisiyle ayaklarını örtüyor, öbür ikisiyle de uçuyorlardı…”. (Yeş.6:2-6).