En önemli buyruk
Bugün Ayinde okuduğumuz İncil pasajında, Mesih’i zor durumda bırakmak isteyen bir yasa uzmanı ona şu soruyu sorar: “Öğretmenim, Kutsal Yasa’da en önemli buyruk hangisi?” (Matta 22:36). Mesih’in yanıtı açık ve netti: “Tanrın olan Rab’bi bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün aklınla sev.” İşte ilk ve en önemli buyruk budur. İlkine benzeyen ikinci buyruk da şudur: “Komşunu kendin gibi sev. Kutsal Yasa’nın tümü ve peygamberlerin sözleri bu iki buyruğa dayanır” (Matta 22:37-40).
Sevgi, insanı sosyalleştiren ve onu diğer yaratıklardan ayıran ilk unsurdur. Eğer kişi sevmiyorsa o zaman benmerkezci bir kişiliğe bürünür ve duygular yerine onların yarattığı tutkuları beslemeye yönelik içgüdülere sahip olur.
Sevgi egemenlik kurar mı?
Ancak sevgi buyruğunu yerine getirmek hiç de kolay değildir. Günümüz dünyasında ve insan ilişkilerinde egemen olan “ben” yani bireysel çıkarcılık ve bencilliktir. Dolayısıyla, Tanrı ve insan arasındaki ilişki, fedakârlık içeren bir sevgi ilişkisi olmasına rağmen günümüz toplumlarında zenginlik ve gücün yarattığı kibir ve üstünlük kurma duygusu hâkimdir. Ayrıca, kişisel görüşlerimizin, dini inançlarımızın ve toplumsal-politik görüşlerimizin dayatılma eğilimini gösterir, bu da Hristiyan kültürümüzün değerlerinden değil, kişisel çıkarımızdan kaynaklanır. Bu nedenle, Tanrı’ya ve dolayısıyla komşumuza karşı ilgisizleşmiş ve – diyebiliriz ki – umursamaz hale gelmiş durumdayız. Tanrı, kendi içimizde bir varlık olarak kabul edilir ve komşumuz, sadece kişisel planlarımızı ve hırslarımızı tatmin eden kişidir. Kendi arzularımızı yerine getirdiği sürece yanımızda kalır.
Tanrı’nın sevgisi insanın mutluluğudur
Ancak sevgi Olan Tanrı tarafından yaratıldık. İçimizde birbirimizi sevmeye ve sevilmeye yönelik doğuştan gelen bir ihtiyaç var. Bu nedenle de bazen insanların “ben herkesi seviyorum ama hiç kimse beni sevmiyor” diyerek şikâyet ettiğini duyarız. Ancak bu şikâyette bulunduğumuzda, her şeyin üzerinde olan Tanrı’nın bizi sevdiğini anlamıyoruz. Tanrı’nın sevgisi insanın mutluluğudur. Hadi hayatımızda bazı anlarda aynı biçimde şikayet ettiğimizi göz önünde bulunduralım. Biz Tanrı’nın sevgisine yeteri kadar karşılık veriyor muyuz acaba? Tanrı’nın bize karşı gösterdiği sevgi şüphe götürmez bir gerçek ve hediye olarak sunulmuştur. Ama biz O’nu seviyor muyuz? Gündelik dualarımızda O’na şöyle diyebilir miyiz? “eğer insanlar bizi sevmiyorsa, bizi anlamıyorsa, zorluklarımızda yanımızda durmuyorsa, her şeye rağmen Sen varsın. Sen ki bizi seviyorsun, bizi yalnız ve korumasız bırakmayacaksın.”
Tükenmeyen sevginin kaynağı olarak Tanrı
Tanrı’nın bu sevgisini idrak ettiğimiz zaman tüm insanlığı sevebileceğiz. Bu Tanrı’nın sevgisi ve iyiliği konusundaki kesinlik, bize manevi bir neşe verir, ruhu ve zihni doldurur. Bugün İncil’de de belirtildiği gibi insanları hayatımızda bir armağan ve minnet olarak görürüz. Bu, Tanrı’ya sevgisi için teşekkür ettiğimiz, aynı zamanda insanlara de teşekkür ettiğimiz andır. Çünkü inasanlar aracılığıyla Tanrı’ya hizmet edebilir ve O’nu sevebiliriz.
Sevgili dostlarım, Tanrı tükenmeyen sevginin ve bağışlamanın kaynağıdır. Bu nimetlerini adil olanlara ya da olmayanlara, O’nu sevenlere ya da O’nu yaşamından uzaklaştıran herkese sunar. Bundan dolayı, Tanrı bizi sevdiği için sevgisine özgün ve özel bir şekilde karşılık vermeye çalışalım.
Haydi, ilk adımı biz atarak komşularımızı sevmek ve affetmek için çaba gösterelim ki, zaten sonrasında yaşadığımız toplumun içinde nasıl mutlu ve Mesih’in sevgisiyle dolu bir yaşam süreceğimizi anlayacağız.
Arhimandrit E. L. Foni Kiriou (Rab’bin Sesi) 5 no’lu broşüründen alıntılanarak tercüme edilmiştir.4 Şubat 2024
En önemli buyruk