Pendikost’tan sonra 10. Hafta vaazı
İsa, Görünümünün Değişmesi’nden sonra üç öğrencisiyle Tabor dağından indi ve çevrelerinde büyük kalabalık olan diğer öğrencilerini gördü. O zaman, İsa’ya, derdinden perişan olmuş bir adam yaklaştı ve ayaklarına kapanarak: «Ya Rab! … Oğlumun haline acı! Sarası var, çok acı çekiyor. Sık sık ateşe, suya düşüyor.» (Matta Kutsal İncili 17:15) dedi.
O zamanlarda yaygın olan inanca göre (ve muhtemelen hastanın babası da buna katılıyordu) Ay’ın belli fazlarının bazı insanlarda sara nöbetlerine sebep olduğu yönündeydi. Günümüzde bile hala buna inananlar var. Fakat bu bir yanılgıdır. Binlerce epilepsi hastasının katıldığı çok sayıda bilimsel ve tıbbi araştırma sonucunda Ay fazlarının nöbetlerle hiçbir bağlantısının olmadığını göstermiştir. Bu çıkarım çok daha önce, M.Ö. 5. yüzyılda «Tıbbın atası» Hipokrat tarafından yapılmıştı, sonra M.S. 4. Yüzyılda Aziz Altınağızlı Yuhanna da aynı çıkarıma varmıştı. Maalesef günümüzde bile, sadece geri kalmış ülkelerde değil, medeni toplumlarda da, epilepsi nöbetlerini tedavi etmek için sihirbazlara, büyücülere, şamanlara ve başka türlü ‘’hekimlere’’ giden insanlar var.
Ortodoks Hristiyanlar olarak biz, bu eziyet verici olgunun (hastalığın) iki temel sebebinin olduğunu bilmeliyiz. En yaygın sebep; insan vücudundaki, beyindeki fiziksel süreçlerin bozulması ve bilim, bu bozuklukları elinde olan bütün olanaklarla tedavi ediyor. Hastalığın diğer sebebi ise kötü ruhun etkisidir; Rab bunu bize gösterdi. Rab’be hastalıktan bitkin düşmüş çocuğu getirdiklerinde, çocuğa eziyet edenin kötü ruh olduğunu gördü. Ve hemen «İsa cini azarlayınca, cin çocuktan çıktı, çocuk o anda iyileşti.» (Matta Kutsal İncili 17:18).
Kutsal Kitap’tan, Rab’bimiz İsa Mesih’in insan suretinde dünyaya inmeden önce dünyayı şeytanın yönettiğini biliyoruz. Birçok insan cinliydi. Kötü ruhlar onların içine girip kendi buyruklarını yapmaları için zorluyorlardı. Kutsal İnciller cinler tarafından eziyet gören insanların örnekleriyle dolu. Ve bu da, Tanrı’nın Oğlu’nun insan olarak gelmesinin sebeplerinden bir tanesidir. Aziz Elçi ve İncil Yazarı Yuhanna birinci mektubunda şöyle yazıyor: «Tanrı’nın Oğlu, İblis’in yaptıklarına son vermek için ortaya çıktı.» (1.Yuhanna 3:8). Kutsal İncil’de şu cümleye çok rastlanılıyor: «…birçok cinliyi Kendisine getirdiler. İsa onlardaki kötü ruhları tek sözle kovdu, hastaların hepsini iyileştirdi.» (Matta Kutsal İncili 8:16). Daha sonra İsa Mesih bu işi Kendi öğrencilerine emanet etti: «İsa Onikiler’i şu buyruklarla halkın arasına gönderdi: … cüzamlıları temiz kılın, cinleri kovun.» (Matta Kutsal İncili 10:5;8).
O zamandan beri Mesih kurtarış işini, «Başı» olduğu Kilise aracılığıyla yapıyor, ve vaftiz olmuş her imanlıya sadece şeytanın egemenliğinden kurtulmayı değil, onu yenme olanağını da veriyor. Havari Pavlus Romalılara yazdığı mektubunda şöyle diyor: «Esenlik veren Tanrı çok geçmeden Şeytan’ı ayaklarınızın altında ezecektir.» (Romalılar 16:20). Bunun gibi, İncil Yazarı Yuhanna da Birinci Mektubunda: «Gençler, size yazdım, çünkü güçlüsünüz, Tanrı’nın sözü içinizde yaşıyor, kötü olanı yendiniz.» (1.Yuhanna 2:14) diye yazıyor.
Kardeşlerim, biz, Kilise’nin hayatına paydaş olan ve Kutsal Kitap’ta yazan böyle vaatlere sahip olan Ortodoks Hristiyanlar olarak şeytandan ve onun isteğini yerine getiren insanlardan korkmamalıyız.
Onu düşünerek endişeye kapılmamamız için başka bir sebep ise onun, bizim dikkatimizi İsa Mesih’ten ayırıp ona vermemizi bekliyor olmasıdır. Batıl inançlardan uzak durun. Hiçbir büyü, hiçbir nazar, şeytanın hiçbir hilesi bize zarar veremez. Bakışınızı her zaman Rab’bimiz İsa Mesih’e çevirin. Bizim en önemli işimiz, hayatımızla Tanrı’yı nasıl ‘’hoşnut edebileceğimiz’’ olmalı. Ve o zaman, Tanrı’nın, Koruyucu Meleğimiz aracılığıyla bizi «kötü olandan» koruyacağından emin olabiliriz, ve Pazar duasındaki dileğimiz yerine getirilecektir: «Göklerdeki Babamız,… bizi kötü olandan kurtar» (Matta Kutsal İncili. 6:13). Âmin.