Tanrı’nın Adaleti
1/8/2021
Seher Vakti Ayini’nin (Orthros) üçüncü duasında, rahip Tanrı’ya şöyle yalvarır: “Ey Tanrım, bize adaletini/doğruluğunu, emirlerini ve buyruklarını öğret…”. Ortak ibadetimizde (İlahi Litürji’de), Tanrı’ya, sık sık benzer isteklerde bulunuruz. Bunu da Rab’bin şu emrine göre yaparız: “Siz öncelikle O’nun egemenliğinin ve doğruluğunun ardından gidin, o zaman size bütün bunlar da verilecektir” (Matta 6:33). Rab, adaletin kazanılmasına büyük önem verir. Bu husus Mesihimizin Dağdaki Vaazında şunları da söylemesinden anlaşılabilir: “Ne mutlu doğruluğa acıkıp susayanlara …” (Matta 5:6). Yani, mutlu olanlar basit bir şekilde adaleti arayanlar değil, mutlu olanlar; susuzluğunu gidermek ve doyurmak için yiyecek ve su arayan aç ve susuzlar gibi adaleti arzu edenlerdir! Hakikaten, bizler Tanrı’nın adaleti için bu açlığı ve susuzluğu gerçekten arzuluyor muyuz?
“Tanrı’nın adaleti” ile neyi kastediyoruz? İncil’de Tanrı’nın adaletinin çeşitli anlamları vardır: Tanrı’nın iradesinin egemen olması; erdemlerin toplamı, Tanrı’nın beraat ve kefaret aracılığıyla insanların günahlardan arınması anlamına gelen aklanma; Kurtarıcı Mesih’e iman yoluyla sağlanan kurtuluş. Bugün biz, “adaletin Tanrı tarafından dağıtılması” anlamını ele alalım.
Zaman zaman duyulanlara göre, Tanrı’nın adaleti kavramında bir kafa karışıklığı var gibi görünüyor. İnsan adaletinden, devlet mahkemelerinin çalışma tarzından, ceza usulünden etkilenen pek çok kişi, bunlara Hıristiyanlar da dahil, Tanrı’nın adil olmak için insan adaletinin ilkelerini izlemesi gerektiğine inanır. Tanrı bunu yapmadığı taktirde, onu adaletsizlikle suçlarlar!
Ancak, Tanrı’nın adaletinin insanların adaletinden farklı olduğunu baştan açıkça belirtmek gerekir. Aziz Porfirios’un yanında yıllarca eğitim görmüş, önde gelen bir yargıca göre: İnsanların adaleti “etkili”dir, yani Kanuna aykırılığın türü ve büyüklüğüne göre Ceza Kanunu ve ilgili Kanunla belirlenen ilgili ceza uygulanır. Oysa Tanrı’nın adaleti “onarıcıdır”; yani, cezalandırmayı değil, aksine suçu iyileştirmeyi ve Tanrı’nın yasasını ihlal edenin Tanrı ile önceki ilişkisinde onu geri getirmeyi amaçlar. Bunu şu durumu düşündüğümüzde kolayca anlayabiliriz: Kişi ne kadar hukuksuzluk ve günah işlerse işlesin, Ruhani Babası[1] önünde samimi bir tövbe ile gühahlarını itiraf ettiğinde, Tanrı onu bağışlar.
Aziz Paisios şöyle derdi: İnsan adaletine göre hata yaparsan, cezalandırılmalısın. Diğer taraftan İlahi Adalet şöyle der: Hatanı kabul edip tövbe edersen affedilirsin. Hepimiz bütünüyle sevgi olan Tanrı’nın elindeyiz.
Yargıcımız merhametli ve insanseverdir. Bizi cezalandırmak için bir şey aramaktansa bizi haklı çıkaracak en ufak bir şey arıyor. (İnzivaya çekilmiş Aziz Theofanis)
Tanrı’nın adaleti, Tanrı tarafından verilen aklanma, beraat ve günahların bağışlanmasıdır. Tanrı’nın adaleti insanseverliktir, çünkü adalet içinde merhamet barındırır. (Aziz Nektarios).
Bu nedenle, hatalarımız ve günahlarımız için Tanrı’yı sert bir ceza verici olarak gördüğümüzde ve O’nu bu şekilde çocuklarımıza yansıttığımızda, O’nun gerçek tasvirini/suretini bozarız. Bir çocuk kötü bir şey yaptığında ona şunu söylemek yanlıştır: Yaptığın şey yüzünden Tanrı seni sevmiyor! Veya bize karşı adaletsizlik yapan başka birisine şunu söylemek yanlış olur: Yaptıkların için Tanrı seni yakacak! Tanrı bizi sevmekten asla vazgeçmez. Bizi cezalandırmaz, O’na dönmemiz ve armağanlarına nail olmamız için bizi eğitir!
Değerli kardeşlerim, bütün bu söylediklerimize binaen adalet anlayışımızı yeniden gözden geçirsek mi? Adaleti insanların değil, Tanrı’nın gözünden mi değerlendirsek? Bu konuda Aziz Paisios farkı anlamak için basit bir örnek verirdi:
-Farz edelim ki iki kişi yemek yemek için aynı masada oturuyor ve önlerindeki tabakta on tane kayısı var. Eğer biri: İki kişiyiz ve on kayısı var – yani her birimize beşer tane düşer- der ve beş tanesini yerse ve diğer beş tanesini diğerine bırakırsa, o zaman bu kişi insan adaletini uygulamış olur ve insan adaletine sahiptir. Bu insanî adaleti sağlamak adına mahkemelere koşuyoruz. Ama eğer bu kişi diğerinin kayısıları çok sevdiğini görür ve onları sevmediğini gösterir ve sadece birini alıp diğerine “Kardeş diğerlerini de ye çünkü pek hoşuma gitmiyor” derse, o zaman İlahî Adalete sahiptir. Öyle bir adalet ki, adaletsizliğe uğramayı tercih ettiği adalet. Ancak İlahî Adaletle, yaptığı fedakârlık Tanrı tarafından kat kat ödüllendirilir.
Hristiyanın adaleti, ötekinin zayıflığına karşı, nezaketle yapılan ve ötekinin menfaatini hedefleyen sınırsız hoşgörüye ulaşabilir.
Bütün yaptıklarımızda Rabbimiz’i örnek alalım: Ne ona küfür edildiğinde kızmadı, ne de ona tükürüldüğünde de isyan etmedi; Ve dahası, zulmedenleri Babasına haklı çıkardı ve onları bağışlaması için O’na yalvardı: “Baba, onları bağışla” dedi. “Çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar” (Luka 23:34) (Aziz Paisios). Hepimiz insan zihniyetinden kurtulalım ve Allah’ın adaletine kavuşalım!
[1] https://www.ortodokslartoplulugu.com/manevi-yasam/ruhani-babamiz/
https://www.ortodokslartoplulugu.com/hicbir-kategori/ruhani-babamizi-secmek/
https://www.ortodokslartoplulugu.com/manevi-yasam/gunah-itirafi-sakramentinin-gerekliligi/
Tanrı’nın Adaleti