Havarilerin Mektuplarından Okuma Üzerine Vaaz(34)
1. Ekümenik Konsil’in Aziz Pederlerinin Pazarı
9/6/2019
(Elçilerin İşleri 20, 16-18, 28-36)
Elçilerin İşlerinden okunan bugünkü pasajda Elçi Pavlus’un Milet (Militos) şehrinde Efes’in ruhbanlarıyla olan buluşmasından ve onlara yönelik adeta bir manevî vasiyet değerini taşıyan duygusal veda konuşmalarından bahsediliyor.
Kilisemiz çok bilgece bu pasajı bugün, 1. Ekümenik Konsil’in Aziz Pederlerinin hatırasını andığımız Pazar günü okunmasını belirlemiş. Çünkü tanrıkuşanmış Aziz Pederler Elçi Pavlus’un bahsettiği bu öğütleri hayatlarında uygulamış kişilerdi.
Elçi Pavlus eskiden, üç yıl boyunca Efes’te kalmış ve emek vermişti, Anadolu’nun en büyük kiliselerinden birini orada kurmuştu. Bu sefer de üçüncü Misyonerlik Yoluculuğundan Pentikost Bayramını kutlamak için Yeruşalim’e dönerken, Milet kentinde mola veriyor. Mesih’i tanımalarına kendisinin aracı olduğu, Milet’e komşu olan Efes Kilisesi’nin ruhbanlarını da buraya çağırıyor. Onları son kez göreceğini hisseden Elçi Pavlus, misyonerlik faaliyetlerinde ve zor ruhbanlık görevlerinde onları desteklemek, yüreklendirmek ve onlarla vedalaşmak istiyor.
Kendisini görmek için büyük bir sabırsızlıkla gelmiş olan ruhbanlara yönelik yaptığı konuşmasında Elçi Pavlus şöyle dedi: ” Kendinize ve Kutsal Ruh’un sizi gözetmen olarak görevlendirdiği tüm sürüye (cemaate) göz kulak olun. Rab’bin kendi kanı pahasına sahip olduğu inanlılar topluluğunu gütmek üzere atandınız.” (28. ayet).
Elçi, Ruhbanlardan özellikle dikkat etmelerini istiyor, ruhban olarak atandıkları esnada Kutsal Ruh’un kendilerine emanet ettiği sürüye ve kendilerine dikkat etmelerini.
İlk önce kendilerine dikkat etsinler, öyle ki iman ve temiz hayat örneği olabilsinler. Üç yıl boyunca, gece gündüz her birine ayrı ayrı öğrettiği şeyleri uygulasınlar (31. ayet). Kilisenin manevî çobanları özellikle kendilerine dikkat etmelidirler çünkü onlar İncil’e göre ve uygun şekilde yaşadıkları takdirde, Hristiyanlar da onları daha büyük bir istekle takip ederler ve manevî olarak ilerleme gösterirler.
İkinci olarak da Kilisenin manevî çobanları (dini liderleri) kendilerine Kutsal Ruh’un emanet ettiği sürüye (cemaate) dikkat etmeliler. Ona inancın gerçeklerini (doktrinlerini) doğru şekilde öğretmeliler ve şeytanın onlara gösterdiği çeşitli yöntemlerle bu sürüye aç kurtlar gibi saldıran, sürüyü Kilise’den uzaklaştırmaya çalışanlara karşı korumalılar. Çobanın, Kilise üyelerinin Mesih’te kurtuluşuna olan ilgisi daimi olmalıdır. Zira Mesih değerli kanını Kilisesi için akıtmıştır, diye vurguluyor Elçi Pavlus (28. ayet).
Büyük Elçi’nin bu sürünün korunması konusundaki endişesinin oldukça büyüdüğünü görüyoruz, çünkü kendisinin bölgeden ayrılması sonrasında bazı insanların vahşi kurtlar gibi bu sürüye saldırıp, sahte öğretileriyle onları kendi tarafına çekmeye çalışacaklarını önceden hissediyor. Daha da kötüsü ise bu vahşi kurtların Efes Kilisesi’nin imanlılarının arasından çıkacak olmasıdır!
Sevgili kardeşlerim, çobanların ve sürünün, (din adamlarının ve imanlıların) yani hepimizin, kurdun yani şeytanın ve yardımcılarının ağzına düşmemek için çok dikkatli olmamız gerekiyor. Çeşitli yöntemlerle bizleri Mesih’in Bir ve Kutsal olan Kilisesi’nden koparmaya çalışıyorlar. Gerek Hristiyan karşıtı teorilerle gerekse inancımızın gerçeklerini saptırarak. İmanlıların aralarında bölücülük yaparak onlardan çekebildiklerini kendi çıkarları için kendi saflarına çekmek istiyorlar (29 ve 30. ayetler). Fakat İsa Mesih bugünkü İncil pasajında duyduğumuz üzere Getsimani bahçesinde kendisine iman edenlerin “birlik içinde olmaları” için dua ediyordu (Yuhanna 17, 11). Elçi Pavlus da bunun için çabalıyordu: İmanlılar Mesih ile ve kendi aralarında birlik içinde olsunlar. “Kurt” olarak bahsedilenler onları yalnızca kendi çıkarları için sürüden koparmaya çalışıyorlar.
Bugünkü Elçisel Okuma pasajının sonunda Elçilerin İşlerinin yazarı bizlere çok duygusal bir betimleme yapıyor. Pavlus öğütlerini bitirdikten ve bir baba gibi manevî çocuklarını Allah’ın korumasına emanet ettikten (32. ayet) sonra deniz kenarında diz çöktü, onunla beraber tüm ruhbanlar da diz çöktüler ve onlar için içten şekilde dua etti (36. ayet).
Hepimiz için mükemmel bir örnek teşkil ediyor bu olay. Kilisemize sadık kalabilmek için üzerimize düşeni ve gücümüzün yettiği kadarını yaptıktan sonra kendimizi ve birbirimizi Mesih’e, her şeye gücü yeten ve insansever Allahımız’a emanet edelim ve bunun için tüm ruh gücümüzle dua edelim. Amin.