Eski Ahit’te Kutsal Komünyonun ilk örnekleri
Eski Ahit boyunca Kutsal Efharistiya gizeminin ön bildirisi pek çok olayın tanıklığından yola çıkılarak hazırlanmış oldu. Bu olayların hepsine zaten Yeni Ahit yazarları tarafından da değinilmiştir. Sadece anılmaya değer olduğundan değil ama Gerçeğin habercileri olduğundan hem Yeni Ahit yazarları hem de Kilise Babaları tarafından yorumlanır ve analiz edilir.
Mesih’in gelişi ne eskinin yorumlanmasıdır ne de kuşaklar arasında süregelen olayların aktarımıdır ama eski insanın yani kölenin yeni insana, zincirlerinden kurtularak özgür bireye dönüşmesidir. O’nun varlığı, “İşte her şeyi yeniliyor” (Vahiy 21:5) sözüyle O’nun beden alması gerçeğine vurgu yaparken, “güneşin altındaki tek Yeni şey”i de yaratır.
- Kutsal Efharistia Gizemi’nin Eski Ahit’teki ilk “gölgesi” (Koloseliler 2:17) tarihsel bağlamda Melkisedek tarafından ekmek ve şarabın sunulmasıdır
Aziz Pavlus İbranilere yazmış olduğu mektupta bu olayı yorumlayarak Mesih’in “Melkisedek düzenine göre” (İbraniler 6:20, Mezmur 109:4) Başrahip olarak kendisini ifşa ettiğini söyler. Melkisedek, “babasız ve annesizdir… Ne günlerinin başlangıcı ne yaşamının sonu vardır” (İbraniler 7:3), Tanrı Oğlunun bir tipidir. İskenderiyeli Klement, Havarinin mektubunda bahsedilen Melkisedek tarafından İbrahim’e sunulan ekmek ve şarabı, Efharistiyanın Ekmek ve Şarabı olarak İsa’nın ön bildirisi olarak kabul eder.
“Kutsanmış gıdayı, yani ekmek ve şarabı Efharistiyanın ön sunumu gibi veren bu Melkisedek, Salem kralı ve yüce Tanrı’nın kâhiniydi (İbraniler 7:1). Kartacalı Kiprianos da Melkisedek’i Mesih’in bir örneği olarak görür ve onun sunusunu Mesih’in kendini kurban sunmasının bir gölgesi olarak görür: “Rahip Melkisedek’te Rab’bin kurban gizeminin prototipini görüyoruz” (Mektup 63:4).
Bu geleneğin çizgisinde Melkisedek hakkında yazan Aziz Altın Ağızlı Yuhanna, “gelecekte uluslar için kurban olarak sunulacağını anladıktan sonra, peygamberlik ruhuyla hareket eden Melkisedek, ekmek ve şarapla Tanrı’yı yücelterek bir bakıma gelecek olan Mesih’i taklit etmiş oldu” (Melkisedek’e, 3. Mektup 56,251).
Ekmek ve şarabın Melkisedek tarafından sunulması tesadüf değildi. Evren için sunulacak kurbanı haber eden, Kutsal Ruh’tan esinlenilen bir eylemdi. Melkisedek, dünyanın kefareti için boğazlanmış kuzunun kurbanın lütfunu “gizemle” kabul eder (Vahiy 13:8).
Kutsal Ruh’un esiniyle tarih içinde henüz gerçekleşmemiş olan bir olayı anlayabildi ve Mesih’in yeryüzüne gelmesinden asırlar önce ekmek ve şarap sunarak Mesih’in izinden gitti. Altın Ağızlı Yuhanna “Ahit’teki ön bildirilere bakarak Kutsal Kitabın gücüne hayran kaldı! Vahiy yoluyla nasıl da gelecekteki olayları gözler önüne seriyor!” diye yazmıştır (Yaratılış Kitabına Nutku 35).
Kayserili Evsevius, Yahudilerin sunduğu kurbanları Melkisedek’in sunularıyla karşılaştırarak, üç noktada onlardan bize üstün olduğunu söyler:
- Levili soyuna ait olmayan bir rahip tarafından sunuldu: “çünkü o, ne insanlar tarafından seçilmiş ne krizmasyon yağıyle mehsedilmiş, ne ruhbanlar sınıfına aitti ne de kurbanlar ve sunular ile Tanrı’ya hizmet etti.
- Melkisedek’in sunusu Yeruşalim tapınağının dışında yapılır.
- Melhisedek’in sunusu kan kurbanı değildi; hiç bir yerde kanla ilgili hiç bir söz yok.
Bununla birlikte, Yahudilerin kurbanları Melkisedek’in kurbanlarından bu kadar farklıysa, Mesih’in kendini kurban etme olayından ne kadar farklıdır: Ve Eski Ahit’te, insanlar ruhen kusurlu görüldükleri için putlara sundukları kan, onları putlardan uzaklaştırmak için Mesih tarafından kabul edildi ki, bu da yine tarifsiz sevgisinin sonucuydu. Burada litürjiyi en görkemli gizeme çevirmiş, kurbanı değiştirmiş ve hayvanların sunulması yerine kendisinin sunulması buyruğunu vermiştir.
Yahudi kurbanı elle yapılmıştı, halbuki Mesih’in kurbanı el yapımı değildi. Yahudi kurbanında keçi kanı varken, Mesih’in kurbanında Efendimizin kanı vardı.
“Çünkü Hristiyan kurbanında Keruvim’iniz yok ama Keruvim’in Rabbinin kendisi sizin içinizde yaşıyor. Ne testi ne man ne taş levhalar ne de Harun’un değneği ama Efendinin bedeni ve kanı, yazılı emirler yerine Ruh, insan düşüncesini aşan bir zarafet ve tarif olunamaz armağanlar” (Mezmur 133).
- Diğer yandan, Ata İshak’ın kişiliği elbette doğumu ve babası İbrahim tarafından Tanrı’ya kurban olarak sunulması birçok Kutsal Kitap yorumcusunun dikkatini çeker.
İshak gerçekten de Tanrı’nın vaadi ile doğdu. Kısır bir anne ile yaşlı bir babanın çocuğu olarak dünyaya geldi. Pavlus’a göre bu olay, “Kardeşler, siz de İshak gibi, vaadin çocuklarısınız” (Galatyalılar 4:28), anlamına gelir, çünkü tıpkı İshak’ın kısır bir anadan doğması gibi Kilise de Mesih’in gelişinden ve Kutsal Ruh’un inişinden önce kısırdı.
Aziz Altın Ağızlı Yuhanna, İshak’ın kurban edilmesine atıfta bulunarak, her şeyden önce, İbrahim’in İshak ve iki hizmetkarla üç gün boyunca Golgota’yı model alan yüksek bir yere giderek yürüdüğünü vurgular. “Yeni ve tuhaf” kurban yerine yaklaşınca İshak ile yalnız başına ilerlemeye başlar. İshak, tıpkı Mesih’in haçını Golgota’ya sırtladığı gibi kurbanlık odununu taşımayı kabul eder. Yine de İshak’ın kurban edilişi tamamlanmadı. “Onun canına bir el kıymadı ama onu kurban etme niyetindeydi. bıçak çocuğunun boğazına dayanmadı, derisini kesmedi yani kansız kurban sözkonusuydu.Geleceğe dair bir önbildirim olduğu için kurban kansız oldu, ki vaftizliler ne demek istediğimi anlayacaklardır. Eski Ahit’te çizilen resmin ne olduğunu görüyor musun? Gerçeğe inanın” (Aziz Eustathius’a Övgü).
Kritik bir anda gelen Tanrı müdahalesi İshak’ın kurbanının tamamlanmasına izin vermedi. “Örnek” Gerçeğin zirvesine ulaşmamalıydı. Tanrı sadece Golgota’da, Biricik Oğlu’nun kurbanını engellemek için melek göndermeyecekti. Ve İbrahim için Tanrı, “benim için çok değerli olan oğluna bile acımadın” dediğini doğrulayabilirdi. Ve Havari Pavlus, aşırı sevgi nedeniyle Baba Tanrı’nın “kendi oğlunu bizim için esirgemediğini” itiraf eder.
Zaten boynuzları sık çalılara takılmış olan bir koç, İshak’ın konumuna geçer, onun yerini alır. Boynuzları sık çalılara takılmış olan bu koç, Haçın iki direğine (yatay ve dikey) asılı kutsal başında dikenlerden bir taç giyen Kurtarıcıdır. “Böylece İbrahim İshak’ı kurban olarak sunmak üzereyken, boynuzları ağaca dolanmış koyunu görünce onu kurban etti ve bizim için İlahi çilelerin bir ön bildirisini verdi” (Oruç hakkında Nutkudan alıntı).