Kutsal oruçun eşiğinde
Bu Pazar gününün havarisel okuma parçası, Büyük Oruç’un imanlıların ruhsal yaşamında sahip olduğu önemi anlamalarına yol göstermek için yardım ediyor. Yarından itibaren Temiz Pazartesi, her Hristiyanın yerine getirmesinde faydası olan asırlık oruç başlıyor.
Bu orucun tutulduğu günler Kutsal Kitap’taki örneklerden yola çıkılarak belirlendi. Tanrı’yla buluşmadan önce Sina Çölü’nde Musa Peygamber kırk gün boyunca oruç tuttuğu gibi İlyas Peygamber de Horeb Çölü’nde oruç tutmuştu. Ve Rab, vaftizinden hemen sonra “kırk gün kırk gece” oruç tuttu (Matta 4:2). Bundan dolayı, Kilise Babalarına göre Büyük Oruç, Mesih’in “kurtuluş orucunun örneğine göre” belirlenen “Rabbin orucu”dur.
Kutsal Oruç dönemi, Kilise tarafından mevcut yaşamın bir resmi olarak takdim edilir ve bu gerekçelerden yola çıkılarak, Paskalya’ya yürümek, Mesih ile yeniden çarmıha gerilmek ve O’nunla buluşmak, O’nun Krallığı’na “eksiksiz” bir biçimde katılmak için sürekli tövbe, ilmihal yenileme, bağışlama, öz denetim, sevgi, günahtan uzaklaşma, dua, alçakgönüllülük imkanı olarak sunulur.
Gelecek yaşamın yakınlığı
Pasajımızda Elçi, gelecek yaşamın yakınlığını ve yaklaşan Tanrı Krallığı’nı vurguluyor. Romalılara hitaben kaleme aldığı mektubunda, gecenin geçtiğini ve günün geldiğini söylüyor. Şimdiki yaşam günahın etkisi altında kabul ediliyor dolayısıyla “gece” olarak adlandırılıyor. Gelecek yaşam, Tanrı’nın görkeminin kutsallığı ve parlaklığı ile aydınlatıldığı için “gün” olarak isimlendiriliyor. Buna ek olarak, Pavlus, günahın karanlık işleri olan her şeyi üzerimizden atmamızı ve günün aydınlık eserlerini ruhsal silahlar olarak kuşanmamızı istiyor.
Günahla insan gecenin karanlığında yürüdüğünden gerçeği gözünün önünde kaybeder. Karanlığın üstesinden ancak ışığın varlığı ve faaliyete geçmesiyle aşılabilir. İlk Kilise’nin bir ilahisinin ifade ettiği bu gerçeği, Elçi Efeslilere yazdığı bir mektubunda muhafaza eder: “Uyan, ey uyuyan! Ölümden diril! (günahın ölümü!) Mesih senin üzerine ışık saçacak” (Efesliler 5:14). Elçi Pavlus’un vurguladığı gibi, bu yaşamda, her insana tövbe ile karanlığın eserlerini reddetme ve “mutlu” yaşama imkânı verilmiştir.
“Saygın bir yaşam sürmek” (Romalılar 13:13)
Pavlus’un “saygın bir yaşam sürelim” öğüdü yalnızca Hristiyan yaşamının ahlaki ölçütlerine atıfta bulunmaz. İmanlı, her şeyden önce Tanrı tarafından yaratılış biçimine yani “Yaratıcısının benzeyişinde” (Koloseliler 3:10) yaşamakla yükümlüdür. İnsanın dünyevi yaşamı boyunca tamamlamaya çağrıldığı doğru yaşam biçimi, yani “Tanrı’nın benzeyişi”ni edinmek, Antakyalı Aziz İgnatius tarafından hatırlatılır. Aksi yönde ise, Pavlus’un özet olarak betimlediği karanlığın eserleri “çirkinliğe”, yani yozlaşmaya, Tanrı’nın insandaki suretinin bozulmasına götürür.
“Rab İsa Mesih’i giyinmek” (Galatyalılar 3:27)
Mesih, imanlının vaftizinden itibaren giyindiği (Galatyalılar 3:27), “parlak giysi” ve “bozulmazlık giysisi”dir. Aziz Fotios’un da ifade ettiği gibi, “Mesih’i dışarıdan örtülen bir giysi olarak değil, ışıkla dolu yürek, düşünceler ve lütuf yüzü olarak giyiniyoruz”. Kilise Babalarının yanı sıra Pavlus’un antropolojisi, insan bedenini almış Sözün Kişisine en derin ilişkisi, indirgenmesi ve atıfta bulunması üzerine kuruludur.
İmanlı, “saygın” bir yaşam sürebilir ama sadece Mesih’in yeniden giydirilmesi, yani Mesih’e göre yaşam ve O’nun kurtuluşu konusundaki gayreti ile günahkar ve fani doğasının üstesinden gelebilir.
Kilise, özellikle Büyük Oruç mücadelesinde, insanlara bu gerçekleri hatırlatır. Manevi mücadelemizin motivasyon ve kriteri, ayrım gözetmeksizin, dost ve düşman herkese sunmamız gereken Mesih’in sevgisidir.
Arhimandrit N. K. Foni Kiriou (Rabbin Sesi) 9 numaralı broşüründen alıntılanarak tercüme edilmiştir. 26 Şubat 2023