/ Pazarın Sesi / Tanrı’ya güvenimiz

Tanrı’ya güvenimiz

Havarinin bu sözlerinde iki şey iç içe geçmiştir. Birincisi deneyim, ikincisi ise İsa’ya duyulan güvendir. Deneyim ve iman aynı kalpte buluşur. İnsan neyi takip etmelidir? Bazı meseleler hakkında deneyimin söylediklerini mi, yoksa Mesih’e olan imanın buyurduklarını mı?

İki kelimeyle, deneyimi hayatın özü olarak tanımlayabiliriz. Yaşadıklarımız, gördüklerimiz, duyduklarımız ve çektiğimiz acılarla, aklımızı kullanarak, etrafımızı gözlemleyerek ve dünyada hüküm süren yasalara derinlemesine bakarak birikir.

Luka’nın Birinci Pazarı’ndaki İncil bölümünün kahramanları balıkçılardı. İşlerinde önemli bir deneyime sahiptiler. Onlara verilen balık tutma emri, deneyimlerine ters düşüyordu. Bütün gece çalışmış, uyanık kalmışlardı, ama hiçbir şey yakalayamamışlardı. Gün içinde, o saatte, özellikle bu kadar zorlu bir çalışmanın ardından tekrar balık tutmaya gitmek, onlara —deneyimlerine göre— boşuna bir çaba gibi görünüyordu.

Benzer bir durum, insan deneyimi büyük ve ciddi ruhsal meselelerle karşılaştığında genellikle ortaya çıkar. Ancak bu tür konularda, Hristiyan imanı akla teslim olmayı reddeder. Sahip olduğu gerçeklik unsurlarını sorgulamaz, fakat daha ileriyi görerek, sağduyu ve deneyimin kavrayamadığı ufuklara ulaşır.

İman, “umut edilen şeylerin özüdür”

 

İman, “umut edilen şeylerin özüdür, görünmeyen şeylerin delilidir” diye bildirir Kutsal Yazılar. Henüz somutlaşmamış olsalar bile Hristiyan umudumuzun ortaya koyduğu her şeyin var olduğuna dair kesinlik, göremediğimiz şeylerin kabulüdür. İman, bunların duyularımızla algıladığımız şeylerden daha kesin olduğunu bize bildirir.

Ancak bu güven, Mesih’e olan iman, zihnin teorik alanında sınırla kalmaz. Klasik insan aklının hükmüne aykırı olarak hayata geçer, isteyerek itaat ve eylemle kendini ifade eder.

 

Balıkçı olan havarilerin deneyimi, her denemenin boşuna olacağını, çünkü hiçbir şey yakalayamayacaklarını onlara garanti ediyordu. O halde neden çabalasınlar? Ancak Rab’bin sözüne duyulan güven, farklı bir şey dayatıyor. Ve Petrus, aklına değil, bu sefer Mesih’e itaat ediyor: “Sözünü dinleyerek ağı atacağım.” Ve olaylar gösterdi ki, ters deneyime ve olumsuz beklentilere rağmen, balık tutmayı başardılar.

 

İlahi kudretin önemi

Hayatta son sözü insan aklı, insan öngörüleri veya hatta doğal koşullar değil, ilahi kudret ve ilahi irade söyler. Bu güven ve Tanrı’nın sözüne itaat ile hayatta yeni olanaklar açılır. Eski başarısızlıklar, başarılarla yer değiştirir; umutsuzluk beklenmedik bir sevinç haline gelir. İrade, yeni güç ve kararlılıkla donanır, çünkü “Tanrı için hiçbir şey imkansız değildir” gerçeğine dayanır.

Tanrı’ya duyulan güven ve itaat, nihayetinde mevcut düzeni altüst eder ve yeni, kutsanmış durumlar yaratır. Peki, insan deneyimini göz ardı mı edeceğiz? Hayır. Onu sadece imanın ilahi mantığına tabi kılacağız. Her an için verdiği yeni emir, deneyimi ortadan kaldırmaz; aksine onu daha yüksek seviyelere yükseltir, aydınlatır ve daha insani hale getirir.

Havariler, tekrar ağlarını attıklarında tecrübelerini göz ardı etmediler. Aksine, bildikleri gibi balık tuttular. Fakat yeni bir bakış açısıyla, Mesih’in sözüne olan güvenlerinden kaynaklanan yeni bir ışıkla. Deneyimlerini Rab’be olan ateşli bir inançla birleştirdiler ve başarılı oldular. Bu deneyim ve inancın kutsanmış birleşimi, tam olarak ulaşmamız gereken şeydir. Böylece, Tanrı’nın Krallığı’na doğru yürüyerek sağlam bir şekilde ayakta duracağız!

 

. Φ. . Foni Kiriou (Rab’bin Sesi) 38 numaralı broşüründen alıntılanarak tercüme edilmiştir 22 Eylül 2024

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Tanrı’ya güvenimiz